Nedense son yıllarda herkesin dilinde bu Kul Hakkı. Herkesin dilinde olmasına dilinde ama Kul Hakkı konusunda herkes bildiğini okuyor, Kul Hakkı yendikçe yeniyor.

Kul Hakkı denince aklıma hep bir dönem birlikte çalıştığım Hakkı Öğretmen geliyor. Kimsenin hakkını yemeyen, doğru bildiği yoldan şaşmayan, içi dışı bir, öğrencilerine iyi ahlak aşılamaya çalışan idealist bir öğretmen. Keşke herkes onun gibi olsa da Kul Hakkı konusu bu kadar tartışmalı olmasa. Bir de Niran Ünsal'ın Kul Hakkı şarkısı var, onu da yazmadan geçmeyelim.

Kul Hakkı konusunda o kadar çok bilgi, belge, yazı, video vs var ki anlatamam. Bu kadar çok bilgi ve belge varken, hatta Kutsal Kitabımız bu konuda emirler verirken insanların, özellikle yönetici kadroların, elinde yetki olan idari, adli, askeri vs kadroların konuya duyarsız kalmalarına anlam veremiyoruz.

Her işimiz kandırma üzerine kurulmuş, dürüst değiliz. Tüm bunların tek kelimelik bir açıklaması olabilir; çıkar. Her işimizi çıkar üzerine kurunca, ahlak olmayınca sonuç ortada.

Bu aralar Diyanet İşleri Başkanlığı gündemde ya, o nedenle konuyu Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisine göre açıklayalım;

"Kul hakları ise genellikle insanların canları, bedenleri, ırz ve namusları, mânevî şahsiyetleri, makam ve mevkileri, dinî inanç ve yaşayışları gibi konulardaki kişilik haklarıyla mallarına ve aile fertlerine ilişkin haklarından oluşmakta ve bunlara yönelik olarak yapılan kötülükler, verilen zararlar kul haklarına tecavüz sayılmaktadır. Belli bir kişiye verilen zararlar yanında zimmet, irtikâp, karaborsacılık, fitne, idarî baskı ve zulüm gibi ammenin maddî ve mânevî haklarına ve menfaatlerine, huzur, güvenlik ve refahına zarar verme sonucunu doğuran her türlü faaliyet de çeşitli âyet ve hadislerle diğer İslâmî kaynaklarda kul hakkına tecavüz sayılıp yasaklanmıştır. Öte yandan kul haklarına dair hükümler aynı zamanda Allah’ın koyduğu hükümler olduğundan bu hakların gözetilmesi Allah’ın emrine saygı olarak değerlendirilmiştir."

" Kur’ân-ı Kerîm’de birçok âyette hak, adalet, kıst ve zulüm gibi kavramlar kul haklarıyla ilgili olarak da kullanılmıştır. Ayrıca birçok âyette insanların haklarına saygı gösterilmesi istenmiş, bu haklara saldırı mahiyetindeki tutum ve davranışlar yasaklanmıştır."

" İlgili âyetleri dikkate alarak Kur’ân-ı Kerîm’de kul haklarını biri insanların sahip olduğu maddî ve mânevî haklara tecavüz etmek, zarar vermek, diğeri dinî, ahlâkî ve hukukî hükümlerin onlara verilmesini gerekli kıldığı şeyleri vermemek şeklinde iki kısma ayırmak mümkündür. Bir kimsenin, her ne şekilde olursa olsun kendisine ait olmayan bir şeyi haksız yoldan elde etmeye kalkışması kul hakkına tecavüzdür. Nitekim insanların hırsızlık, ölçü ve tartıda hile yapma, emanete hıyanet, kumar, tefecilik, zimmet, irtikâp vb. gayri meşrû yollarla birbirlerinin mallarını yemeleri, canlarına kıymaları, iftira, alay, arkadan çekiştirme, kötü lakap takma, suizan, kusur arama, gıybet gibi tutum ve davranışlarla başkalarının mânevî şahsiyetlerine zarar vermeleri, inançları, dinî tercih ve yaşayışları üzerinde baskı kurmaları, onları yurtlarından yuvalarından uzaklaştırmaları, Kur’an’ın yasakladığı ilk kısma giren kul hakları ihlâlinin örnekleridir."

