Soğuk Savaş öncesi sağ veya sol görüşlü seçmenler genelde aksi görüşteki bir partiye oy vermeyi ilkeleri ile bağdaştırmaz, eleştirse de kendi partisine oy verirdi.

O döneminin duvarları ve tabuları yıkılalı beri oy verme ölçüleri de değişti. Ütopyalar tarih oldu. Vatandaş artık hizmet odaklı siyasetçiyi tercih eder oldu.

Özlem Hanım başka bir yöntem keşfetti. İmkân dağıtarak seçim kazanmak… Olayın şifresi de boğazından geçecek bir şey ikram edilen veya gezi gibi kendine imkan sunulan vatandaşın vebalden kurtulmak için bu hizmetin karşılığı oy verme yükümlülüğü hissetmesidir.

Ben buna Çine Modeli diyorum. Zira bir şeyler dağıtarak seçim kazanma metodunu Çine ölçeğinde uygulayan ve başarılı olan Osman Aydın’dır.

Düğünler, özel günler, uğurlamada verilen hediyelerin aynı derecede veya daha değerlisi ile ödenmesi aslında minnet altında kalmamak değil midir?

Hediye alan iade-i ziyarette misli ile mukabele ettiğinde ancak o zaman borçtan kurtulduğunu düşünmez mi?

Aksi halde kendini ezik hissetmez mi?

Görüldüğü üzere olayın psikolojik, sosyal ve kültürel temelleri sağlamdır. 

Seçim kampanyası sırasında Umurlu köylerinden birinde bir vatandaş bir arkadaşımıza hanımlarının Özlem Hanım’a oy verme konusundaki kararlılıklarını anlatır. Nedeni sorulduğunda da:

-Köy kadınlarına iftar verdi. Şimdi de “ekmeğini yedik oy vermezsek günaha gireriz”, dediler çıktılar, diye yakınır.

Özlem Hanım’ın seçim kazanma yöntemi sadece iftarla sınırlı değil:

-Yüzlerce otobüs dolu kadın Konya, Ankara, İstanbul, Çanakkale gibi tarihi ve turistik yerleri gezdiler.

-Kandilleri, bayramı ve özel günleri kutlamak için cami girişlerine ve şehrin giriş ve çıkış noktalarına pankart astı, lokma döktürdü.

 Karşılığında partisi 246 bin 12 oy aldığı halde kendisi yaklaşık 39 bin farkla 285 bin 251 oyla seçim kazandı.

Aynı uygulama BŞB bütçesinden bu yıl da devam etti, katılamadığı iftarlara bir vekil gönderdi. İftar verilemeyen yerlerde teravih giriş ve çıkışlarında limonata dağıtıldı.

 Efeler Belediye Başkanı Mesut Özakçan da onun yolundan gitti, yaklaşık 15 bin vatandaşa iftar verdi ve camilerde teravih öncesi ve sonrası kar helvası dağıttırdı.

Tabi harcamalar belediye bütçesinden yapıldı. O nedenle bazılarına göre bu belediye imkânları ile din istismarı ve oy avcılığı yapmaktır, bazılarına göre göz boyamaktır, bazılarına göre de sadaka kültürü ile toplumu kandırmaktır.

Bu görüştekilere göre belediyeler bu tür işler yerine kent yaşam kalitesine öncelik vermeli, bölge kalkınmasını sağlayacak ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı hedeflemelidir.

Bunları söyleyenler elhak savunduklarında yüzde yüz haklı olabilir. Ama onların bu haklıkları yapılanların bir değer verme, hatırlanma, açın doyurulması, çıplağı giydirilmesi algısına yol açtığı, seçim kazanmanın da halkta bu algıyı yaratma ve yönetmeden geçtiği gerçeğini yok etmiyor.

Önemli olan Aydın’da siyaseten var olma iddiasında olan CHP dışındaki partilerin ve onların yöneticilerinin bu yanlışı düzeltmek için hangi çabayı gösterdikleridir.

Şurası bir gerçek, Ankara’da CHP ve MHP nin iktidar karşısındaki metal yorgunluğu ne ise Aydın’da muhalefetin CHP karşısındaki durumu odur.

Haydi diyelim, bütün cami girişlerine, ilçe giriş ve çıkışlarına kandil gecesi ve bayram kutlama pankartlar asmaya maddi güçleri yetmedi Kadir Gecesi ve bayram kutlaması için  il binalarına bir afiş asmaya da mı güçleri yetmedi?

Hadi diyelim AK Parti’nin elinde genel iktidar, CHP nin elinde de yerel iktidar gücü var MHP de bir şeyi olmadığı için bütün mahallelerde onun için iftar veremedi denebilir.

Doğrudur ancak zevahiri kurtarmak adına bile olsa il başkanı bir mahallede iftar verecek bir hayırsever aradı da bulamadı mı?

Aynı şekilde AK Partililer biz belediye imkânları ile nasıl yarışalım mazeretine sığınabilir. Her biri bırakın bir günü otuz ramazan bir mahalleye iftar verecek güçteki AK Partili zenginler partinin bir günlük iftar teklifini geri mi çevireceklerdi?

AK Parti yönetimi bu ramazan milletin önüne ne kendileri sofra açtılar ne de başkalarının açmasına önayak oldular. Bazı ilçelerde açılan sofralara oturdular dün olduğu gibi bu gün de yemeklerini yediler, çaylarını içtiler, karşıdan milleti selamladılar, Allaha ısmarladık dediler geri döndüler.

Dertlerini dert edinmeden, bağdaş kurup sofralarına oturmadan, bir lokma ikram etmeden, seviyelerine inmeden, damarından girmeden seçmene karşıdan baktılar.

Gerçek şu ki, AK Parti eşrafı ne Aydın’ı okuyabildi ne de Aydınlıyı tanıyabildi. Seçimi kazanmak için değil zevahiri kurtarmak için, dostlar alış verişte görsün, diye meydanlarda dolaştılar.

Ve… Aydın’ı kendi elleriyle CHP ye teslim ettiler.

 

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg