24 Haziran’da da partiler aralarında ittifak yapmışlardı ve hiçbir sorun da olmamıştı.

Sandığa giden seçmen oy pusulasındaki partisi üzerine gönül rahatlığı ile mührünü basabilmişti

Diğer yandan ittifaklar çoğu partinin parlamentoya temsilci sokmasına vesile olmasıyla önemli bir demokrasi kuralı temsilde adalet ilkesi gerçek olmuştu.

O sayede parlamentomuz bu gün temsil noktasında her zamankinden daha demokratik bir yapıya sahiptir.

Yerel seçimlerdeki ittifaklar için aynı değerlendirmede bulunmak mümkün değildir.

İttifak partilerine mensup birçok seçmen iradelerinin ellerinden alınmasıyla oy pusulasında partilerinin amblemini göremeyecektir.

Oysa partiler bir duygu ve düşünceyi paylaşan, birlikte ortak hedefleri gerçekleştirmek için bir araya gelen insanlardan oluşan siyasi topluluklardır.

Öyle olduğu halde partisi ne olursa olsun çoğu seçmen gerek ilçe belediye başkanı seçiminde gerekse büyükşehir adayında kendi partisine oy veremeyecek.

Yani Muharrem Sarıkaya’nın ifadesiyle kendilerini hem öksüz hem de yetim hissedecekler.

Partileri aday çıkarmadıkları ilçelerde seçmen öksüz, İYİ Parti ve MHP BŞB adayı da çıkarmayacağı için onların seçmenleri hem öksüz hem de yetim kalacaklar.

Yani AK Parti ve CHP seçmeni bazı ilçelerde İYİ Parti ve MHP seçmeni ise hem ilçede hem de büyükşehirde başka partinin adayına oy vermek zorunda kalacaklar.

Çünkü bütün yetkileri kendilerinde toplayan liderler seçmenlerinden sanki istenilen şekli alabilen plastik bir maddeymiş gibi parti aidiyetini bir tarafa bırakarak diğer bir partinin adayına oy vermelerini istiyor.

Bunun neresi demokratik?

Bu particiliğin bitmesi insanların rüzgârın estiği yöne sürüklenen yaprak şeklini almasından farksız bir şeydir.

Siyasetin de Ülke sorunlarına çözüm üreten bir erdemli davranış olmaktan çıkması aşırı tarafgirliğe ya da karşıtlığa doğru evirilmesi demektir.

Bu günden düşük katılımlı seçimlere hazır olalım.

Bu sistemde makbul yerel siyasetçi sorun çözen, hizmet üreten, kentini içte ve dışta rekabet ettiren, gençlerin geleceğini planlayan değil seçim kazanma adına bütün zorlukları kilimin altına süpürendir.

Artık siyaset sahnesinde memleket hikayesi olanlar yerine bol popülist siyasetçi göreceğiz.

Başlatılan geleneğin parti aidiyetini zayıflatan, mührün izini silikleştiren, Aydın gibi bireyin güçlü olduğu bir yerde olumsuz sonuçları olacağı kesin.

Çünkü yöre insanının tarihten gelen bir özelliğidir, dik başlıdır, dayatmalara karşı dikilir, içine sinmeyen siyasi hareketlere karşı sandıkta gereken cevabı verir.

1930 yılı Ağustosunda Atatürk’ün izniyle Ali Fethi Okyar’ın kurduğu ve üç ay gibi kısa süre sonra kurucusu tarafından kapatılan Serbest Cumhuriyet Fırkası aynı yılın Ekimi’nde girdiği mahalli seçimlerde Aydın’da Bozdoğan, Çine, Kuşadası, Germencik, Söke, Umurlu ve Yenipazar’da seçim kazanmıştı.

Bu başarıyı elde ettiği başka il yoktu.

1946’da o günün CHP politikalarına karşı çıkan ve Dörtlü Takrir adıyla Türk Siyasi Tarihi’ne geçen beyannameyi imzalayan dört milletvekilinden biri Aydın milletvekili Adnan Menderes’ti.

Aydın seçmeni sandıkta yetim ve öksüz bırakılmasına da tepkisiz kalmayacaktır.

Mesela Nazilli’deki 34 bin 089 AK Parti,30 bin 092 CHP seçmeni sandık başına gittiğinde bazıları kendi partisine oy veremeyecek olmasının tepkisini ya karşı adaya oy vermekle ya da sandığa gitmemek için bahane üretmekle gösterecektir.

Keza Efeler’de de 30 bin 048 İYİ Partiliden de aynı tepki beklenmelidir.

Bu demektir ki, seçmen sürü halinde gönderilmek istenen adrese gitmeyecek, oylar bölük pörçük olacaktır. Bazıları da tepki için sandığa gitmeyecektir.

Bu durum bütün partiler için geçerlidir.

O nedenle bu seçimde ilçe olsun BŞB olsun başkanların kaderini karşıt oylar kadar sandığa gitmeyenlerin oranı belirleyecektir.

Velhasıl koyun yerine konulmanın seçmende neden olacağı tepkiyi bu günden bilmek mümkün olmadığı için kime, ne getireceğini tahmin etmek de kolay bir iş değil.

Bekleyip göreceğiz.

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA İNDİR!