Ne kadar çalı kakıcı varsa bilin ki, her biri hırsı azgın, kibirli, menfaatperest kendinden başka ne işçisini ne de memurunu düşünen kifayetsiz, muhteris takımındandır.

Son zamanlarda kentin reklam panolarında alışılmışın dışında reklamlarla karşılaşır, olduk. Bu da demektir ki, reklam sektörü de baş döndürücü değişim ve yenilikte yerini almaktadır.

Sözünü ettiğimiz bir belediyemize ait “Efeler bilir” reklamı...

Reklamın özelliği mesaj yüklü olması, bizi bilen bilir kabilinden… Bir şeylere itiraz var ama açıkça söylenmekten kaçınılmış. Anlaşılan o ki, mesajın altında yatan gerçeği bizlerin bulması istenmiş.

Bizim insanımızın altıncı hissi güçlüdür. Fransız devlet adamı ve romancı Andre Malraux (1901-1976):

“Tanrı beş duyuyu herkes için yaratmıştır altıncı hissi ise nadir insanlara vermiştir” der. Malraux bu sözüyle sanki bizim insanımızı kastediyor, gibidir.

Aydın halkı geniş sağduyusuyla verilmek istenen mesajı anlamakta güçlük çekmeyecektir.

Gerek yöresinin gerek kültürünün kendine kazandırdığı bilgisiyle yapacağı Aydın insanı kastedilmek istenenin Efeler kimin Efe kimlerin de çalı kakıcı olduğunu pekâlâ bilir, çıkarımıdır.

Peki, kimdir, efe, kimdir çalı kakıcı?

Efeden başlayalım:

Birincisi efelik öyle attığında mangalda kül bırakmamakla, çalım atmakla, çarşıda, pazarda gövde gösterisi yapmakla, kibirlenmekle, böbürlenmekle olunmaz.

İkincisi efelik kızanlarına et, atlarına ot bulmaktır.

Efe yeri geldiğinde kendi aç yatan kızanlarını doyurandır, kendi atı yiyecek ot, bulamasa da açlıktan ölecek olsa bile yemde önceliği kızanlarının atına verendir.

Üçüncüsü, kızanlarının, ailelerinin can güvenliği ve geçimi efenin emanetindedir. Namusuna dokunan, her birine ya da ailesine sataşan efeye çatmış sayılır.

Ayrıca efe kul hakkına riayetkârdır. Fakirin dostu, insafsız, merhametsiz eşrafın ve tacirin ise düşmanıdır.

Gaddar zenginin elinden eziyet çeken karısının, kızının can emniyetine varıncaya kadar efenin himayesi altındadır.

Kendini bilen efe zenginden alır, fakire dağıtır. Devletin parasına, yetim hakkına el sürmez. O nedenle gerçek Efenin Batı’da adı da Robin Hood, sosyal eşkiyadır.

Dördüncüsü, karşılıklı güvendir.

Efelikte kancıklık yani muhbirlik ve ihanet affedilmez, yoksa bağışlanan fırsatını bulduğunda gözünün yaşına bakmaz efeyi geçiriverir(Tez elden öldürüverir)

Ayrıca eli silahlı, beli tabancalı eşkıyanın ne zaman ne yapacağı da belli olmaz.

Beşincisi, efe sözünün eri olandır. Kararları kendisi verir. İşlerine yakın akrabalarını karıştırmaz. Ona, buna ulufe dağıtmaz. Zulası olmaz. Bütün bunlar emanete hıyanet sayılır.

Sonuç olarak her kim, efelik iddiasında bulunursa bu şartlara haiz olması gerekir. Gerisine efe denmez çalıkakıcı denir.

O halde kimdir, çalı kakıcı?

Zeybeklik literatüründe efe görünümlü, gündüz külahlı, gece silahlı sahtekârlara denir.

Para, altın gibi kıymetli eşyalar söz konusu olduğunda analarının memelerini kesmekten geri kalmayanlardır.

Eskiden olsa çalı kakıcılar kolluk kuvvetlerinden çekindikleri için dağlarda, kenar mahallelerde dolaşırlar, yol keserek, geceleri evlere baskın yaparak halkı soyarlardı.

Günümüzde ise çalı kakıcıların kol gezdiği yerler şehir merkezleridir. Yani eşkıyanın düze inmişidir.

Millete ve insanlığa bir hizmet aracı olan siyaset ise onlara göre bir ganimet bir zenginleşme aracıdır.

Fırsatını bulduklarında onlar, devlet malıymış, yetim hakkıymış, harammış, helalmiş tanımayanlardır, küplerini doldurmak için deveyi havuduyla yutmaya yeltenenlerdir.

Onlar için bağış adı altında çapulculuk yapmak rüşvet almak devletin ya da vatandaşın malına, parasına çökmek, yüzdelik almak günlük olağan işlerdendir...

Çalı kakıcıların başka ne tür özellikleri vardır?

1-Âlemi kör, cihanı sağır zannederler. Nasıl ki, kafalarını kuma gömdüklerinde deve kuşları bütün bedenlerinin gizlenmiş olduğunu zannediyorlarsa günümüzün modern çalı kakıcıları da yaptıklarından herkes habersiz sanırlar.

Hilelerini, yolsuzluklarını açığa çıkaranların ise “vurun yaşatman” naralarıyla sanki rüşvet, iltimas doğal haklarıymış da foyalarını ortaya çıkaranlar kendilerine haksızlık ediyormuş gibi üzerilerine çullanırlar.

Bilmezler ki, insanların suskunluğu onların şerlerinden emin olmak içindir. Sandıkta söz sırası kendilerine geldiğinde herkesin ağzının payını verecektir.

2-Ne kadar çalı kakıcı varsa bilin ki, her biri hırsı azgın, kibirli, menfaatperest kendinden başka ne işçisini ne de memurunu düşünen kifayetsiz, muhteris takımındandır.

3-Tek amacı hizmet olanlar adlarını tarihte izi sürülenler arasına yazdırırken her biri çalı kakıcı kifayetsiz muhterislerin de adları izleri silinenler listesinde yer almaya devam edecektir.

4-Günümüz modern çalı kakıcı zümresinden kimse sanmasın ki, millet yaptıkları zuladan, aldıkları rüşvetten habersizdir,

Aydın insanı kafalarını deve kuşu gibi kuma gömenlerden kimin efe kimin çalı kakıcı olduğunu çok iyi ayırt eder. Zamanı geldiğinde de sandıkta ağızlarının payını verir.

Hiç kimsenin şüphesi olmasın.

BİR KUTLAMA, BİR TEŞEKKÜR:

BİR-Herkesin 101.yıl dönümünü idrak ettiğimiz 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyor başta Mustafa Kemal Atatürk, emeği geçen komutanlarımıza, şehit ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

İKİ-Adnan Menderes Üniversitesi Hastanesi’nde eşimin geçirdiği diz ameliyatında emeği geçen Anestezi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Oğurlu’ya, ameliyatı gerçekleştiren Doç. Dr. Vahit Yıldız ve ekibine, ilgilerinden dolayı Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cemal İyem’e, Prof. Dr. Mehmet Turgut’a ayrıca ortopedi servisi çalışanlarına, bizzat ya da telefonla arayan dostlarımıza eşimle birlikte teşekkür ederiz.