İnsanlar sosyal varlıklardır. Aynı zamanda bir çok işini diğer insanlarla birlikte yapmak zorundadır. Birlikte iş görmek, sinerjinin yaratılması için gerekli ve önemlidir. Atalarımızın dediği gibi, ‘’Bir elin nesi var, iki elin sesi var’’. Ortak akıl ve birlikte iş görebilme yeteneği her insanda doğası gereği az da olsa vardır. Önemli olan ortak aklı kullanabilmek, gerekli sinerjiyi yaratabilmek. Sonucunun doğru olması da önemli değil, insanlar ortak amaçlarına ulaşmak için birlikte hareket ederler. Kimisi banka soymak, kimisi hırsızlık yapmak, kimisi daha çok para kazanmak, kimisi de siyasi bir amaca ulaşmak için başka kişilerle beraber yola çıkar. Yeter ki amaç birliği olsun, gönüllü veya zorunlu.

Beraber çıkılan bir yolda, birinin diğerini iyot gibi ortada bırakması durumu özellikle siyasi arenada sıkça karşılaşılan bir durumdur. Çoğumuz öyle veya böyle bu duyguyu hissetmişizdir. Herhangi bir birlikteliğin yarım bırakılması, amaç birliğinin yolda iken bozulması sonucu ortaya çıkmaktadır. Yolda bırakan kişinin özelliğine göre, yolda bırakılanın yapısına göre farklı durumlar da ortaya çıkabilir. Genellikle yolda bırakılan, susmakla içini dökmek isteği arasında kalmaktadır. Olay şudur, yolda kalan kişi içindeki öfkeyi giden kişiye kusmak istese de, zaten yolda bırakılan olduğundan bunun burukluğuyla vazgeçer. Ama bir yandan da sustukları büyür içinde, içini kemirir ve bu durumu kendine yediremez, patlar. Bu dengesiz hal sonucunda, bu konuda kendinizi kimseye ifade edemez olursunuz. Yarı yolda bırakan bir de hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyorsa, geride kalan için atlatılması zor günler kapıdadır. Yolda bırakanın pişmanlığı içtenlikle görülmek istenir, o da üzülsün istenir, ama çoğunlukla da böyle bir şey olmaz.

Olaya başka bir pencereden bakacak olursak, ‘’Yarı yolda bırakmak" diye bir şey yoktur aslında. Yanlış seçim nedeniyle yol daha başlamadan bitmiştir. Yolda bırakılan, yola birden fazla kişiyle bile çıkmış olsa, tek başına çıkmıştır aslında. Ama bunun farkına varamamıştır. Kurnaz olan kişi ya da kişiler yolun başında kendi çıkarları doğrultusunda beklemişlerdir zaten. Kendini doğru olarak kabul eden ve herkesi de kendisi gibi gören kişi de yolu sonlandıracağını düşünmüştür safça. Hızlı giden at misali geriye baktığında sadece onun, yolun başında kaldığını görmez. Yolun başında kalanlar da sinsice seslerini çıkarmazlar, saman altından yürüttükleri suların gün yüzüne çıkmasını engellemek için de her türlü yola başvurular.

Bu durumun en yaygın olduğu yer, siyasi arenadır. Siyasi ortamda o kadar çok görülür ki, dışarıdan bakıldığında siyasetin doğasındabu olayın var olduğu sanılmaktadır. Herkes kendi çıkarını, kendi geleceğini, kendi kalıcılığını düşündüğü için bu davranışı kendisinin hakkı olarak görür. Diğer insanlar, onlar için ulaşılacak hedefe ulaşmada sıradan bir araçtan başka bir şey değildir. Yolda da bırakılır, gönül rahatlığı ile satılır da. Doğruluk, ‘’olmasa da olur’’ bir erdemdir onların gözünde. Olması gereken bu değil elbette. Doğruluktan ayrılmamak, yerdiği sözden dönmemek, yola çıktığın yoldaşını yolda bırakmamak gerekir. Biraz zor ama, birlikte hareket etmenin erdem olduğu bir ortamda bulunmanız ve yaşamanız dileği ile.

 

 

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg