Komünist Manifesto'nun o meşhur sloganı, bugüne pekâlâ "Bütün ülkelerin internet kullanıcıları, birleşin!" diye uyarlanabilir. Verilerimizden başka  kaybedecek neyimiz kaldı! Biliyorsunuz; ABD Başkanı Donald Trump'ın 2016 seçim kampanyasına danışmanlık yapan İngiliz veri işleme şirketi Cambridge Analytica'nın (CA) 50 milyon Facebook kullanıcısının verilerini izinsiz şekilde topladığı ortaya çıktı. Skandal, İngiliz TV kanalı Channel 4 ile Guardian ve New York Times gazetelerinin geçen haftaki haberleriyle duyuldu. Facebook'tan 2014'te alınan 50 milyon insanın kişisel verilerinin usulsüz biçimde nasıl

kullanıldığını itiraf eden, CA'dan 2014'te ayrılan veri analisti Christopher Wylie'ydi. Skandalın ortaya çıkmasının ardından dünyanın dört bir yanında #deletefacebook (Facebook'u sil) kampanyası başladı. Peki bunca kullanıcının verileri nasıl işlendi, hangi seçmene hangi mesajın verileceği nasıl belirlendi? HT Pazar'dan İdris Altun'un haberi...

‘VERİLERİ TOPLUYOR, ANLIYOR, SINIFLANDIRIYORUZ'

Hafta başında, Channel 4 kanalında CA'nın skandalın patlamasının ardından görevden alınan CEO'su Alexander Nix'in Trump'ın kampanyasında etkin bir rol oynadıklarını itiraf eden görüntüleri yayınlandı. Nix, "Önce insanların kim olduğu, neleri sevdiği, hangi siyasi düşünceyi desteklediğini gösteren verileri topluyoruz. Ardından bu verilerin ne demek olduğunu, kullanıcının hangi mesaja daha etkili cevap vereceğini tespit ediyoruz. Sonra bu kişileri sınıflandırıyor, davranışlarını değiştirecek seçim mesajları gönderiyoruz" diyor. Mesela Facebook'ta her ‘beğen', size dair bir şeyler anlatıyor. Yaklaşık 70 beğeniyle seçmen davranışınızı yüzde 80 civarında tahmin edebiliyorlar.