Bütçe sonrası verilen aradan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına başladı.

Partiler açılışı her salı yapılması gelenek haline gelen grup toplantılarıyla yaptı.

Liderler bu toplantılarda rakipleri üzerinden yaptıkları polemiklerle hem kendi seçmenlerini konsolide ederler hem de kamuoyuna mesaj verirler.

Gelinen noktada liderlerin polemikte kullandıkları sert dil artık vatandaşları da kamplaştırır nitelikte.

Buna rağmen Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan ile aralarındaki gerilimin şiddetini artıracağını gizlemedi.

Sertleşme nedeni de CHP yönetimini hareketsiz, söylemde etkisiz ve güçsüz, ürkek bulan sosyolojik tabandaki kararsızlığa kaçışın tersine dönmesi.

Söylendiğine göre geri dönüşlerde Kılıçdaroğlu’nun bütçe konuşması etkili olmuş.

Bu tespit de tatilde milletvekillerinin bölgelerindeki gözlemleri ve konuyla ilgili genel merkeze verdikleri rapora dayanıyor.

Gruptaki valilere yönelik sert söyleminin nedeni de bu tavrın tabanda gördüğü rağbet.(Muharrem Sarıkaya, Haber Türk,27.01.2021)

Siyasette gerginlik ve öfkenin sonu nereye varır, kim kazançlı, kim zararlı çıkarın yanıtını sandıkta millet verecek.

Ancak Aydın halkı gerilime dayalı siyasetin sosyal barışa zarar verdiğini devamı halinde çatlağın arzu edilmeyen sonuçları olabileceğinden endişeli.

Kaygılarında haksız da değiller.

Bilgi Üniversitesi öğretim üyeleri Prof.Dr. Emre Erdoğan ve Prof Dr. Pınar Uyan Semerici’ninTürkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020” araştırması ortaya koyduğu sonuçlar itibariyle oldukça endişe verici.

Araştırma 18 yaş üstü, 4 bin 6 kişi üzerinde yüz yüze yapılmış.

Katılanların yüzde 75’i çocuklarının ‘en uzak’ hissettikleri partinin taraftarlarından biriyle evlenmesine karşılar.

Yüzde 72’si kendine ‘en uzak’ hissettiği bir partiliyle ortak iş yapmayı düşünmüyor.

Yüzde 67’si çocuklarının kendine ‘en uzak’ partililerin çocuklarıyla arkadaşlık kurmaları taraftarı değiller.

Yüzde 61’i de kendine ‘en uzak’ hissettiği parti taraftarıyla komşuluğa sıcak bakmıyor.

Bu sonuçlara göre meğerse ölmüşüz de ağlayanımız yok, hani biz her bir ferdimiz, tasada, kıvançta, iyi günde, kötü günde ortaktık?

Geldiğimiz yerin bir adım ötesi hafazanallah uçurum, kaos…

Hâlbuki siyasi geçmişimizdeki örneklerine bakıldığında liderlerin milleti germeden daha hoş görülü, daha yumuşak bir dille de siyaset yaptıkları görülür.

Hatırlayanlar vardır, 1991 seçimleri öncesi Can Okanar’ın yönetiminde zamanın liderleri açık oturuma katılmışlardı.

Kimler yoktu ki:

DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ve İP Genel Başkanı Doğu Perinçek…

Her biri birer azı dişi o liderlerin ağzından birbirini incitecek bir tek söz çıkmadan o oturum sona ermişti.(11 Ekim 1991,TRT)

Şimdi millet özlemle o günleri arar hale geldi.

Gerçekten iktidar olmak istiyorsa milletin CHP’den beklediği kavga ve gerilimden medet beklemek değil, gerek insanların yaşam kalitesi gerek ekonomik yönden gerekse özgürlükler açısından insanları yarınlarının bu günden daha iyi olacağına inandırmaktır.

Gerçekleşmesine herkesin inanacağı sağlam, millete güven veren alternatif bir program ve duruş ortaya koymaktır.(Prof.Dr. Ali Çarkoğlu Perspektif 23 Ocak 2021)

Buna emek harcamak yerine CHP mesaisini tutarsızlığa harcıyor.

2019 Martı yerel seçimler sonrası partili belediyelere yakın akraba memur, işçi alım yasağı getiriyor.

Daha söz yere düşmeden akraba, kardeş, oğul belediyelerde cirit atar hale geliyor.

Partinin genel başkan yardımcısı bir taraftan ehliyet, liyakat diyor öbür taraftan görevlendirmelerde önceliğimiz partililerimiz olacaktır, diyor.

Her şeyden önemlisi de iktidara gelme umudunu gerilim ve ekonomi üzerine inşa etmekle CHP bir gerçeği, insanların duygularını, göz ardı ediyor.

Türk seçmenin bu duygusal gerçeğinin analizini yapmadığı halde rakibini düşürme hayali kuruyor ki, bu ona sürekli kaybettiriyor.

Oysa insanların oy tercihinde bulunurken esasen somut, maddi çıkar ve beklentileriyle hareket ettikleri değerlendirmesinin hegonomik pozisyonunun yerinde artık yeller esiyor.

Birçok araştırma insanların bilinç dışı tarafından yönetilen duygularının bilinçli rasyonel davranışlarından daha belirleyici olabileceğini ortaya koyuyor. (örnek milliyetçilik, dindarlık, ezan)

Bu anlamda siyaset de bir yönüyle duyguların yönetilmesi, yönlendirilmesi mesaisi olarak tanımlanıyor.

Duygular bireylerden kitlere geçince çok daha etkili bir amil olarak ortaya çıkıyor.

Büyük hedefler (örnek beka), büyük idealler (örnek lider ülke, 2071 vizyonu) büyük haklılık duyguları (örnek AB Kapsında bekletilme) bireylerin ve kitlelerin somut maddi güncel ihtiyaçların (örnek geçim darlığı) ve beklentilerin önüne geçebiliyor.

Bireyler ve kitleler bu tutumlarını yıllar, bazen on yıllar boyunca (bir partiyi, bir lideri desteklemeyi) devam ettirebiliyor.(Alper Görmüş, Serbestiyet,8.10.2020)

Somut maddi güncel ihtiyaçların yerini kitlesel tercihte ideallerin, büyük haklılık duygularının alabildiğine en çarpıcı örnek ‘Sovyetler Birliği nomanklaturası’ (elit takımı) ile normal Sovyet vatandaşı arasındaki ilişkidir.

2015 Nobel Edebiyat Ödüllü Svetlana Aleksiyeviç İkinci El Zaman, Kızıl İnsanın Sonu adlı eserinde işini bilen bir yönetici sınıfın yani Sovyet Nomanklaturası’nın sıradan insanların duygularını kullanarak nasıl manipüle ettiklerini kitabında yer verdiği tanıkların anlatımlarına dayanarak bütün çıplaklığıyla ortaya seriyor.

CHP de rıza oluşturmada Türk insanının duygusal yapısına nüfuz edemediği için ekonomi kartıyla, gerilim strajesiyle iktidarı devireceğim diye nafile uğraşıp duruyor.