Günümüzde sosyal medya bağımlılığı çocukları kitaplardan da soğutmakta bu zihin tembelliğinin bir sonucu genç kesim kavramları zihnine oturtamadığından kavrama, anlama ve anlamlandırma yetilerini kullanmada zorlanmaktadır.

Orta son öğrencilerinin Liseye Geçiş Sınavları (LGS),lise sonların da Yükseköğretime Yükselme Sınavları (YKS) gerçekleşti, ara sınıfların da karnelerini almasıyla tatile giren ilk ve ortaöğretim kurumu öğrencileri özgürlüklerine kavuştular.

Kavuştular diyorum, çünkü sabahın erken saatinde yollara düşmekten, okula geç kalmaktan, servis aracını kaçırmaktan, ağır okul çantalarını taşımaktan, tostla, simitle kahvaltı yapmaktan bir süreliğine de olsa kurtuldular.

Acaba çocuklarımız için anne, babalar test soruları çözme, tableti, mobil telefonu ve bilgisayarı sınırlı kullanma dışında bir tatil planı yaptılar mı?

Zira bir genelleme yapmak her ne kadar herkes için doğru olmasa da, çoğunluğumuz başta eğitin, öğretim Cemil Meriç’in veciz ifadesiyle ‘küçük gerçekleri göz ardı ederek büyük hayallere sığınırız’.

Bilindiği gibi bir toplumda ne kadar ağır, aksak yürüyen işler, çetrefil sorun ve gaile varsa hepsine temel teşkil eden kok nedenlerin birinci sırasında ailenin, ikincisinde okulun üçüncüsünde de içinde yaşanılan çevrenin olduğu eğitim vardır.

İçinden çıkılmaz her sorunu bağladığımız “konu bir eğitim sorunudur” sözü bu kök nedenin başka bir şekilde dilimize yerleşmiş ifade şeklidir.

Ama ne var ki, eğitimin ayaklardan en önemlisi aile olduğu halde çoğu anneler, babalar kendilerini kusursuz göstermek için çocuğu hakkında küçük gerçekleri örtbas etmek adına bütün ihmallerinin yükünü okula yıkmakla yetinmez kendi doğrularını öğretmene empoze etmeye çalışır.

Çünkü bu yola başvuran çoğu anne, baba ya çocuklarının sorunu ile ilgili aile içi sorunları gizlemeye çalışır ya da çocuğu olduğu gibi kabullenmek yerine toplumdaki statüsüne yakıştırdığı üstün yetenekli, bir süpermen olduğunu kanıtlamaya çalışır.

Hâlbuki bir toplumda eğitimin amacına ulaşması, iyi ve faydalı insanların yetişmesi bu üçayağın senkronize çalışması ile mümkündür. Aksi halde örnek ailenin ya da okulun fonksiyonunu yerine getirmede ağır basması süreci negatif yönde etkiler.

Üçlü yapıda gerek çocuğun vaktinin daha çok geçtiği yer olmasıyla gerek eğitimdeki vazgeçilmez işleviyle baş sorumlu ailedir.

Diğerleri okul ve çevre ailede alınan eğitimi tamamlayan öğelerdir. Yaygın görüşün aksine kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilmesi için aile bireylerinin tahsilli ya da kültür seviyeleri yüksek bireylerden oluşması da gerekmez.

Yalnız, çocuklarının her yaşın gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmelerine özen göstersinler, okuldan arta kalan vakitlerini düzenleyen, planlayan bir aile olsunlar yeterlidir.

Aile olmak çoğu ailenin yaptığı gibi çocukların giyim, kuşamını, yiyeceğini, içeceğini fazlasıyla karşılamak, özel okullarda okutmak değildir, bunlarla birlikte kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayacak sorumluklarının farkında olan, varlıkta şımarmayan, yoklukta sabretmesini bilen birer vatandaş olarak yetişmelerini sağlamaktır..

Örnek o yaşa geldiğinde yatağını düzelten, sofranın kurulmasına yardım eden, evin temizliğine yardımcı olan, bakkaldan ekmeği getiren, özgüveni yüksek, insanlığa lider ruhlu bir insan kazandırmaktır.

