2002’den bu tarafa son on altı yılda beşi milletvekilliği, üçü referandum, üçü de belediye seçimleri olmak üzere on bir seçim yaşadık.

24 Haziranı da katarsak on iki olacak.

Bir buçuk yıldan az zamana sığan her seçimde hayat, memat meselesi dendi, devletin bekası dendi, milletin selameti dendi, velhasıl seçmeni etkileyecek bir gerekçe bulundu.

Bir zamandan sonra da sorunlar ve çözümleri seçimin konusu olmaktan çıktı, onun yerini karşılıklı suçlamalar, komplo teorileri, terör örgütleri ile işbirlikçiliği ithamları aldı.

İş bizdensen kahraman, karşıdansan hainsin demeye kadar vardı.

Kazanmak için her şey mubah sayıldı.

Geleceği inşada değerlendirilmesi gereken kıt kaynaklar seçim yatırımı için harcanır hale geldi.

Çalışkan, ekmeğini taştan çıkaran Aydın halkı böylece dar görüşlü siyasetçiler sayesinde vülger(bayağı) popülizmin pençesine, “orta kültür tuzağına” düştü.

Başka bir deyişle İlber Ortaylı Hoca’nın tanımladığı, çoğunluğu üreticiliği düşük, yaratıcığını yitirmiş, dışarıya kapalı, her şeyi isteyen, asgari ücrete mut olan kasaba toplumuna dönüştü. (22 Ekim 2014,Hürriyet)

 Hem de mesela bir Karadeniz gibi dağlık bir bölge olmamasına, bir Doğu Anadolu gibi uzun süren soğuk kış yaşamamasına, bir Orta Anadolu gibi kırsal topraklara sahip olmamasına rağmen…

Hem de Buharkent’ten Kuşadası’na, Didim’e kadar olan topraklar havasıyla, suyuyla, dört mevsim ekim ve dikim imkânlarıyla, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle, deniz, yayla, termal turizm potansiyeliyle Dünya’nın en zengin, en iyi yaşanılır bölgesi olmasına rağmen…

 Gelinen noktada gençleri işsizlikten geleceklerini dışarıda aramak mecburiyetinde kalan, büyük anneler, büyük babaların torun sevmek için yollara düştükleri yer haline geldi Aydın.

Memleketi takatsiz düşüren kimdir bu kifayetsiz muhterisler denecek olursa bu gün siyasi makamları işgal eden “1965-1975 kuşağıdır”,derim.

Çoğu entelektüel kimlikten yoksun bu kuşak modern Aydın’ı yaratmada ne Dünyadaki gelişmeleri doğru okuyabildi ne de ülke gerçeklerini görebildi.

Bazılarını tenzih ederim ama partisi ne olursa olsun iş başındaki, vekâletimizi taşıyan günümüz siyasetçilerinin çoğunluğu bu kuşağa mensup insanlardır.

Bilin ki, her kim temelsiz vaatlerde bulunuyorsa, göz boyamak için kuru sıkı eleştiri yapıyorsa, halkın parasını israftan kaçınmıyorsa sosyolojik yapısı ister kent olsun isterse kasaba fark etmez orada üstün olan “ben merkezli” kasaba siyasetidir.

Ancak çeşitli partilerde ortaya çıkan aday adaylarına bakıldığında 24 Haziranda bu konuda bir değişim başlayacak gibi gözüküyor.

Zira bu seçimde 1975-1985 kuşağı devreye girecek. Bakarsınız onlardan bir grup kifayetsizleri bu gün olmasa bile yakın gelecekte tahtından edebilir.

Bu uzak bir ihtimal değildir. Gerek Dünya’da gerek Ülkemizde bunun pek çok örneği vardır.

Tarihin belli dönemlerinde milletleri batıran nesiller yanında yeniden inşa eden, hamle yaptıran, çağ atlatan, medeniyet liginde bir üste çıkartan“altın nesiller” de vardır.

İlk örnek yakın zamanda, Dünya kurulalıdan beri gelmiş, geçmiş en varlıklı 75 zengin sıralanmış bunlardan yüzde yirmiye tekabül eden 14 tanesinin Amerikan vatandaşı olduğu tespiti yapılmış.

İlginç olansa hepsinin 1830-1840 doğumlu olmaları…

John D.Rockefeller(1839),Andrew Carnegie(1835),Frederick Weyerhaeuser(1834),Jay Gauld(1836),Marshall Field(1834),George F.Baker( 1840),Hettey Green(1834),James G.Fair(1831),

Henry H.Rogers(1840),J.P.Morgen(1837),Oliver H.Payne(1839),George Pullman(1931),Peter Arrell Brown Widener(1834) ve Philip Danforth Armour(1832)

Amerikan ekonomisi bu zenginlerin vizyon ve yetenekleri sayesinde 1860’larda 1870’lerde refah toplumu yaratmada tarihinin en büyük ekonomik devrimini gerçekleştirmiştir.

İkinci örnek de ilk taşınabilir, herkesin bütçesine uygun, çıktığında “proje devrimi” olarak nitelendirilen “Altair” marka bilgisayardır ki, icat yılı  1975’dir.

Onu geliştiren ve yazılım programlarıyla insanların hizmetine sunanlar da tıpkı dolar zenginleri gibi Amerikan vatandaşıdır ve hepsi de 1953-1956 doğumludur.

Bill Gates(1955),Paul Allen(1953),Steve Ballmer(1956),Steve Jobs(1955),Eric Schmidt(1955) ve Bill Joy(1954) (Çizginin Dışındakiler, Malcolm Gladwell s.51-58)

Bizim tarihimizden örnek verecek olursak ilki Osmanlı’nın küllerinden bir devlet çıkaran Atatürk’ün içinde olduğu kuşaktır.

Ne ilginçtir ki, onların da tamamına yakını 1880-81 doğumludur.

Atatürk(1881),İsmet İnönü(1884),Kazım Karabekir(1882),Rauf Orbay(1881),A.Fethi Okyar(1880), A.Fuat Cebesoy(1880) Refet Bele(1881) ve Fahrettin Altay(1880)

İkinci örnekse hizmetleriyle çok partili döneme damgasını vuran, çoğunluğu Teknik Üniversite çıkışlı liderlerdir ki, diğer örneklerde olduğu gibi bunlar da 1920-1930 arası doğanlardır.

Süleyman Demirel(1924),Turgut Özal(1927),Necmettin Erbakan(1926),Bülent Ecevit(1925),Kıbrıs çıkartmasının Dış İşleri Bakanı Turan Güneş(1921).

Bu örneklerle anlatmak istediğim şu ki, enseyi fazla karartmayalım bir millet için, bir kent için negatiflik sürgit devam etmez.

 Bakarsınız örneklerinde görüleceği üzere 24 Haziranla birlikte siyasette söz sahibi olması beklenen 1975-1985 neslinin içinden çıkacak bir grup Aydın’ı içine düşürüldüğü “orta kültür tuzağından” söker, çıkarır.

Sizi bilmem ama ben ümitvarım.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA