Sultan Vahdettin de Damat Ferit Paşa gibi Osmanlı Devleti’nin devamı ve bütünlüğünün İngiliz mandasıyla mümkün olabileceği düşüncesindeydi.

Tarih hükmünü vermesine rağmen sıkça tekrarlanan konulardan biridir, bilhassa siyasetçilerin konu sıkıntısı çektiği zamanlarda sarıldığı iplerin başında gelir, son padişah Vahdettin’in hain mi, gafil mi olup olmadığı konusu.

Yakın geçmişte de, 2000’li yılların başında, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in bir gazeteye verdiği mülakatta Vahdettin için “O hain değildir,” demesi üzerine konu gündeme gelmişti.

Karşılığında 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in kurduğu “Türkiye böyle bir beyanı kaldıracak durumda değildir,” cümlesi üzerine Ecevit’in o sözleri siyaset camiasında ve basında polemiğe neden olmuştu.(Hürriyet,17.Temmuz,2005)

Bu yılki 9 Eylül İzmir’in kurtuluşu töreninde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer yaptığı konuşmada son padişah Vahdettin’e üstü örtülü hain demekle bir kez daha ateşledi fitili.

Bunun üzerine konu sıkıntısı çeken siyaset camiası da fırsatı ganimet bildi ve karşılıklı salvolarla ufukta görünen seçimin de etkisiyle etrafı toza, dumana kattı.

Görünen o ki, ağır ekonomik koşullarda gidilecek seçime kadar benzer konularla daha sık karşılaşacağız,

Peki, o halde etimolojik olarak kimler için kullanılır, gafil, hain sıfatları?

Gerçekleri göremeyen, bilgisiz, çevresinde olanlardan habersiz, dalgın, ihtiyatsız, dikkatsiz, hazırlıksız, işin ve durumun önemini fark etmeyen, kötü niyetli kimselere deniliyor gafil…

Hain ise kendine olan güveni kötüye kullanan, nankörlük eden, doğrulukla hareket etmeyip hile yapan, kötü niyetli olanlara deniyor.

Peki, Vahdettin hain mi, gafil mi, yoksa başka bir şey mi?

Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlarından, dönemin Adalet Partisi Milletvekili Ferruh Bozbeyli’nin şahitliğinde tarihi şahsiyet İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ne diyor, ona bakalım.

“Sene 1969’du Metin Toker bana telefon etti. İsmet Paşa’nın Türk Tarih Kurumu’nda Atatürk’le ilgili bir konferansı varmış.

Paşa benim için:”Sayın Başkan’a iletin, dinlemek isterse teşrif etsin,” demiş.

Ben de gittim. Türk Tarih Kurumu her sene Atatürk hakkında bir konferans verdiriyordu. Sonra da onları Bülten’de yayınlıyordu.

1969’da da bu konferansı İsmet Paşa’ya verdirmek istemişler. Atatürk hakkında bir konuşma yaptı İsmet Paşa.

Konuşma bitti. Türk Tarih Kurumu Başkanı İsmet Paşa’yı, beni ve bir İstanbul Milletvekili Orhan Birgit Bey’i yukarıya davet etti.

Orhan Birgit o zamanlar İsmet Paşa’ya mihmandarlık eder, yardımcı olurdu. Orada İsmet Paşa “Genç Başkan konferansı nasıl buldun”,diye sordu.

Ben de açık bir dille şöyle söyledim:”Sayın Paşam konuşmanızın geneli Atatürk hakkında öteden beri dinlediğimiz şeylerden farklı değildi.

Aşağı yukarı, bildiğimiz, duyduğumuz şeyleri söylediniz. Yalnız iki şey vardı ki, çok farklıydı.

Bunlardan birisi Damat Ferit hain değildi, dediniz. Biz öteden beri kitaplarda “haindir” yazıldığını” biliyoruz, deyince İsmet Paşa şu izahatı yaptı.

“Hain olmak başkadır, yanlış düşünmek başkadır.”Zaten konuşmasında da öyle söylemişti Paşa:”Damat Ferit bir manda idaresine taraftardı.

Çünkü Türkiye’nin bütünlüğünü bu şekilde koruyabiliriz, düşüncesindeydi. Yeniden bir Milli Mücadele’yi göze alamıyordu.

Bu fikir yanlış olabilir ancak hainlik değil.

Ama sonradan bize karşı bazı tedbirler aldığı için elbette o kusurları ve yaptıklarını tasvip etmiyorum.

Ama bir sadrazama haindir diye söylemeyi doğru bulmuyorum, demişti.(Ferruh Bozbeyli, Yalnız Demokrat İletişim Yay. s,241)

Sultan Vahdettin’in de Türkiye’nin bütünlüğünü korumadaki düşüncesi Sadrazamı Damat Ferit’ten farkı değildi.

O konuda İngiliz gizli arşiv verileri ışığında kaleme alınan “Mutsuz İmparator Vahdettin” adlı eserinde Prof.Dr. Metin Hülagu ne diyor, ona bakalım:

Ülke’nin içinde bulunduğu karmaşık durumdan Vahdettin’i Türkiye’nin tek kurtuluş yolunun İngiltere’nin tekrar hoşnutluğunu kazanmaktan geçtiğine gayet samimi bir şekilde inanmış gözükmeye sevk etmiştir.

Biraz da o geçmişten devraldığı politik mirasın bir ürünü İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold’un da (bir raporunda) belirttiği üzere İngiltere’ye karşı hayranlık içersinde olmuş ve Türkiye’nin menfaatlerinin İngiliz yanlısı bir politika izlemekle mümkün olacağına inanmıştır.( s.44-45)

Sonuç olarak Sultan Vahdettin de Damat Ferit Paşa gibi Osmanlı Devleti’nin devamı ve bütünlüğünün İngiliz mandasıyla mümkün olabileceği düşüncesindeydi.

İsmet Paşa’nın yolundan gidecek olursak, tarihin hükmü, Vahdettin’e hain değil gafil demeyi gerektirir.

Bu da İzmir BŞB Başkanı Tunç Soyer’i, Atatürk’ten sonraki Cumhurbaşkanı, Milli Şef CHP’nin ll. Genel Başkanı İsmet İnönü doğrulamıyor, demektir.