Aslında sorunun bir kaynağı devletin bıraktığı boşluksa, diğerine kaynaklık eden yine devletin hem konut sahiplerinin hem de kiracıların haklarını adil ve hakkaniyetli bir yasa ile düzenlemede gecikmesidir, denebilir.

Pandemi sonrası inşaat maliyetlerindeki artış konut üretimini bir anda bıçak gibi kesmesi arz-talep dengesini bozdu ve birden bir talep patlamasına, o da doğal olarak beraberinde kira artışlarını getirdi.

Devlet kira artışlarına ara çözüm olarak çareyi ilk bir yıllığına artışları yüzde 25’le sınırlamakta, ardından da arabuluculuk yöntemini getirmede buldu.

Bu yönteme göre kira artışlarında anlaşamayan konut sahibi ve kiracı önce arabulucuya başvuracak, çözümsüzlük halinde mahkemeye ondan sonra gidecek.

O da uzun bir süreç.

Buraya kadar anlattıklarımız aslında sorunu tarafların ortak akılla çözmekten çok devletin zamana bırakmasıdır, denebilir.

Ancak sorun yalnız kira artışlarının sınırlandırılması ile çözülebilecek olmasından ibaret değildir, daha komplikedir.

Her şeyden önce ekonominin temel kuralı arz-talep meselesidir. Bu da demektir ki, ev kiralarını da diğer alanlarda olduğu gibi piyasa şartları belirler.

Yani konut üretiminin yetersiz olduğu bir yerde ev ya da işyeri kiralarını üstelik yüksek enflasyon varsa, hele bir de kira konusunda yasal düzenleme yoksa, sınırlandırmak oldukça zordur, hem de eşyanın tabiatına aykırıdır.

Sonra yıllık enflasyon yüzde 60-70’lerde seyrederken yüzde 25 kira artışına haklı olarak konut ya da işyeri sahibi rıza göstermez.

En ideal olanı arabulucu araya girmeden ev sahibi ile kiracının makul bir rakam üzerinde anlaşmalarıdır.

Bu yolu deneyerek karşılıklı anlaşanlar olduğu gibi kiracılardan ev sahibine tepeden bakan mağrur bir tavırla “devletin öngördüğü budur” diyerek yüzde 25 artışta diretenler de var.

Bir kentte, bir mahallede konutun özelliğine göre piyasa şartlarının belirlediği kira örnek 10 bin TL olduğu bir yerde yüzde 25 artışın getirdiği avantaja dayanak 2 bin 500 TL’ye oturmaya devam etmek ev sahibine,2 bin TL iken kirayı 10 bin TL’ye çıkarmak da kiracıya haksızlıktır.

Bu da onuru kırılan konut ya da dükkân sahiplerinin “benim evde kiracının ortaklığı mı var”, diyerek feryadı etmelerini, öfkesine yenik düşenlerin bazı yasa dışı eylemlere girişmelerini beraberinde getirebiliyor.

Ayrıca kira konusu salt ev kirasından ibaret değildir, hayatın bütün alanlarını etkileme gücü olan, göründüğünden daha kompleks bir konudur.

Kiranın pahalı olduğu bir yerde konut fiyatları yüksekse bu durum doğal olarak aylık geliri orta düzeyde olan vatandaşların konut alım gücünü zorlar.

Diğer taraftan kiraya ödediği aylık gelirinin yarısı olan bir işçi ya da memur geçinmekte zorlanınca ya ikinci bir işte çalışmak zorunda kalacak ya da başka çareler arayacaktır.

Hele bir de üniversitede öğrencisi varsa, düğün edecekse para bulmada zorlanacak, bu durum da bazılarında kendini legal olmayan işlere tevessül etmede halklılık payı çıkarmasına yol açacaktır.

Bekâr gençler evlenmeye cesaret edemeyecek ya da ileri yaşlarda evlenecek çoluk çocuğa karışmadan dolu, dolu bir aile hayatı yaşamaktan ömrünce mahrum olacaklardır.

En fazla mağdur olacaklar da yeme, içme ve ulaşımın pahalı olduğu böyle bir dönemde öğrenimlerini gurbette sürdürmek zorunda olan üniversite öğrencileridir.

Her şeyden önce KYK yurtlarında bile barınma ücretleri aylık 840-1880 TL arasında değişiyor. Özel öğrenci yurtlarında fiyatlar ise 2 bin 500 TL’den başlıyor.

