İlk önce Nazillililer bakandan Aydın’ın bölgesinde sığdırılamayan müdürlerin atama yeri olmaktan çıkarılmasını istemeliler ondan sonra sıra söyledikleri yatırımlara gelmeli.

Nazilli Belediye başkanı Kürşat Engin Özcan seçildiği İYİ Parti’den Cumhur İttifakı bileşenlerinden AK Parti’ye geçtiğinden bu yana kendisi ve ilçesi Nazilli iktidara ait siyasilerin ilgi odağı oldu ve olmaya devam ediyor.

Seçime kadar da bu ilgi ve ziyaretlerin devam edeceği görünüyor, bu anlamda Nazilli’nin en son misafiri Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanı Mustafa Varank’tı.

 Fırsatını bulmuşken başkan Kürşat Engin Özcan kapatıldıktan sonra Adnan Menderes Üniversitesi’ne tahsis edilen Sümerbank Basma Fabrikası yerleşkesine  yapılmasını istediği teknopark hakkında Sayın Bakan mealen “arkadaşlar bir fizibilite raporu hazırlasınlar, sonuç iyi olursa destekleriz,” yanıtını vermiş.

Devamında da Nazilli’ye ikinci bir Organize Sanayi Bölgesi kurulması talebine de “OSB kurulmasının da hiçbir mahzuru yok. Bizim tarafta her şeyin önünü açarız” demiş.

Ziyaretten oldukça memnun kalmış olacak ki, Sayın Bakan sözlerini “bundan sonra ben Nazilli’nin bakanıyım,”sözleriyle noktayı koymuş.

Bakanın konuşmasında Nazilli halkını sevindiren  ”ben Nazilli’nin bakanıyım,”  cümlesidir.

Eğer bu cümle girilen seçim ortamına yönelik propaganda amacı taşımıyor da Nazilli’nin gerçek sorunlarının çözümüne yardım için söylenmiş ise Nazilli hakkında birkaç konuyu hatırlatmak isterim.

Şu bir gerçek ki, bir tarım havzası olan Aydın’ın milli gelirden aldığı kişi başı pay son yıllarda Türkiye ortalamasının oldukça altındadır. Örnek 2021 yılı geliri TÜİK’e göre Türkiye ortalaması 60 bin 525 TL iken Aydın 18 bin TL eksikle yaklaşık 42 bin TL’de kalmıştır.

Aydın’ın bir ilçesi olan bu veri Nazilli için de geçerlidir.

Oysa Nazilli Sultanhisar, Yenipazar, Bozdoğan, Karacasu, Kuyucak ve Buharkent ilçelerinin merkezidir. Bu ilçeler çoğu alış verişini yaptığı ve hastalarını tedavi ettirdiği yer Nazilli’dir ki bu özellik esnafa ve halka ekonomik bir avantaj sağlar.

Buna rağmen Nazilli’nin Sosyoekonomik Gelişme Endeksi(SEGE) 2022 verilerine göre kentler sıralamasındaki  yerinin Ülke genelinde 170.ci,Aydın ölçeğinde 5.sırada olması bile  merkez olma avantajını  ekonomik olarak katma değere dönüştüremediğine açık  bir göstergedir.

Buna birinci neden bir istihdam ve üretim merkezi konumundaki Sümerbank Basma Fabrikası’nın kapatılmasıdır.

Fabrikanın faaliyetine son vermesi işsizliği artırmakla kalmadı halkın  geçim kaynağı ve stratejik bir ürün olan pamuğun da tekstilde örnek Denizli’de işlenerek yükselen katma değerinden  Nazilli’nin istifade edememesi sonucunu doğurmuştur.

Kaldı ki, Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü kaliteli pamuk üretimine yaptığı katkıyla dünya’daki sayılı merkezlerin başında gelir. Gerek Basma Fabrikası’nın kapanması gerek üretim yerine ithalatın teşvik edilmesi Nazilli Pamuk Araştırma’nın çalışmalarını da olumsuz yönde etkilemiştir.

Nazilli’nin ürettiği üründen yüksek katma değer kaybı pamukla sınırlı değildir. Bölge aynı zamanda zeytin ve zeytinyağı, incir, çilek ve kestane üretim merkezidir.Ayrıca damızlık ve süt sığırcılığında önemli bir yere sahiptir.

Ama bu ürünleri hak ettiği kazanca çevirememekte, kaymağını başkaları yemektedir.

Kestane Bursa’da kestane şekeri haline getirilmekte, zeytinyağı dökme olarak dışarıya pazarlanmakta Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ülkelerde marka ürünlere dönüştürülmektedir.

Oysa bu ürünler yerinde fabrikasyona tabi tutularak hem katma değeri yükseltilerek üreticinin refah seviyesi artırılabilir hem  ülke için döviz sağlayabilir diğer yandan  gerek üretim artışı teşvik edilerek gerek butik tarzı aile işletmeleri ile istihdam da sağlanmış olur, böylece bir taşla birkaç kuş birden vurulabilirdi.

Nazilli’nin diğer bir zenginliği de bir jeotermal merkezi oluşudur. Jeotermalle ısıtılacak örtü altı tarımı Nazilli ve çevresinde hem tarımı canlandıracak hem de uzun yaşam merkezi olma özelliği termalle birleştirildiğinde Nazilli sağlık turizminin de bir cazibe merkezi olacaktır.

Bakandan istenen Aydın’a ikinci bir teknokent kurulmasının bölge kalkınmasına büyük yararları olacağı kesindir.

Ancak ADÜ Kampüsü içinde çalışmalarını sürdüren birinci teknokentin henüz barakalardan kurtulamadığını da unutmamak gerekiyor.

Diğer taraftan Nazilli’de 2002’de 126 hektarlık bir arazi üzerine kurulan OSB’nin daha arıtma tesisi tamamlanmamışken ikincisinin kurulmasının zorluğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir.

Bu konuda en gerçekçi olan mevcut OSB’nin 2019 yılında genişletilen 91 hektarlık yeni bölümüne Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulmasıdır.

İşte o zaman Nazilli’de yetişen sebze ve meyvelerin hatta aromatik bitkilerin sanayi ürünü haline getirerek hem yatırım, istihdam ve üretim gerçekleşir hem de üretilen katma değerden alacağı payla üreticinin refah seviyesi artırılır.

Bölge ve Nazilli için çıkar yol budur. “Ben bundan sonra Nazilli’nin bakanıyım” sözünün izi sürülerek çiftçinin, üreticinin, esnafın, hayvancının boğazına yapışan  ekonomik sıkıntının bir nebze de olsa önüne geçilebilir.

Bunu gerçekleştirmek insan unsuruna bağlı olduğu için de Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanlığının bu ideali gerçekleştirecek bu toprakların insanı müdürleri göreve getirmesi ile olur.

Ne yazık ki, Aydın’da bunun tersi olmakta örnek hiçbir soruşturma geçirmediği, bir ceza almadığı halde Aydın’ın yetiştirdiği bir müdür görevden alınarak yerine komşu ilde sığdırılamayan bir müdür atanmıştır.

O da yaklaşık altı ay kaldığı Aydın’da bu süreyi izin ve raporla geçirerek göreve bile gelmemiştir.

İlk önce Nazillililer bakandan Aydın’ın bölgesinde sorun çıkaran müdürlerin atandığı yeri olmaktan çıkarılmasını istemeliler ondan sonra sıra söyledikleri yatırımlara gelmeli.

Çünkü ilki olmayınca ikincisi de gerçekleşmiyor.