Ülke gündemi Davutoğlu’nun Başbakanlıktan ayrılma kararı ile  bir anda allak bullak oldu. Daha doğrusu “Reis”  herkesi şok etti…

Meral Akşener hareketi bile gündemdeki yerini yitirdi…22 Mayısta Davutoğlu yerine kimin Başbakan olacağı gündemin birinci sırasına geldi, oturdu.

Bakalım Reis’in bu sürprizini ileriki günlerde hangi hamleleri takip edecek, bekleyip göreceğiz. Gelişmeler sıcak yaz günlerini daha da ısıtacak gibi görünüyor.

Yazın hararetini artıracak diğer bir olay da MHP’de yaşanması muhtemel gelişmeler… Yargıtay’ın “incelemelerin devam ettiği, mayıs ayı içersinde sonlandıracağı” şeklindeki son duyurusu ile kongrenin en azından mayıs sonrasına kalacağı anlaşılıyor.

Bundan sonrası için MHP’de olacakların ucu açık… Bahçeli koalisyon dâhil karşı cephenin hızını kesmek için her çareye başvuracaktır.

Anayasa’nın 101.maddesindeki “Cumhurbaşkanı partisi ile olan bağlarını keser” hükmünün değiştirilmesi ile sınırlı iki tarafın da işine gelecek  bir AK Parti MHP koalisyonu pekâlâ gündeme gelebilir.

Reis bir konuşmasında “partili cumhurbaşkanlığı biz de bir gelenektir” derken Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde her iki görevi beraber yürüttüğünü ima ediyordu.

Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın İzmir mitingi sonrasındaki olaylar üzerine Atatürk’ün Cumhuriyet Gazetesi aracılığı ile yayınladığı bildiride halen Cumhuriyet Halk Fırkası Başkanı olduğunu öyle de kalacağını ilan etmişti.(Fethi Okyar’ın Anları Türkiye İş Bank. Yay. s.78)

Bunun gibi Atatürk’ün hem Cumhurbaşkanı hem de parti başkanı olarak imza attığı başka belgeler de vardır.

Sayın Cumhurbaşkanın o konuşmasında Atatürk adından söz etmemesi ise ona benzetilme polemiğini önlemeye yöneliktir.

Bu demektir ki,AK Parti’nin başkanlık sistemi ile ilgili ajandasında “ hiç olmadı bari partili bir Cumhurbaşkanı olsun” düşüncesi vardır ve bu şartlarda bunun yolu da MHP ile koalisyondan geçmektedir.

AK Parti bu yolla Reis’in konumunu Anayasal çerçeveye oturtacak Bahçeli de bu sayede muhalif hareketin hızını kesecektir.

Bahçeli’nin “hükümete terörle mücadelede konusunda bu ana kadarki desteğimiz hukuki bir boyut kazanabilir” sözünün anlamı budur.

Başkanlık sistemine geçişte koalisyon olasılığı bir erken seçime göre daha gerçekçidir. Zira henüz daha yılını doldurmayan bir seçimi tekrarlamak ters teper  millette sandık yoluyla fırsatçılık yapılıyor algısına yol açabilir.

Velhasıl süreç kolay değil… AK Parti ya da Reis için olduğu kadar diğer partiler ve Ülke için de bir hayli sıkıntılı…

SÜREÇTEN YEREL AYDIN SİYASETİ NASIL ETKİLENİR?

Etkilenebilecek üç olay var…

BİR-İl ve ilçe yönetimleri,

İKİ-Mehmet Erdem’in MKYK üyeliği,

ÜÇ-Yenilenecek kabine bir Aydınlının olup olmayacağı…

Rivayet muhtelif… Etrafta içinde Aydın’ın da olduğu bazı il yönetimlerinin yenileneceği söylentileri dolaşıyor.

Ancak Ömer Özmen yönetimi istifa etmediği sürece değişeceği ihtimali yok denecek kadar zayıftır. Hele bir de referandum ya da erken seçim gündeme gelirse bu beklentide olanlar sukutu hayale uğrayabilir.

Yalnız 2017 yılı içersinde yapılacak kongrede Ömer Özmen yerine başka birisi başkan olabilir. Bunun gerçekleşmemesi biraz da bundan sonra Ömer Özmen’in parti içi dengeleri dikkate almasına bağlıdır.

O ilk hamle olarak yürütmeyi kısmen ya da tamamen değiştirebilir, kadın kollarına bir ismi kerhen aday göstermek zorunda kalabilir.

Mehmet Erdem konusuna gelince…

O MKYK’ ya Hoca kontenjanından girseydi ya da Hoca’nın istifasına yol açan önergeye Cemil Çiçek gibi imza atmasaydı yeni MKYK’da yer almayacağına kesin gözüyle bakılabilirdi.

Öyle olmadığı için yerinde kalacağına kesin gözüyle bakılabilir. Hatta kongre sonrası yenilenecek yeni MYK’ da görev alma ihtimalinden söz edilebilir. MKYK üyeleri ile birlikte hükümet de yenilenecek büyük olasılıkla bazı bakanlar kabine dışında kalacaktır.

Bakan belirlemede o ilde alınan oy ölçü alınırsa ne kadar ekmek o kadar köfte kuralına göre Aydın’a “kırmızı plaka” düşmez. Yok, ölçü oy oranı değil de bölge temsilciliği ya da kıdem, tecrübe gibi kriterler olursa tombaladan Aydın’a bir bakanlık çıkabilir.

O da Aydın’ı mutlu eder…