Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Aydınpost'a abone olun

Aydınpost'a Google News'te abone olun

Dünyanın dört bir yanından orman yangınları, aşırı sıcaklar ve ani sağanakların yol açtığı sel haberleri gelirken, hava olaylarıyla ilgili de yeni rekorlar kırılıyor ve aşırı sıcaklıkların artacağı yönünde açıklamalar yapılıyor. Bu durum ülkemizde de üst üste yaşanan orman yangınlarının daha da artacağının sinyallerini veriyor.

Bilim insanları, yaşanan bu olağanüstü hava olaylarının bazıları ile iklim değişikliği arasında paralellik olduğunu söylüyor. Öte yandan yaşanan sıra dışı hava olaylarının artmasının, öngörülebilirliği azalttığından da endişe ediliyor. Bu endişeyi dile getirenlerin başında  BBC'nin çevre analisti Roger Harrabin geliyor.

Harrabin, iklim alanında çalışmalar yapan bilim insanlarının iklim kriziyle ilgili yıllardır doğru uyarılar yaptıklarının altını çiziyor. Ama Harrabin aşırı olayları tahmin etmenin giderek zorlaştığını belirterek uzmanların, Almanya ve Belçika'daki sellerle Kuzey Amerika'daki ısı kubbesinin büyüklüğünü tahmin edemediklerini belirtiyor.

Durum böyle olunca akla cevaplanmayı bekleyen birkaç soru geliyor. Örneğin,

Konuyla ilgili sorularımı İstanbul Teknik Üniversitesi İklim Değişikliği ve Sayısal Modelleme alanında çalışmaları olan Doç. Dr. İsmail Dabanlı’ya yönelttim. Oldukça önemli bilgiler verdi.

İKLİM KRİZİ MODELLERİ ARTIK YETERSİZ Mİ?

Bütün iklim modelleri temel olarak güneşten gelen enerji ve dünyadan giden enerjiyi hesaba katarak kurgulanıyor. Bu dengedeki herhangi bir değişiklik sıcaklıklarda değişime yol açıyor. Bunlar dışında küresel iklim krizine yönelik mücadelede de özel olarak uygulanan ya da ortaya çıkarılan modeller mevcut. Ama son yıllarda öyle ekstrem durumlar yaşanıyor ki bu modeller, olayları tahmin etme konusunda yetersiz kalıyor mu sorusunu akıllara getiriyor.

İsmail Dabanlı son yıllarda ciddi şekilde ekstrem olayların yaşandığını, bunların giderek daha önce görülmemiş boyutlara ulaşmasının mümkün olabileceğini söylüyor. Yalnız iklim modellerinin bir kenara atılmaması gerektiğini, aslında modellerin işini yaptığını ama artık öngörmenin güç olduğu durumların da yaşanabileceğini söylüyor ve ekliyor:

“İklim modellerinin sonuçlarının bir tahmin olduğunun altını çizmek lazım. Bu modellerin hemen hemen hepsinin ortak bir sonucu var: Ekstrem olayların görülme sıklığı artacak… Nedir bu ekstrem olaylardan en önemlileri? Birincisi kuraklık ve ısı dalgaları… İkincisi ise aşırı yağışlar ve bunun sonucu seller. Özellikle ekstrem olaylar daha sık görülecek diye uyarıyorlar ama bunların net olarak sayısal değerler vermesi güç. İklim ultra karmaşık bir fiziksel olay. Elbette modeller ve sayısal sonuçlar, sıcaklık artışlarının ve yağışların ne mertebede azalıp artacağını gösteriyorlar ama bunlar tahmin… Kesin olarak mertebesi ve gerçekleşme zamanı bilinemez. Diyebileceğimiz ancak yeni sıcaklık rekorları, yeni yağış rekorları görme ihtimalimizin yüksek olması…”



HAVA OLAYLARINDA YAŞANAN ARTIŞIN ARKASINDA TAM OLARAK İKLİM KRİZİ VAR DEMEK DOĞRU MU?

Artık son yıllarda dünyada sıra dışı hava olayları yaşanıyor. Birkaç gündür yangınlar gündem olsa da çok değil birkaç hafta önce Almanya'nın batısında bir sel felaketi yaşandı. 177 kişi hayatını kaybetti. Belçika'da da 37 kişi seller nedeniyle yaşamını yitirdi. Geçen yıl Avustralya eşine az rastlanır bir yangınla mücadele etti. Keza ülkemizde Rize’de şiddetli yağışa bağlı oluşan seller yaşandı. 

