İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul Kongre Merkezi'nde "Küreselleşmenin Krizi: Riskler ve  Fırsatlar" temasıyla düzenlenen TRT World Forum 2019'un açılışında yaptığı  konuşmada, forum boyunca küreselleşme kavramının bütün boyutlarıyla  tartışılacağını söyledi. Küreselleşme kavramının hem bir ideolojiye hem de bir gerçekliğe  atıfta bulunduğunu belirten Altun, şöyle devam etti: "Bu kavram, Soğuk Savaş sona erdikten sonra, aksi inkar edilemez, geri  döndürülemez ve kerameti kendinden menkul bir kavram olarak karşımıza çıktı.  Tarihin sonunun ilan edildiği bir dönemde 'dünyanın bir baştan öbür başa tek bir  mekan haline geldiği' iddialarının gündemde olduğu bir dönemdi. Bu mekan içinde  herkesin birbirine daha sıkı bağlarla bağlanacağı, küresel bir bilgi  ekonomisiyle, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki ayrımın ortadan  kalkacağının iddia edildiği dönemlerdi. Dahası, ulus devletlerin ve ulusal  egemenlik fikrinin giderek değersizleşeceği kehanetlerinin popüler olduğu  dönemlerdi. Ne var ki 2000’li yılların ortalarından itibaren bu öngörülerin de bu  coşkulu analizlerin de itibarı ciddi şekilde azaldı. O günden bugüne,  küreselleşmenin krizini konuşuyoruz. Esasında sadece küreselleşmenin krizini  değil, dünya sisteminin krizini konuşuyoruz."   Altun, inişleriyle, çıkışlarıyla küreselleşme sürecinin 30 yıllık  döneminde mal, enformasyon ve hizmetlerin serbestçe hareket edebilmesinin refah  seviyesinde yükselişe neden olduğunu, öte yandan toplumlar arasında varlığını  koruyan gelir eşitsizliği ve adaletsizliğin hayatiyetini korumaya devam ettiğini  söyledi.   Bunun yanında gelişmiş ülkelerin kendi sınırları içindeki gelir  eşitsizliğinin de arttığını, uçurumun giderek derinleştiğini ve bugün gelir  adaletsizliğin gün yüzüne çıktığı bir döneme tanıklık edildiğini aktaran Altun,  "Hiç kuşkusuz bu gelişmelere duyulan tepkiler, 2000'lerin sonunda yaşanan  ekonomik krizlerle birleştiğinde bu kez 'kapitalizmin krizi' olarak konuşulmaya,  tartışılmaya başlandı. Bugün birçok Batılı yazar ve düşünürler bu yaşananları,  Batı'nın iç kriz ve çelişkilerini küresel bir olgu olarak görmektedir. Takdir  edersiniz ki bu yaklaşım, Batı merkezci, Avrupa merkezci bir okuma biçimidir."  değerlendirmesini yaptı.   İletişim Başkanı Altun, benzer şekilde ABD'nin 11 Eylül'den bu yana  izlediği tek taraflılık politikası ve son dönemde izlediği içe kapanmacı-serbest  ticaret karşıtı eğilimlerin Amerikan istisnacılığı fikrinden beslendiğini  belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Buna göre küreselleşme, örneğin iletişim teknolojilerinde, yahut  ulaşım kültüründe yaşanan gelişmelere değil de ABD’nin Soğuk Savaşı kazanmasına  bağlı olarak ortaya çıkmış bir akımdır. Bu bakış açısı son derece sınırlı ve  sıkıntılı bir bakış açısıdır. Bugün artık biz küreselleşme tartışmasını ABD’nin  küresel sorumluluklarına indirgemekten vazgeçmeli, bu tartışmayı Batıcı  paradigmanın dışına çıkarmalıyız. Bu noktada özellikle yükselen güçlerin üzerine  büyük bir sorumluluk düşmektedir. Elbette Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan  küreselleşme sürecinin olumlu yönlerini muhafaza etmeliyiz. Örneğin 'ticaretin  artırılması', 'ülkelerin birbiriyle bağlantılarının güçlendirilmesi' gibi  hususlarda mutlaka korumacı davranmalı, bu süreçlerde olumlu örnekleri muhafaza  etmeliyiz. Geçmiş küreselleşme tecrübesinin olumlu yönlerini korumalı ve adil  küreselleşme yolunda gereken adımları atmalıyız. Bir başka deyişle 'öteki dünya'  -yani biz- küreselleşme bayrağını devralarak herkesin çıkarı için çalışmalı,  asimetrik ilişkiler yerine eşitler arası ortaklığa ve ilişkilere dayalı bir bakış  açısı ortaya koymalıyız."   "Mücadelemiz, adalet mücadelesidir"   Türkiye Cumhuriyeti devletinin belirli alanlarda küresel bir aktör  haline geldiğini, yükselen güçlerin küreselleşen dünyayı nasıl daha adil hale  getirebileceğini ortaya koymanın mücadelesini verdiğini vurgulayan Altun,  "Mücadelemiz, adalet mücadelesidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın açık ve net bir  biçimde ortaya koyduğu üzere, biz burada, bu ülkede bir adalet mücadelesi  veriyoruz ve bunu bütün dünya sathında haykırıyoruz. Ülkemiz için adalet diyoruz,  bölgemiz için adalet diyoruz, dünya için adalet diyoruz. Her şeyden önce insani  yardım ve kalkınma yardımları noktasında Afrika'dan Güney Amerika'ya,  Ortadoğu'dan Asya'ya kadar dünyanın her köşesinde zor durumda kalan insanlara  şefkat elimizi uzatıyoruz. Bu girişimleri Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, onun  yön göstermesiyle yapıyoruz. Bu bağlamda bugüne kadar atılan adımlardan dolayı  Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum." diye konuştu. Altun, Türkiye'nin dünyanın her bölgesiyle ticari ilişkilerini  güçlendirerek, kazan-kazan ilkesi temelinde herkesin çıkarına hizmet eden  ekonomik faaliyetlerde bulunduğunu söyledi.  Türkiye'nin sadece kendi güvenliği için değil, bölgenin ve bütün  dünyanın güvenliği için küresel terör ve göç sorunuyla neredeyse tek başına  mücadele ettiğini vurgulayan Altun, şunları kaydetti:  "Dahası bu mücadeleyi verirken, terörün 'terör' olduğunu, terör  örgütünün 'terör örgütü' olduğunu anlatmak zorunda kalıyoruz. Bu çerçevede bir  yandan da Arakan’dan Suriye’ye, Filistin’den Keşmir’e geniş bir alanda masum  insanların yaşadığı acıları uluslararası platformlarda gündeme getiriyor, bu  sorunlara küresel çözümler üretmek için çabalıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın  Birleşmiş Milletler çatısı altında defalarca haykırdığı 'Dünya Beşten Büyüktür'  şiarı, tam da bu yaklaşımın, bu küresel adalet arayışımızın güçlü bir  yansımasıdır. Bugün gerek ekonomik fırsatların gerek terörizm başta olmak üzere  güvenlik tehditlerinin ulusal sınırların ötesine taştığını görüyoruz. Bu  koşullarda küreselleşmenin geriye çevrilmesinin artık mümkün olmadığını hepimiz  biliyoruz."