Kaos Teorisindeki kelebek metaforuyla anlatıldığı gibi taşra teşkilatlarında söylenen bir söz verilen bir demeç günümüz siyasetinde Ankara’da kasırgaya neden olabiliyor.

Siyasette başarılı olunabilmesi için ilk önce o partiye kamuoyunda ihtiyaç olduğuna dair bir havanın, ardından da rızanın oluşması gerekir ki, buna siyasetin  mekaniği denir.

İkincisi siyasi yelpazede o partinin bir yeri, beslendiği düşünce zemini ve güç aldığı millet iradesi olması gerekir ki, buna da siyasetin matematiği denir.

Üçüncüsü de partilerin tüzüklerindeki konuları eyleme dönüştürecek  insan ve finansman gücüne sahip olmaları gerekir ki, buna da siyasetin aritmetiği adı verilir.

Eski Cumhurbaşkanlarından, altı kez başbakanlıktan gitmesi, yedi kez de gelmesi ile tarihe geçen Süleyman Demirel siyasi partilerin gücünü ve teşkilatlarca aksiyona dönüştürülmesini bu üç şartın bir arada bulunmasına bağlamıştı.

Süleyman Demirel’in siyasetin bu üç temel şartına Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte bir yenisi daha eklendi ki,bu ittifak olayına da siyasetin gerektirdiği evrim adı verilebilir.

Bir partinin iktidar olma iddiasını sürdürmesinin olmazsa olmaz bu dört şartını siyaset oyununun oynandığı satranç tahtasının üzerine konduğu bir masaya benzetebiliriz.

Ayaklardan biri olmayınca satranç tahtasının da olamayacağı olsa bile en küçük bir dengesizlikte oyunun bozulacağı aşikârdır.

Buradan yola çıkarsak Türkiye birkaç televizyon programına konuk olan ya da bir olayla adı öne çıkan veya birilerinin dolduruşuna gelen yüksek dereceli bürokratların kurduğu halkın çoğunluğunun adını, sanını bilmediği partilerin ülkesidir.

Saadet Partisi, Demokrat Parti ve Büyük Birlik Partisi gibi kuruluşları eski ya da onlara göre kuruluşları yeni DEVA ve Gelecek Partileri gibi özgül ağırlıkları olanlar  tabela partilerinin dışındadır.

Siyasi parti çokluğunun bize gösterdiği başka bir gerçek var ki, o da medyada, bürokraside, iş âleminde, sanatta hatta siyasette fazla görünür olmanın siyaseten toplumda bir karşılığının olmadığıdır.

Bu yönüyle Ankara, Peyami Safa’nın Yalnızız romanındaki idealistlerin, onunda ilerisinde hayalperestlerin ülkesi Simerenya’yı andırır.

Bu değerlendirme Ankara’nın asıl oyun kurucuların satranç oynadığı bir merkez olduğu gerçeğini değiştirmez.

Çünkü Ankara siyasetin şekillendiği, karar mekanizmalarının bulunduğu merkez özelliği ile birlikte kurtlar sofrasıdır.

Hele bir haberin gündem olması ve düşmesinin dakikalarla ölçüldüğü günümüz iletişim çağında Ankara bir rodeo arenasıdır.

Bırakın engebeli zemini günümüzde ters esen bir rüzgârın bile satranç oyununu bozduğu, algı siyasetinin revaçta olduğu bir ortamda ayakta kalabilmek kolay bir mesele değildir.

Yapacağı hamleyi önceden kestirememek,  bir an için dalgınlık rakibin şah mat hamlesiyle sonuçlanabilir. 

Diğer taraftan ittifaklar taşra teşkilatlarının siyaset alanlarını daralttığı için partilerin genel merkezden bağımsız oyun kurma şanslarını da ellerinden aldı.

Bunun örneği Aydın İYİ Parti’de yaşandı.

İttifaka zarar verecek görüş belirttiği ve partisinden bir belediye başkanı ile ters düştüğü iddiasıyla bir il başkanı partiden  ihraç edildi.

Tam da bu konuyla ilgili Aydın siyaset kulislerinde 2024 yerel seçimlerine yönelik bir kısım İYİ Partili yönetici ile partileri ile sorunlar yaşayan CHP’li bir grup arasındaki bir senaryodan söz ediliyor.

Peşin söylemek gerekirse siyaset öngörü üzerine yapılır o nedenle geleceğe yönelik parti politikalarıyla çelişmeyen senaryolar Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte gündeme gelen ittifaklara kadar geçerliydi.

İttifaklar hem partilerin genel merkezlerinin hem de taşra teşkilatlarının bağımsız oyun kurmalarının önüne geçmekle partileri ve partilileri birbirine bağımlı hale getirdi.

Kaos Teorisindeki kelebek metaforuyla anlatıldığı gibi taşra teşkilatlarında söylenen bir söz verilen bir demeç günümüz Ankara siyasetinde kasırga etkisi yapabiliyor.

Bu konuyu belirttikten sonra tekrar kulis bilgilerine dönecek olursak İYİ Parti’nin isteği 2024’de Nazilli’ye karşılık Efeler’in kendilerine verilmesi, CHP’li grubun isteği de büyükşehirde mevcut başkanın tekrar adaylığının önüne geçilmesinde İYİ Parti’nin destek olması.

Bunun için de bazı partililerin öngördüğü şekilde 2023 milletvekilliği seçimlerinde Aydın’da İYİ Parti’nin alacağı hatırı sayılır bir oyla en azından ikinci olması ve gerek büyükşehir gerek Efeler adayını belirlemede kâğıtların yeniden karılması.

Böylece CHP’li grubun başını çekenler muratlarına ererken İYİ Partili grup da istediği yakınlığı göremediğini iddia ettiği büyükşehri CHP kazanırsa kendileriyle uyum içinde çalışacak yeni bir başkana kavuşmuş olacak.

Diğer taraftan da il başkanlarının ihracında etkisi olduğunu varsaydıkları hem Nazilli Belediye başkanıyla hem de büyükşehrin mevcut başkanıyla da görülmesi gereken hesaplar görülmüş olacaktı.

Ancak Nazilli başkanının partisinden beklenmedik istifası ve parti değiştirerek AK Parti’ye katılmasıyla İYİ Parti cephesinde ilk gedik açılmış oldu. Bu konuda suçu büyükşehre yüklemek de pek tutmadı.

Büyükşehir boyutunda ise mevcut başkanın bu senaryodan habersiz olduğunu her halde düşünen yoktur.

O nedenle onun elini görmeden CHP’li grubun emelini gerçekleştirebileceği pek akla yatmıyor.

Velhasıl bu senaryo siyasetin her ne kadar mekaniği, matematiği ve aritmetiği açısından sorunsuz gibi görünse de ittifak siyaseti penceresinden bakıldığında gerçekleşmesi oldukça zordur.