İsmail Dabanlı, tekil olayları iklim değişikliğine direkt olarak bağlamanın doğru olmadığını ama dünyanın her yerinde sıklıkla gündeme gelen afet haberleri ile ilgili iklim değişikliğinden bahsedilebileceğini söylüyor.

Oturduğumuz yerden hep bir ağızdan iklim değişiyor, bu yüzden oldu diyoruz ama iklimi değiştiren de biziz, yani insanlar. Tükettiğimiz her şeyin arkasında karbon ve su ayak izi var. Ne kadar çok tüketirsek iklim değişiminin ana sebebi olan atmosfere karbon salınımına katkı sağlıyoruz ve aynı zamanda su kaynaklarımızı hem tüketiyor hem de kirletiyoruz. Bu açıdan baktığınızda iklim değişikliğinin arkasında geçmişten günümüze tüketim çılgınlığımız var.”



Hep daha çok kazanalım, daha büyük yapalım, daha çok yiyelim, daha çok içelim dersek bunun karşılığı olarak daha çok ve çeşit çeşit afetlere maruz kalırız diyen İsmail Dabanlı, haliyle bunun sonucunda daha çok ısınırız, daha çok orman yangınları söndürmekle uğraşırız, daha kurak oluruz, kuraklık yüzünden daha çok gıdaya para öderiz, daha çok sellerin, heyelanların arkasından yeniden imar etmekle onarmakla uğraşırız vurgusu yapıyor.

“Atmosfere ne kadar çok sera gazı salar sularımızı tüketirsek yazın bir yanımız sıcak hava dalgalarından kavrulurken, bir yanımız da seller ve buna bağlı heyelanlar gibi afetlerle uğraşır. Aşırı buharlaşma ve ani soğuma sonucu ülkemizin kuzeyinde ve Avrupa’da seller görülürken, bugün olduğu gibi güneyde de aşırı düşük nem ve kuru hava orman yangınlarının oluşumuna ve hızlı yayılmasına zemin oluşturuyor.”


ARTAN SICAKLIKLAR DAHA DA FAZLA AFETE KAPI ARALAR MI?

2021'de dünya genelinde birçok hava olayıyla ilgili üst üste rekorlar kırıldı. Örneğin, ABD ve Kanada, tarihin en sıcak haziranını yaşadı. Geçen yıl 1 Mayıs ile 30 Ağustos tarihleri arasında 29 ülkede rekor sıcaklıklar görüldü. Biraz daha eskiye gidersek de Kuzey Yarımkürede neredeyse 400 kere ‘bütün zamanların en yüksek sıcaklığı’ rekoru kırıldı. Olaya ülkemiz açısından da bakarsak sıcaklıkların arttığı da bir gerçek. İklim kriziyle bağlantılı olarak artan bu denli yüksek sıcaklıkları nasıl yorumlamak gerekiyor?

İsmail Dabanlı, sıcaklık artışı iklim değişikliğinin en önemli göstergesi diyor ve kuraklıktan deniz suyu sıcaklıklarının artmasına, aşırı yağışların artmasından sellerin oluşmasına, buharlaşmayla su kaynaklarının azalmasından orman yangınlarına zemin hazırlanmasına kadar pek çok afetin arkasında sıcaklık artışı olduğunun altını çiziyor.

“2050 yılına kadar sanayi devriminden bu yana dünyanın ortalama sıcaklığının 1,5 santigrat derecede sabit tutma hedefimiz var ama maalesef bu hızla emisyonlar artarsa 2025-2030 yılları arasında çoktan 1,5 santigrat derece sıcaklık artışına ulaşmış olacağız.”



Türkiye de bu konuda tek başına bir şey yapamaz diyen İsmail Dabanlı, küresel ısınmada Türkiye’nin katkısı ve sorumluluğunun yüzde 1 mertebelerinde olduğunu ve bu savaşta küresel mücadelenin şart olduğunun altını çiziyor.

“Karbon nötr bir ülke haline gelsek bile bu sıcaklık artışı kaynaklı olağan üstü olayları yaşamaktan kaçamayız. Yapacağımız tek şey, iklim değişikliğine her alanda uyum sağlamak ve yaşanabilecek olumsuzlukları minimize etmek için tedbirler almak. Bir taraftan uyum sağlarken, diğer yandan da tüketim alışkanlıklarımızı azaltarak daha az sera gazı salarak küresel ısınmayı yavaşlatmaya katkıda bulunmamız gerekiyor.”