Haber Türk’ten Serdar Turgut Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum’dan naklediyor:(09.01.2017)

“Global Dünya’nın değişen koşulları Anayasa’ya bakışlarda da değişimi gerektirir.

Artık değişen koşulların eskittiği eski Anayasa paradigması yerini yepyeni bir paradigmaya bırakıyor.

Bu güne kadar hakim paradigma “kuvvetler ayrılığı” üzerineydi. Bu Montesqieu’ya ait 1740’ların görüşüydü.

O günün şartlarında milletlerin gelişmesi için buna ihtiyacı vardı.

21.Yüz yılın ilk çeyreğinde görüldü ki, kuvvetler ayrılığı ani, etkin kararlar almada yetersiz kalıyor.

Bu gün ABD’de bile bunun sıkıntısı çekiliyor.

Oysa Dünya’nın gelinen noktada yeni bir hukuk ve sosyoloji paradigmasına ihtiyacı vardır.

Bu değişime uygun olarak bizim savunduğumuz “Partili Cumhurbaşkanlığı” bize özgü bir sistemdir.

Yürürlüğe girdiği takdirde Türkiye Dünya’ya örnek olacaktır. Burada asıl olan rejim değil sistem değişikliğidir.

Öyle olunca da Cumhuriyet bu değişiklikten zarar görmeyecek aksine daha da güçlenecektir.”

Özünde “tek adamlık” yatan Mehmet Uçum’un görüşü özetle böyle…

Peki, bu tezin Dünya’da bir karşılığı var mı?

Var…

Hürriyet’te Murat Yetkin yazdı:(22.02.2017)

Stockholm Merkezli Dünya Değerler Araştırması Kuruluşu ilki 1995-1997 ikincisi 2010-2014 yılları arasında seçilmiş parlamentosu olan ülkelerin vatandaşlarına bir soru sormuş.

Soruya geçmeden belirteyim…

Araştırma kuruluşu öyle sıradan değil verileri bütün Dünya Ülkeleri ve etkili kuruluşlar tarafından son derece önemsenen bir kurum…

Öyle ki, milletler yol haritalarını belirlemede, stratejileri oluşturmada bu kuruluşun verilerini ölçü alıyor.

Son örneği de 17-19 Şubat tarihleri arasında yapılan “Münih Güvenlik Konferansı Sonuç Raporu’nda” geniş yer verilmesidir.

Gelelim soruya… Soru şu:

Meclis ve seçimlerle uğraşmak zorunda kalmamak güçlü bir liderin ülkeyi yönetmesi için iyi bir yol mudur?

Soruya ilkinde yani 1995-97 döneminde Almanya’da yüzde 15 vatandaş “evet” derken ikincisinde bu oran yüzde 20’ye çıkmış.

En fazla artışın olduğu ülke Hindistan… İlkinde yüzde 45 olan oran ikincide yüzde 70’e fırlamış.

Rusya da artış yüksek olan ülkelerden biri… Yüzde 40’dan yüzde 60’a çıkmış.

ABD’de ise ilkindeki yüzde 20’lik oran ikincide yüzde 30 olmuş.

Demek ki, kurulu düzene ve güç merkezlerine meydan okuyan Trump’un seçim kazanması tesadüf değilmiş.

Türkiye’ye gelince ilkinde yüzde 35 olan oran ikincide yüzde 50’e çıkmış.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2014’de yüzde 52 ile seçilmesi bu orana denk düşen bir sonuçtur.

Almanya dışındaki AB Ülkelerinde de durum sayılan ülkelerden pek farklı değil…

Mesela İspanya’da oran ilkinde yüzde 25 ikincisinde yüzde 40…

İleri demokrasi ülkesi İsveç’te bile yüzde 25

Dünya Ülkelerinde parlamenter demokratik sisteme bakış bu…

Türkiye’de de adı geçen konu ile ilgili araştırma yapan benzer bir kurum var…

Kadir Has Üniversitesi…

Üniversite her yıl güncellenen “Türkiye Sosyal, Siyasal Eğilimler Araştırması” adı altında bir araştırma yapıyor ve sonucu kamuoyu ile paylaşıyor.

Onların sorusu da şu:

 Başkanlığa ya da Partili Cumhurbaşkanlığına taraftar mısınız?

2014’de:

 Bu soruya deneklerin yüzde 80’i başkanlığa“hayır”, yüzde 20’lik bir kesimi de “evet”  cevabını vermiş.

2015’de tercihlerinin parlamenter demokrasi olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 80’den 68,9’a düşmüş…

 “Evet” diyenler de bir önceki yıla göre 10 puan artışla yüzde 32’2 yükselmiş.

2016’da:

Parlamenter demokrasi diyenler yüzde 68,9’dan 52,7’ye gerilerken Başkanlık ve Partili Cumhurbaşkanlığı isteyenlerin oranı da yüzde 43’e çıkmış.

Her iki araştırmadan anlamamız gereken gerçek şudur:

Bu devran böyle dönerse Dünya’da parlamenter demokratik sistemlerin yerini adına ister başkanlık, ister partili cumhurbaşkanlığı ya da başka bir şey deyin  “güçlü lider” yönetimine bırakacağıdır.

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un “Türkiye başarırsa partili cumhurbaşkanlığı sistemi ile Dünya’ya örnek olacak” sözlerinin arka planında yatan gerçek budur.

Stockholm Merkezli Dünya Değerler Araştırması Kuruluşu’nun Türkiye öngörüsü yüzde 50 oranı mı yoksa Kadir Has Üniversitesi’ne ait yüzde 43 mü doğru onun gerçek cevabını 16 Nisan 2017’de Türk seçmeni verecek.