" Kul haklarıyla ilgili bu genel buyruk ve yasaklar yanında birçok âyette özellikle kadınlar, akrabalar, komşular, çocuklar, ana babalar, yetimler, yolcular, sakatlar ve umumiyetle haklarını korumaktan âciz olanların hakları üzerinde de durulmuştur. Kul haklarını ihlâl mahiyetindeki tutum ve davranışları hem toplu olarak hem tek tek veya grup halinde zikrederek yanlışlığını, kötülüğünü, dünya ve âhirette doğuracağı zararları anlatan pek çok hadis vardır. Hadis mecmualarının hemen her bölümünde kul haklarıyla ilgili rivayetler yer almakla birlikte özellikle kul haklarına ilişkin hadisler geniş yer tutmaktadır."

" Bunlardan kul hakları açısından ilke mahiyetinde olan bazı hadislere göre müslüman müslümanın kardeşidir; ona yalan söylemez, ihanet etmez, kötülük yapmaz, onu aşağılamaz, kötülük edebilecek birinin eline bırakmaz. Hiç kimse kendisi için beğenip istediğini din kardeşi, komşusu için de istemedikçe, komşusu onun kötülüğünden emin olmadıkça olgun bir mümin olamaz. Allah’a ve âhiret gününe inanan kimse komşusuna eziyet edemez. İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez. Müslümanların kanları, malları, namusları ve şerefleri kendi aralarında kutsal Mekke kadar, hac ayları ve günleri kadar saygındır, dokunulmazdır. Müslüman, elinden ve dilinden başka müslümanların zarar görmediği kimsedir."

"Kul haklarını ihlâl eden kimseyi “müflis” olarak niteleyen Hz. Peygamber bunu şöyle açıklamıştır: Bu kişi âhirette namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerini yerine getirmiş olarak Allah’ın huzuruna gelir. Bununla beraber öyle günahlarla gelir ki kimilerine sövüp saymış, kiminin kanını akıtmış, kiminin malını yemiş, kimine iftira etmiştir. Bu durum karşısında onun ibadetlerinden elde ettiği sevaplardan alınıp hak sahiplerine dağıtılır. Eğer ibadetleri ve iyilikleri bu hakları ödemeye yetmezse hak sahiplerinin günahlarından alınıp hak yiyenin günahlarına eklenir. Böylece sevapları elinden gitmiş, günahları ise daha da artmış, dolayısıyla müflis durumuna düşmüş olan bu kişi cehenneme atılır."

"İslâm âlimlerinin çeşitli âyet ve hadislere dayanarak tespit ettikleri büyük günahların çoğu kul haklarıyla ilgilidir. Bunlar arasında adam öldürme, hırsızlık, hıyanet, zimmet ve irtikâp, ana babaya kötülük etme, akrabalık ilişkilerini kesme, yalancı şahitlik, haklıyı haksız, haksızı haklı gösterme amacıyla yalan yere yemin etme, mâsum insanlara iftira etme, yetim malı yeme, tefecilik yapma, halk üzerinde zulüm ve baskı kurma, eziyet ve işkence etme gibi hak ihlâlleri de bulunmaktadır."

" Bir hadiste Allah’ın huzurunda hesabı sorulacak olan günahlar affedilebilecek olanlar, affedilemeyecek olanlar ve affedilmesi şarta bağlı olanlar şeklinde üçe ayrılmıştır. Birincisinin kulun Allah’a karşı işlemiş olduğu günahlar, ikincisinin inkârcılık, üçüncüsünün de kul haklarından doğan günahlar olduğu bildirilmiş, başka bir hadiste de üzerinde kul hakkı bulunan kimsenin hiçbir maddî bedelin geçerli olmayacağı kıyamet gününden önce hak sahibiyle helâlleşmesi istenmiştir. İslâm âlimleri, bu tür hadislere dayanarak Allah katında kul haklarıyla ilgili tövbelerin kabul edilip günahların bağışlanabilmesi için bu hakların sahiplerine ödenmesi veya onların rızalarının alınması gerektiğini bildirmişlerdir."

" Ahlâk kitaplarının genel olarak fazilet, özellikle de adalet ve zulüm, dostluk ve düşmanlık, cömertlik ve cimrilik, hilim ve gazap, dürüstlük ve yalancılık, emanet ve hıyanet, ahde vefa, tevazu ve kibir gibi beşerî ilişkilere dair bölümleri geniş ölçüde kul haklarıyla ilgili konuları da içermektedir."

Tüm bunları göz önüne aldığımızda Müslümanın Müslümana yaptığı zulüm anlaşılır gibi değildir. Hak, hukuk diyerek kul hakkı yiyenlere selam olsun. Elbet gün olur devran döner, Kul Hakkı yiyenler hesap verir.

" En hayırlı oruç, kul hakkı yememektir. Ömür boyu tutulur." (Hz. Ali)