AK Parti’ye Ömer Özmen’in yerine biri bulanamayıp da tekrar il başkanı atanması son derece düşündürücü geldi bana.

Sadece bu da değil. İYİ Parti kurucu il başkanı Recep Taner’in istemediği halde zoraki adaylığı da öyle.

Diyelim ki, eski partilerde hizipleşme, yüz eskimesi, çıkar ilişkileri gibi nedenlerle aday bulmakta zorlanılıyor.

Yeni kurulan bir partiye katılanlar arasında herkesin olmasa da çoğunluğun güven duyacağı hiç mi il başkanı olacak nitelikte adam yok?

Bu hal neyin göstergesi?

Bu “siyasetçi fıkdanı”(yokluğu) sadece bu saydığım iki parti ile sınırlı değil. CHP’de ve MHP’de de durum pek farklı değil.

İtiraz edeceklere sormak isterim. Koca Aydın’da gözü kapalı belediye başkanı olur diyebilecekleri kaç adayları var?

Meseleye daha geniş bir pencereden bakalım.

Sivil toplum kuruluşları yöneticilerinden eskisiyle yenisiyle banko büyükşehir belediye başkanı olur, denebilecek olan var mı?

Bu kısırlık sadece Aydın’a özel değildir. Türkiye’nin bir sorunudur. Ancak konuyu dert edinen herkes sorgulamaya kendinden ve çevresinden başlamalıdır.

Bunda benim de günahım var mı, diye…

Aksi takdirde çocuğunun davranış kusurlarını okula ve öğretmene yükleyerek kendi temize çıkarma kolaycığına sığınan anne-babanın durumuna düşeriz.

İlk olarak herkes sorgulamaya kendinden başlar, duruşunu ona göre düzeltirse ancak tam sonuç o zaman alınır.

Yoksa “eller aya, biz yaya” diye daha çok yakınırız.

Sonuçta bu gün çocuklarımız için bulduğumuz cep harçlığı karşılığı işi torunlarımız yarın hiç bulamaz.

Peki, ana başlıklarıyla bu tıkanmışlık nedendir?

BİR: Vatan, millet, insan merkezli yapılan siyasette son dönemlerde görülen ölçek düşmesidir.

Yani siyasetin zenginleşme, çıkar elde etme, ego tatmin etme, maddi gücü siyasetle takviye, müşteri kapma aracı yapılmasıdır.

İşin burasından bakıldığında siyasetin bir çatışma alanı haline gelmesi gayet doğaldır.

İKİ: Bir koltuğu eline geçiren bir “kifayetsiz muhteris” kendi bekası için siyasi erki ilçe yönetimi, il yönetimi gibi piramidin alt basamaklarına kendine bağımlı kurşun asker yerleştirmede, bir savunma hattı meydana getirmede kullanır.

Sonuçta vizyon sahibi, sorumluluk taşıyan, hayali olan insanlar ya kendisine ve ailesine karşı bunlardan gelecek saldırılardan çekinerek pes eder ya da direnmek isteyenler troller tarafından bir bir düşürülür.

Böylece meydan da çakallarla ve tilkilere kalır.

ÜÇ:”Kifayetsiz muhterislerin” hünerlerinden biri de ileride izinden sapma veya önüne geçme ihtimali olanların ya kurulan tuzakla ya da zaafı sonucu oluşmuş bir açığını elde bulundurmaktır ki, kafayı kaldırdığında bu suçu önüne konabilsin.

DÖRT: Siyasetin temiz ellerce yürütülmesinde finansman son derece önemlidir. Yoksa meydan çıkarcılara kalır ki, bir kara para fırsatçısı için bundan karlısı yoktur.

Zira sahibine hem itibar hem de para kazandırır.

Ayrıca herkes de bilir ki, parayı veren düdüğü çalar hesabı siyasetin finansmanını sağlayan ipleri de eline alır.

Aydın siyasetinin bir kaderidir, işinde başarılı olamayanların, üretmeden, rantla hayatını sürdürenlerin seçilme rüşveti karşılığı itibarlı adam konumuna gelmeleri.

Ayrıca bu tipler her partinin adamıdır. Onların partileri çekleri, senetleri ve her şeyden üstün tuttukları çıkarlarıdır.

Tek dertleri her devirde tutunacak bir dal bulmaktır.

O bakımdan genelde Türk siyaseti, özelde Aydın siyaseti bu önemli soruna çözüm üretemediği sürece siyasetteki bu kirlenmişlik sürgit devam eder.

Bu durumunda siyaset kurumuna karşı olan güveni ortadan kaldıracağı herkesin malumudur.

Oysa demokrasisi kökleşmiş ülkelerde bu sorunu  bankalara açılan hesaplar aracılığı ile nitelikli parti üyeleri çözer.

Nitelikli dememin nedeni şudur:

O ülkelerde partiye kayıtlı üye bizdeki gibi toplam seçmenin yüzde 35’ni bulan aidat ödemek gibi bir sorumluluk taşımayan seçmenlerden meydana gelmez.

Onlarda bu oran ancak yüzde 2’dir.

Bu üyeler hem seçim hem de partilerinin diğer giderlerini karşılayarak siyaseti döndürür.

Bu bir kültürdür.

Bizde ise bu gelenek ve kültür yoktur.

Ya aday kendi gücüne güvenerek meydana çıkar.

Kazanması halinde çoğunun ilk yapacağı harcadığını bir şekilde misliyle yerine koymak olur.

Ya da maddi gücü yetersizse yola başkalarından temin edeceği örtülü ödenekle çıkar.

Kazandığı takdirde de ilk işi finansörlerine ihale gibi, devletle iş tutmada öncelik gibi yollarla borcunu hem de faiziyle ödemenin yollarını aramak olur.

İşte özelde Aydın genelde Türkiye siyasetini hadım eden başlıca nedenler bunlar.

Yalnız şunu bilelim… Bu bir kader değil tercihlerimiz sonucu sandıkla ortaya çıkan bir sonuçtur.

Şapkayı önüne koyup düşünecekler ona göre düşünsün, hatırlatırım.