Bunu gerçekleştirmek için de bütün mesele zaman planlamasını yapabilmektir. Yaz tatilleri bu tür becerilerin kazandırılmasında yapılacak planlamada aileler için büyük bir fırsattır.

Zira sadece çocuklar için değil herkes için geçerli olan bir gerçek vardır, o da en sıkıcı ve bunaltıcı olan vakitlerin başında ne yapılacağı belirsiz zaman dilimi gelir.

Spor, sanat etkinlikleriyle planlanmış vakitler aynı zamanda çocuklara küçük yaşlarda sorumluluk duygususun yerleşmesi açısından da oldukça gereklidir.

Bu tür uğraşıların örnek spor,resim ve müzikle meşgul olmanın,, bir işte çalışmanın  çocuklara kazandırdığı  özgüvene ek olarak onların  tabletten,mobil telefondan ve bilgisayardan da belirli bir süre uzak kalmalarını veya  sınırlı kullanmalarını da sağlar.

Bilindiği üzere sadece Türkiye’de değil dünyada aileleri çaresiz bırakan çocukları esir alan ekran bağımlılığıdır. Olay çocukları gerçek dünyanın dışında sanal bir hayatın tutkunu yapmaktadır.

Günümüzde sosyal medya bağımlılığı çocukları kitaplardan da soğutmakta, bu zihin tembelliğinin bir sonucu genç kesim kavramları zihnine oturtamadığından kavrama, anlama ve anlamlandırma yetilerini kullanmakta zorlanmaktadır.

Bu zihinsel tembelliğe çare olarak ilk akla gelense ailelerin günün belirli saatlerinde hep birlikte kitap okuma ve okuduklarını birbirine anlatma seansları düzenlemeleridir.

Evde bu tür yapılan okuma etkinliklerinin çocukların muhakeme gücünü geliştirmesi yanında onların zekâ seviyelerini artırma gibi bir işlev de görür.

Selçuk Şirin’in anlattığına göre “insan zekâsının IQ seviyesi doğuştan mıdır, yoksa doğduktan sonra da yükselebilir mi,” konusuna dair yapılan araştırmalarda üç olayın doğduktan sonra da artışa neden olduğu tespit edilmiştir.

BİR: Çocukların 4 yaşına kadar anne, babaları ile birlikte okumaya dayalı geçirdiği kaliteli vakitler zekâ seviyelerinin 6 puanın üstünde artmasına neden olabiliyor.

Unutmamanız gereken kitap oluma zevkini ve alışkanlığını kazandırabilmek için çocuğunuzun eline kitap almayı beklerseniz geç kalabilirsiniz, bu işe doğumuyla birlikte başlamanız gerekmektedir

Bir de çocuğun evi tanımaya başladığında bir kütüphanenin varlığını algılaması onun okumayı sevmesinde pozitif etki yaptığı ile ilgili bir görüşün olduğu unutulmamalıdır.

Çocukların sınav kazanmalarına dair altı çizilmesi gereken konuların başında kitap okuma ilk sırada gelir.

Çünkü yoruma dayalı soruları, aklın kavramlara dayalı yeterli muhakeme gücü kazanmadan, yanıtlamak oldukça zordur.

O nedenle kavramları algılayamamaya bağlı düşünme tembelliği varsa sınav kazanmada test çözmenin pek faydası olmaz.

İKİ: Normal bir okulda çocuğunuza okul öncesi eğitim görmesini sağlarsanız zekâ seviyesini 4 puan artırabilirsiniz. Kaliteli bir program uygulayan bir okulöncesi kurumda bu eğitimi aldırırsanız çocuğunuzun zekâ seviyesi 7-8 puanın da üzerine çıkabilir.

ÜÇ: Daha doğmadan başlayacağınız ÖMEGA 3 benzeri balık yağı diyetleriyle çocuğunuzun zekâsını 3-5 puan artırabilirsiniz.(Selçuk Şirin, Hürriyet,15.04.2018)

Sonuç olarak çocukların dolayısıyla Ülke’nin geleceğini tehdit eden ekran bağımlılığı, okumamaktan kaynaklı akıl tembelliği ve bunları gündemine almayan toplum yapımız var.

Oysa bunların biri bile bir milletin geleceği için hayra alamet göstergeler değildir.