Bilindiği üzere salgınla mücadele kapsamında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş “İyilik bulaşıcıdır” adı altında bakkalların veresiye defterlerini kapatma kampanyası başlattı.

Kampanyayı benim gibi birçok insana beğendiren AVM’lerin hayatımıza girmesiyle unutulmaya yüz tutan mahalle bakkalı olgusunu gündeme getirmesidir.

Yoksa başlatılan kampanya siyaseten kime ne kazandırmış ya da kimden ne götürmüş benim için önemli olmayan bir konu.

Ayrıca Mansur Yavaş’ın başlattığı bu kampanyayı bana önemsettiren başka bir yönü de milletçe özelliğimiz dayanışmacı(solidarist) kültürümüzün de mahalle bakkalı gibi hatırlanmasına vesile olmasıdır.

O dayanışma sayesindedir ki, bu millet yıllarca zekâtıyla, fitresiyle, sadakasıyla ve diğer yardımlarıyla sosyal dengeyi komşusundan başlayarak kendi arasında sağlar böylece kimse aç ve açıkta kalmazdı.

Ama ne var ki, milletin bu diğerkâmlığını din kisvesi adı altında sömürenler devletin temeline dinamit koymaya kalkışınca halk bu tür yardımları yapmaktan çekinir hale gelmişti.

Hayırseverlerin aracısız kendilerinin yapması, hem paranın nereye gittiğinin görülmesi hem de veren ve alan elin gizliliği yönüyle en ideal yardım şekli olmasıyla bakkal borçlarını sildirme yardımı o eski güveni geri getirdi.

Onun için de rağbet gördü.

Aynı kampanya geçtiğimiz günlerde Özlem Çerçioğlu tarafından da başlatıldı.

Ama Sayın Başkan “ben de kampanyaya mesela şu kadar aylık maaşımı bağışlayarak ya da ilçe, mahalle belirterek şu kadar bakkalın veresiye defterini kapatmayı taahhüt ediyorum” şeklinde bir başlangıç yapmadı.

Bu da akıllara bazı sorular getirdi.

Birincisi “niye böyle bir girişle kampanyayı başlatmadı” diye Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Onur Arazsu’ya sorduğumda cevabı “Başkan bu tür yardımların gizliliğe dikkat eder, siyasete malzeme olsun istemez” oldu.

Gerçeklik payı vardır ama bu adı üstünde kampanya… Diğer yardımlarla bir tutmamak gerekiyor.

Böyle durumlarda en üst seviyede amaca ulaşılması için arka teker, ön tekerin izinden gider misali kampanyayı başlatan yüklü miktarda ilk bağışı kendi yapar.

Nasıl ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan teşvik için yedi maaşını bağışladıysa Özlem Çerçioğlu’nun da benzer bir başlangıç yapması hayırsever sayısını büyük ihtimalle beşe, ona katlardı.

Buna rağmen, Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Onur Arazsu birçok hayırseverin bilgi için belediyeyi aradığını söyledi.

“Kimileri isimlerinin gizli tutulması istiyor kimileri açıklanmasında sakınca görmüyor, AY-BA örgütü kim nasıl istiyorsa mahallelerini de dikkate alarak isteklileri doğrultuda yönlendiriyor”,dedi.

Hâlbuki bir de Özlem Başkan’ın yapacağı yardımla katacağı seferberlik havası da buna eklenseydi Ramazan ayının da bereketiyle iyi hazırlanmış bir plan ve programla gerek zengin belediye meclis üyelerinden gerek iş insanı ya da emlak zenginlerinden gelecek yardımlarla Aydın’da kapanmadık veresiye defteri kalmazdı.

Başkan’ın olayı sıkı tutmamasında ikinci ihtimal de nasıl olsa AY-BA aracılığı ile gerekli yardımlar yapılıyor, bu da olduğu kadar olsun görüşü ağır basmış olabilir mi?

Ama mahalle bakkalından veresiye alış veriş yapanların en azından bir kısmını her hangi bir devlet kurumundan yardımı “yetim hakkı” diyerek reddeden arlı insanlar oluşturur.

Ülkemizde çoğu insanın helâlliğine, haramlığına, aldırış etmeksizin çeşitli bahanelerle sineğin tatlıya, karıncanın yağa üşüştüğü gibi yardım ve para almak için devletin kapısını aşındırdığı günümüzde nice arlılar da vardır ki, dağdan topladığı sarmaşıkla, evinin 2 m2’lik terekesinde yetiştirdiği soğanla kıt kanaat evini geçindirir.

İşte mahalle bakkalına veresiye hesabı açtıranlar 1- Hiçbir yerden yardım alamayanlar 2- AVM’lere gidecek parasal imkândan yoksun olanlar 3- Birilerine el açmaktan utanan, sıkılan arlı, haysiyetine düşkün insanlardır.

Bu kampanyayı önemli hale getiren diğer bir neden de işte bu onurlu insanların gururlarına dokunmadan yardım elinin uzatılacak olmasıdır.

Özlem Çerçioğlu’nun da bu tür dik duran, aç yatmayı el açmaya tercih eden insanlara değer verdiğini herkes bilir.

Peki, o zaman onun borç sildirme işini sıkı tutmamasının gerçek nedeni nedir?

Siyaseten hedef haline gelmek istememesi kaynaklı denecek olsa, yapılan işin siyasi risk açısından AY-BA örgütünün yürüttüğü hizmetten bir farkı yok.

Maddi imkânsızlık dense o da değil.

O takdirde  Özlem Çerçioğlu’nun çekindiği şey nedir?