Bu gün Batı’nın en uçtaki kenti İzmir’e, sipariş üzerine Diyarbakır’dan baklava, Gaziantep’ten hem baklava hem antepfıstığı geliyorsa bu aynı zamanda bazı kentlerin rekabette katettikleri mesafeye iyi bir örnektir.

1990’lı yıllarda internetin icadıyla başlayan globalleşme ile birlikte dünyada başta ticaret her alanda paradigmalar değişti.

Önceleri İstanbul, İzmir gibi belli merkezlerden yapılan ihracat ve ithalata dayalı ticaret 0n-line üzerinden her yerden yapılır hale geldi.

Artık günümüzde sadece ülkeler birbirleriyle rekabet etmiyor onun yanında kentler de gerek içte gerek dünya ölçeğinde aralarında yarış halindedirler.

Bu şekilde ülkeleri hatta kentleri yönetenler dünyada üretilen katma değerden kapacakları payla kendi insanlarını nasıl mutlu edecekler, onun yollarını arıyorlar.

Bu amaçla ürettikleri yetiştirdikleri ya da ürettikleri ürünlere gerek içeride gerek dışarıda daha fazla müşteri çekmek için fuarlar düzenliyor, uluslar arası yayın kuruluşlarına ya da hava yollu şirketlerine reklamlar veriyorlar.

Dünya bu anlamda bir kasabadaki pazar yerine döndü denebilir.

Artık fuarlar ve ürün reklamları günümüz ticaretinin vazgeçilmez birer gerçeği…

Harcadıkları emeğin karşılığını da alıyor ülkeler, mesela Çin düzenlediği fuarlar sayesinde gerek e-ticarette gerek ihracatta bu gün dünyaya meydan okuyor.

Artık e-ticaret günümüz insanının en fazla başvurduğu alış veriş şeklinde birinci sırayı almış durumda.

Günümüz insanı dünyanın neresinde olursa olsun ya tedarik şirketleri aracılığı ile ya da doğrudan yine parasını internet üzerinden ödemek suretiyle örnek bir sporcu Çin’den masa tenisi topu, Belçika’dan da spor ayakkabısı alabiliyor.

Bırakın ülkeler arası alış verişi insanlar evlerinin iki sokak ötesindeki lokantaya yemek siparişlerini bile e-ticaret üzerinden veriyor artık.

Aydın yetiştirdiği ürünleri pazarlama konusunda emsalleriyle rekabette ne durumda, gerekli payı alıyor mu derseniz, bu soruya olumlu cevap vermek pek mümkün değil.

Bunda Aydın’da emek yoğun tarımdan bilgi yoğun tarıma dönüşümün gecikmesinin payı olduğu kadar Aydın’ın sahipsizliğinin de rolü olduğu söylenebilir.

(Emek yoğun tarıma örnek enginar, kestane, portakal vs yaş sebze ve meyve olarak satılırsa normal değerinde satılmış olur.

Bir ürün elde ya da fabrikada işlenerek örnek incir cipsi, incir reçeli, çilek reçeli, domates kurusu, portakal cipsi olarak piyasaya sürülürse onun katma değeri yükselir ve normal fiyatı da üçe beşe katlanır ki, buna da bilgi yoğun ya da teknoloji yoğun tarım denir.)

Aydın’da ikincisi gerçekleşmedi, o konudaki gelişmeleri 30 yıl geriden takip ediyor,denebilir.

Kaldı ki, bizim insanımızın KOSGEB’in verdiği kredilerle hafif iteklemesi sonucu ne başarılara imza atabileceklerini geçen yazıda verdiğim örneklerle anlatmıştım.(17 Ocak)

Çünkü bizim insanımız güveneceği önderi bulursa gerçekleştiremeyeceği başarı yoktur.

Ancak bu güne kadar kendine rehberlik edecek ne bir devlet kurumu ne de bir meslek odası oldu, öyle olunca bu kültür Aydın’da yeni yeni gelişmeye başladı ve oldukça da yavaş ilerleme kaydediyor.

Oysa birçok kent gerek tanıtım amaçlı fuarlarla gerek e-ticaret kanalıyla aralarında yaptıkları yarışta epeyce yol kat ettiler ki Aydın bu konuda yaya kaldı.

Bu gün Batı’nın en uçtaki kenti İzmir’e sipariş üzerine Diyarbakır’dan baklava Gaziantep’ten hem baklava hem antepfıstığı geliyorsa bu aynı zamanda ticari rekabette bazı illerin aldığı mesafeye iyi bir örnektir.

Ticarette gelinen bu nokta bir kentin bütün dinamikleriyle senkronize hareketiyle mümkündür.

Biliyoruz ki, o kentlerin ticaret odaları ticareti geliştirmek için üyelerine gerek üretimde gerek diğer işlerde örnek baklavanın ambalajlanmasında üreticilere, tedarikçilere yönelik inovasyon haftaları düzenliyor.

Maraş Ticaret Odası da aynı çalışmaları dondurma üreticilerine ve tedarikçilerine yönelik yapıyor.

Aynı şekilde belediyeler de meslek odaları gibi bir kalkınma ajansı gibi çalışıyor, belediye başkanları yurtdışına yatırımcı avına çıkıyor, çeşitli sektörlerde yılda birkaç kez fuarlar düzenlenmesine öncülük ediyorlar. 

Nasıl ki, Diyarbakır’dan, Gaziantep’ten Aydın’a baklava, antepfıstığı, Maraş’tan dondurma Giresun’dan fındık geliyorsa gönül ister ki, Aydın’dan da o kentlere de yetiştirdiği ya da ürettiği ürünler gitsin.

Örnek Nazilli’den Nurcan Karakaş yapımı Kış Güneşi reçeli, Nazilli Tarhanası, Buharkent’ten Merve Keyik yapımı incir cipsi, elma kurusu, Aydın Merkez’den Tuğba Enginyurt’un zeytinyağından özel imalatı doğa dostu çocuk spreyi gibi…

Yine hangi Aydınlı istemez, kendi zeytininden, zeytinyağından, balından, poleninden, pekmezinden, künarından kestanesinden, incirinden, çileğinden, marketlerin raflarını süsleyen markalar çıkmasını?

Aydınlı şoklanmış her çeşidinden Yenipazar Pidesinin, Çine Köftesinin, Koçarlı Keşkeğinin marketlerde satılmasını bekliyor.

Bir ilçenin bir mahallesindeki evlerin tarhana yapan birer atölyeye dönüşmesini, bir diğer ilçenin evlerinin eriştenin merkezi olmasını istiyor.

Bir diğer ilçenin çiçekçiliğiyle, bir diğerinin fidancılığı ile Ege’nin hatta Türkiye’nin adından söz ettiren bir merkezi olmasını arzu ediyor.

İstiyor ki, üniversite bitiren çocukları asgari ücretle çalışan vasıfsız insan olmasın, yetiştirdiği beyinler geleceğini dışarıda aramasın, enerjisini Aydın için harcasın, Aydın bir üretim ve ticaret kenti olsun ve insanlar bir şeyler üretmenin, satmanın, para kazanmanın zevkini tatsın.

Ne yazık ki, Aydın’ın ne bu konulara kafa yoran bir meslek odası başkanı ne de hikâyesi bu konular olan bir siyasetçisi ya da belediye başkanı oldu.

Bunun bir sonucu Aydın 2019 yılı kişi başı milli gelir ortalamasıyla 2004 yılı milli gelir ortalamasının da gerisine düştü