Beslenme ve ulaşım gibi giderleri de hesaba katıldığında normalde bir öğrencinin aylık en iyimser rakamlarla ailesine maliyeti 7 bin 500-10 bin TL arasında değişir ve bu rakam altına düşmez, üstüne çıkabilir.

Türkiye şartlarında bundan da etkilenmeyecek aile yüzde 20’lik yüksek gelir grubu dışında yok denecek kadar azdır. Bu durum pusuda bekleyen örgüt ve cemaatler için ise bir fırsattır

Onların devletin başına ne çoraplar örmeye kalkıştıklarını, yakın zamanda millete yaşattıklarını 15 Temmuz hain darbe girişimi ile cümle âlem tecrübe etti.

Beterin de beteri, dizginlenemeyen kira fiyatlarının topluma yükleyeceği maliyettir.

Tıpkı enflasyon yarattığı etki gibi vatandaş yeri gelecek vaktinde senedini, kirasını,,borcunu ödeyemeyecek,yalana,dolana başvuracak sonuçta  toplumda  ahlaksızlıkların  sayısında ciddi artışlar olacaktır..

Üretilecek çözümlerle ilerleyen süreçte kiraları disiplin altına almak mümkün olabilir ama ahlaksızlığın yol açtığı yarayı kapatmak o kadar kolay olmayacak kuşaktan kuşağa geçerek, süreklilik kazanacaktır.

Bütün bunlar dediğim gibi kira konusunun sadece konut kiralarından ibaret olmadığının birer göstergesidir.

Ancak sorunun kaynağı tek taraflı da değildir. Kiracının da ev sahibinin de haklı olduğu yanları vardır.

Nasrettin Hoca’nın dediği gibi herkes haklı ama ne var ki tarafların haklılığı sorunu çözmeye yetmiyor, Adaletli çözüm için devletin ya da kurumlarının devreye girmesi gerekiyor.

Bu devletin bir görevidir.

Çünkü büyük toplum yani devlet sosyal alanlarda boşluk bırakırsa o boşluğu dolduran güçler mutlaka çıkacaktır. Çünkü gerek tabiat gerek sosyal hayat boşluk kabul etmez.

Bunun bir örneğini yakın tarihte yaşadık ve devletin bilhassa eğitim-öğretim alanında bıraktığı boşluğu dolduran bir dini cemaatin devlete nasıl kafa tuttuğunu hep birlikte yaşadık, gördük.

Aslında sorunun bir kaynağı devletin bıraktığı boşluksa, diğerine de kaynaklık eden yine devletin hem konut sahiplerinin hem de kiracıların haklarını adil ve hakkaniyetli bir yasa ile düzenlemede gecikmesidir, denebilir.

Bunun için her yerel yönetim bünyesinde mahalle muhtarlarının da içinde olabileceği bir Kira Tespit Komisyonu bu işi çözebilir.

Komisyon marifetiyle konutların bulundukları mevkileri, büyüklükleri, asansör, garaj,  bodrum ve daha akla gelebilecek özelliklerine göre metre kare üzerinden bir fiyat belirlenir.

Belirlenen fiyatlar her yılki enflasyon oranında artırılır böylece hem konut sahiplerinin hem de kiracıların hakları garanti altına alınarak konu adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulmuş olur.

Eğer yapılırsa evde kiracı lehine yenilikler de bir müracaatla komisyonun onayından geçtikten sonra fiyatlara eklenebilir.

Üniversite öğrencilerine ise İngiltere’nin misafir doktora öğrencilerine uyguladığı yöntem uygulanabilir.

Evinde üniversite öğrencisi barındırmak isteyen emekli ya da çalışan aileler bu işin sorumlusu Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüklerine başvurabilirler.

İncelemeden geçirilen aileler uygun görülürse kurum gözetiminde öğrenci ailenin, aile de öğrencinin şartlarında uyacağında anlaşırlarsa karşılıklı sözleşme imzalarlar.

Kurum yetkilileri de ailelerin yıl içinde sözleşme şartlarına uyulup uymadığının denetimini yaparlar. Uymayanların anlaşmaları sonlandırılır. Bu öğrenci için de geçerlidir.

Bütün zamanlar için geçerli bir gerçek vardır, çözümsüz sorun yoktur çözemeyen yönetimler ya da insanlar vardır.

Yeter ki, onları insanlık adına dert edinecek birileri çıksın…

Fatih Atay istifaya götüren hangi hataları yaptı, bundan sonra ne yapabilir? Makale: Fatih Atay istifaya götüren hangi hataları yaptı, bundan sonra ne yapabilir?