Bundan önceki “AK Parti Aydın’da nasıl nakavt oldu?” başlıklı yazımız üzerine bir dostum aradı veçöküşün önemli nedenlerinden biri olan bu işin bürokrasi cephesini de yazacak mısın”,diye sordu.

Aslında düşünmemiştim…

Ancak birkaç dostumdan da, “Yazmalısın… Yoksa eksik kalır” önerisi gelince yazmaya karar verdim.

Şunu belirtmeliyim ki, bürokrasinin işleyişindeki olumlu ya da olumsuz durumlar bir siyasi partinin düşüşü ya da yükselişini doğrudan etkilemez.

Ancak yan etki yapar. Aslında iktidar ne kadar muktedirse bürokrasi de o kadar üretkendir.

Aydın’daki sorunun da kaynağı tam da budur…

Ülke tek başına güçlü bir iktidar tarafından yönetilmekteyken mahrumiyet yeri de olmadığına göre bu gücün Aydın’da hizmet kalitesine olumlu yansımamasının nedeni nedir?

Herkes de bilir ki iktidar olmak ülkeyi yönetmek için tek başına yeterli değildir. Onun yolu korkuya dayalı disiplinden değil güvene üzerine kurulu otoriteden geçer.

Sistemde siyasetçinin görevi tayin değildir… Denetleme de değildir… Şikâyet hiç değildir… Sadece gözlemciliktir.

Neyi gözlemleyecek?

Memurun görev tanımına uygun:

BİR: Ürettiği hizmette sürat ve kalite var mı?

İKİ: Adaleti sağlıyor mu?

ÜÇ: Hakkaniyeti gözetiyor mu?

DÖRT: Sonuç olarak şayet cevaplar olumsuzsa yani sınırlar aşılıyorsa ya da yetersiz kalınıyorsa gereği yapılması için atamaya yetkili makamlara konuyu iletmek.

Zira hizmet kusurunda, eğer oluşmuşsa, idari ve hukuki yönden bedel ödeyecek olan bürokrattır. Ancak genel anlamda doğacak memnuniyetsizliğin zararını sandıkta ödeyecek olan devlet erkini kullanan siyasetçidir.

Onun için bir ile atanacak üst düzey bürokrat hakkında usulden de olsa atamaya yetkili makam genelde bölge milletvekillerinin görüşünü alır.

Büyük ölçüde devlette teamül budur… Daha doğrusu buydu.

Fakat AK Parti iktidarı ile birlikte Aydın bakanlıkların sorunlu bürokratları için joker ili ya da müdürlüğe ilk atananların “acemi oğlanlar kışlası” oldu.

Eskiden devlette yerleşmiş bir usul vardı… Denetim mekanizması…

Kurumlar bakanlık müfettişleri tarafından periyodik denetime tabi tutulur, hem bu sayede kurum personelinin yetişmesi sağlanır hem de eksik, gedik tamamlanırdı.

Son zamanlarda çoğu kurumda ya bu denetimden vazgeçildi ya da gerektiği gibi yapılmaz oldu.

Hizmet kalitesindeki düşüşün birinci nedeni bu…

İkincisi, tepeden inme gelen bürokrat arkasına Ankara’daki çevresini veya yereldeki bir milletvekilini alırsa diğer siyasetçiler ya tamamen etkisiz elemana dönüşür ya da bürokratın arkasında duran meslektaşı ile çatışmama adına gözetim görevinden sarfı nazar etmek zorunda kalır.

Diğer yandan milletvekilleri arasındaki bu tür rekabetten her zaman en karlı çıkanlar bürokratlar olmuştur.

Biraz da vatandaşın tahrikiyle bizim milletvekilleri arasındaki çekişmenin hemen seçim ertesi başlaması nedeniyle Aydın o yönden de bürokrat için eşi benzeri az bulunur bir yerdir.

Bir de ağzı laf eden bir kaç partili yakınını işe alır, bazılarına ihale vermek suretiyle şirin görünür, partili çevrede “iyi müdür” algısı yaratabilirse memleket batmış çıkmış hiç önemli değil sirkede kurt beslenir gibi kimse dokunmadan yaşar, gider.

Bütün bu algı operasyonları partililer arasında alıcı buldu ve bu “yetersiz muhterisler” yerlerini daha da sağlamlaştırdı.

Sonuçta hizmetten çok algı öne çıktı… Sorunlar gizlendi… Oyunbozanlık yapmaya kalkışanlar imzasız dilekçelere dayalı soruşturmalarla korkutuldu… Daha da olmadı tayin tehdidi ile susturuldu.

Üçüncüsü, bazı acemi “yeteneksiz muhterisler” işin hakkından gelemeyince çareyi kendine bir gölge müdür seçmekte buldu ve böylece bazı kurumlarda fiilen “eş müdürlük” dönemi başladı.

Dördüncüsü, denetimsizliğin kendilerine sağladığı imkân, cehaletlerinden aldıkları güçle bazı "ak troller" sözlü müdürlük sınavında 30 yıllık müdüre 36 puan, hiç müdürlük tecrübesi olmayanlara 90 puan verecek kadar işi şirazesinden çıkardılar.

Beşincisi, Yandaş sendikacılara yer açmak için denenmedik yol kalmadı. Nice yetişmiş eleman gök ekin gibi biçildi ve yerlerine sendika elemanları çakıldı.

Ve onlar o makamlara çakılırken AK Parti de dibe çakıldı.