İstanbul’da Kadir Topbaş’la başlayan Düzce’de Mehmet Keleş’le devam eden belediye başkanlarının istifası gündemin bir numaralı meselesi.

Basın haberlerine bakılırsa sırada Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek var. Ancak o tehlikeyi savuşturmuş vaziyette ama bir şartla, 2019’da aday olmama kaydıyla...(Ahmet Hakan,07.10.2019)

İddiaya göre istifası istenenler arasında AK Partili Yenipazar Belediye Başkanı Zafer Savcı da var.

Eğer doğruysa tasfiye hareketi büyükşehir ya da il başkanları ile sınırlı değil işin içinde ilçeler de var.

Aziller için ileri sürülen gerekçe de AK Parti’nin 2019 seçimlerine belediyeleriyle, yerel yönetimleriyle yenilenmiş olarak girmesi.

Gelişmeler astarı yüzünden daha pahalı olacağını ortaya koymazsa operasyon devam edecek.

Yalnız burada karar vericilerin dikkatli olmalarını gerektiren bir husus var. Nedir o derseniz?

Milli irade...

1930 Belediye seçimlerini Samsun’da Serbest Fırka’dan Boşnakzade Ahmet Bey kazanmıştı. Samsun’a gelen Gazi istifasını ister. Ahmet Bey “Paşam bendeniz Serbest Fırka’yı tanımıyorum. Bu seçim halkın şahsıma karşı güveni şeklinde tecelli etmiştir.

Kalmam istenmiyorsa hükümetin elinde kuvvet vardır, Danıştay vardır, seçimleri fesheder, ben de halka karşı mahcup olmam,”der.

Karşılığında Gazi, ”düşündüğünüz doğru, arzu ettiğiniz gibi olsun” diye cevap verir.(Taha Akyol,07.10.2017)

Siyasette bir sebeple Başbakan azledilebilir.

Toplum nezdinde hoş karşılanmayan bir suça karışan bir bakan görevden alınabilir.

Bir milletvekili istifa ettirilebilir, hatta partiden de atılabilir.

Performans eksikliği görülen il başkanı ya da ilçe başkanına görevden el çektirilebilir.

Bütün bunların bir mantığı, bir açıklaması olabilir ve partiye puan da kazandırabilir.

Ama bu yapılanların hiç biri belediye başkanının azli kadar risk içermez.

Ayrıca bu yol açılırsa adaylık düşünenlere, yakınını işe aldıramayanlara, ihale alamayanlara velhasıl başkana ne kadar hıncı olan varsa onlara gün doğar.

Ancak bu yapılan yapanın yanına kar kalmaz, millet sandıkta günü geldiğinde yapanların biletini keser.

Bunu da iki nedenden dolayı yapar.

BİR: Demokrasilerde genel kuraldır, sandıkla gelen sandıkla gider. Milletin gözünde belediye TBMM gibi yerelde “milli iradenin” tecelli ettiği yerdir.

O iradeye dokunansa iflah olmaz. Tıpkı 1960 ve 1980 ihtilallarını yapanlara milletin sandıkta haddini bildirmesi gibi.

Malum Demokrat Parti hükümetine karşı yapılan 1960 İhtilalı sonrasında seçmen ihtilalcıların işaret ettiği CHP’ye değil Adalet Partisine oy vermişti.

Bunun bir benzeri 1980 İhtilalı sonrasında da yaşanmış askerlerin istediği Milliyetçi Demokrasi Partisi yerine millet iktidara Özal’ın Anavatan’ını getirmişti.

Biraz daha yakına gelirsek 28 Şubat sonrası postmodern darbe girişiminde bulunanların “bin yıl devam edecek” dedikleri düzeni seçmen 2002’de sandıkta hak ile yeksan etmişti.

Bunlar da gösteriyor ki, millet dediğimiz sessiz çoğunluk sandığa saygıda, milli iradeye sadakatte çok hassastır. Tecavüz edeni not eder, günü geldiğinde de hesabını görür.

1959’da Demokrat Parti’den Adana Belediye Başkanı seçilen Ali Sepici’yi 1960’da ihtilal yönetimi alaşağı eder.

1963’de halkın ısrarı üzerine Adalet Partisi’nden aday olan Sepici tekrar Adana Belediye Başkanı olur.

Mazbatayı aldığının ertesi günü evinin önünden belediyeye giden cadde yönüne doğru iki taraflı toplanan vatandaş o evden çıktığı anda tezahürata başlarlar.

“Milli irade geliyor… Milli irade geliyor… Milli irade geliyor!”

Vatandaşın bu duyarlılığı karşısında son derece duygulanan Başkan gözyaşlarına boğulur.

Omuzlara alınmaktan hoşlanmadığı halde o makam odasına bir grubun omzunda girer. (Yavuz Donat, Sabah,26.02.2014)

O günkü Adanalıların verdiği demokrasi dersini günümüz insanı sandıkta vermeye devam ediyor.

Son örneği de Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatçı…

MHP’den atılmasını vicdanen içine sindiremeye Fethiyeli onu 2014’de Ülke genelinde yüzde 0. 40 oyu olan Demokrat Parti’den yüzde 33’le başkan seçti.

İKİ: Belediyeyi bir hacet kapısı gören milletle başkan arasında duygusal bir bağ vardır.

Aslında yerel seçimlerde sonucu belirleyen adayın partisi değil bu bağdır ve bazı yerlerde başkanların partilerinin aldığından çok oy almalarının nedeni işte adayla seçmen arasındaki bu duygudaşlıktır.

Örneği de 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi yüzde 17 oy aldığı halde aynı partiden Melih Gökçek’in seçimi partisinin iki katı, yüzde 34 oyla kazanmasıdır.

Keza 2014 seçimlerinde MHP Aydın’da yüzde 21 oy alırken Nazilli’de Haluk Alıcık seçimi Melih Gökçek örneğinde olduğu gibi partisinin iki katı yüzde 42 oyla kazanmıştı.

Ayrıca Fethiye’de Behçet Saatçı örneği de ortada…

Bunlar göz önüne alındığında yasal bir zorunluluk yoksa kendi isteği olmadan sandıktan çıkan bir belediye başkanına dokunmak ateşle oynamak gibidir.

Vakti zamanı geldiğinde millet hem mağdura hakkını verir hem de haksızlığı yapana sandıkta dersini verir.

O nedenle karar vericiler belediye başkanlarının azli konusunda dikkatli olmalıdır. Çünkü sonucunda Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da vardır.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA