Kuşadası Adakule Otel'de gerçekleştirilen konferansa Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri Cengiz Tuğral ve Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Durmaz ile birlikte aralarında İstanbul ve İzmir"ın de yer aldığı 32 ilin baro başkanı katıldı.
Avukatlık Kanunu'ndaki değişiklikler, Yüksek Mahkeme ve Danıştay kararlarının irdelenmesi ile Türkiye'de yaşanan hukuk eksenli sorunların tartışıldığı konferansın ardından 32 ilin baro başkanının imzasını taşıyan bir sonuç bildirgesi yayınlandı.
Çeşitli kesimlere uyarıları içeren ve 32 baro başkanının imzasını taşıyan bildirge şöyle: “01 Ağustos 2009 tarihinde Avukatlık Kanunu"na ilişkin değişiklik önerileri ile yüksek mahkeme ve Danıştay kararlarının irdelenmesi ve son günlerde yaşanan hukuk eksenli sorunlar ile ilgili değerlendirme gündemi ile Kuşadası"nda toplanan ve aşağıda imzası bulunan baro başkanları ile Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu temsilcileri, belirlenen hususları kamuoyuna sunmayı görev bilmişlerdir. Kuruluşundan beri çağdaşlığı hedef alan Cumhuriyetimiz, akıl ve bilime dayalı, toplum ve bireyin eşit, adaletli bir düzen içinde, insana saygı, hukukun üstünlüğü ilkeleri ile bağdaşan; onurlu, özgür ve mutlu yurttaş anlayışından hiçbir zaman ayrılmayacaktır. Bunun yolu da demokrasi temelinde insana saygı ve hukukun üstünlüğünden vazgeçmemektir. Kimse hukukun üstünde değildir. Hukuk devletinin tüm eylem ve işlemleri, hukuk kurallarına ve anayasal ilkelere uygun, yasama – yürütme – yargı erklerinin bağımsız olmasına bağlı olmalıdır. Hukuk devletlerinde üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü esastır. Adalet duygusunun oluşumu ve korunması için yargının bağımsızlığı ve demokrasi vazgeçilmez koşuldur. Yargı bağımsız, hakim teminatlı olmalıdır. Ancak yargının bağımsızlığı, yargı mensuplarının imtiyazı değildir. Yargı bağımsızlığında amaç, bireyin doğru ve adil yargılanmasının sağlanmasıdır. Uygulamalar bireysel tercihlere göre değil, ilkeli ve kurumsal nitelikte olmalıdır. 1982 Anayasası ile oluşturulan HSYK"nın yapısının, yargı bağımsızlığını ne denli sıkıntıya soktuğu, son yaz kararnamesinde açıkça ortaya çıkmıştır. Yargı temsilcisi olarak yüksek kurulda bulunanların ve yürütme temsilcilerinin günlük siyasete bağlı olarak ortaya koydukları tavır karşısında yaşananlar, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ilke ve kavramları yönünden, nasıl bir tablo ve anlayışla karşı karşıya olduğumuzu net bir şekilde ortaya koymaktadır. HSYK"nın yasa ve anayasa ile belirlenen görev ve yetkilerini kullanmasını yürütmenin engelleyebildiği açıkça anlaşılmıştır. Yüksek Kurul, ilkelere dayalı ve objektif bir anlayışla, atama ve yer değiştirmeleri yapabilmeli, hiç kimsenin sübjektif ayrıcalığı olmamalıdır. Baro Başkanları olarak, görev ve yetkilerini ilkelere dayalı objektif bir şekilde kullanan Yüksek Kurul"un varlığının, bağımsız yargının ve hakim güvencesinin teminatı olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Kurulun bağımsızlığının sağlanabilmesi için gereken yasal düzenlemeler de bir an önce yapılmalıdır. Yasama, yürütme ve yargının ayrı ayrı güç olmasının, birinin diğerinin bağımsızlığını etkilememesinin demokrasi için şart olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz.
Demokrasi hukuk yoluyla gelişip içselleşecektir. Özellikle yargının yasama ve yürütme organları karşısında bağımsızlığını sağlamak ve korumak konusunda, siyasi partilerin muhalefette olduğu dönemlerdeki vaatlerine, iktidara geldikleri zaman da uymalarını bekliyoruz. Son ekonomik krizde büyük sıkıntılar yaşayan ulusumuzun, adalete erişiminin önündeki tüm engellerin kaldırılması zorunludur. Devletin temeli adalettir. Bütün yurttaşlarımız adalete engelsiz ve en kısa zamanda ulaşabilmelidir. Bunun için de yargı reformu ortak akılla bir an önce gerçekleştirilmelidir. Adalete ulaşım için hukuki yardım herkese sağlanmalıdır. Bürokrasi sadeleştirilmeli, yargı giderleri adalete ulaşıma engel olmamalıdır”
“Yargı devleti meşrulaştırır. Savunma da yargıyı güçlendirir ve meşrulaştırır” şeklinde görüş belirten baro başkanları sonuç bildirgesinde şu görüşlere yer verdi: “Bu temelde avukatlık mesleğinin bağımsız ve etkin hizmet verebilmesi için yargı reformu içinde Avukatlık Yasası"nın, baroların ve TBB"nin önerileri de esas alınarak gerekli düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır. Bu nedenle; CMK kapsamında müdafii vekil görevlendirmelerinde avukatlara angarya yaptırılmamalıdır. Ücretler hemen tahakkuka bağlanıp geciktirilmeden ödenmelidir. Avukatın hukuki yardımı yapabilmesi için ulaşım giderleri, dosya örneği alması için gerekli giderler ve vergisini dahi ödediği ücreti geciktirilmeden asgari ücret tarifesinin de üstünde belirlenecek ücretlerle ödenmelidir. Ücretler üzerindeki KDV kaldırılmalıdır.
Birçok üniversitede hukuk fakültesi açıldığı gözetilerek, bu fakültelerin avukatlık fakültesi olmadığı unutulmadan staja kabulde ve staj bitiminde avukatlık unvanını elde etmek için sınav uygulanması için yasal değişiklik yapılmalıdır. Yasada yer alan dava vekilliği mutlaka kaldırılmalıdır. Çağdaş ülkelerde olduğu gibi, avukat müvekkil ilişkisi içerisinde vekaletnameyi avukat düzenlenmelidir. Avukatlar hakkındaki ceza soruşturması, baroların bakanlıkça denetlenmesi, baro başkanlarının valilikçe görevden alınmasına ilişkin Avukatlık Yasası"ndaki hükümler ve Adalet Bakanlığı"nın barolar üstündeki vesayeti kaldırılmalıdır.
Hukuka saygının ve hukuk devleti olmanın bir göstergesi de, yargının kurucu unsurlarından olan avukata gereken saygının gösterilmesidir. Bu nedenle savunmanın örgütlü gücünün temsilcisi olan baro başkanının protokoldeki yeri, yasanın da amacına uygun olarak il başsavcısının yanı olarak korunmalıdır. Yargının üstündeki yükün hafifletilebilmesi için, tüm sermaye şirketleri ve kooperatiflere avukat bulundurma zorunluluğu getirilmelidir. Bu zorunluluğa uymayanlara uygulanacak idari para cezaları barolar tarafından takip ve tahsil edilmelidir. Zorunlu hukuk sigortasının hayata geçirilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Resmi kimlik olan avukatlık kimliğinin tüm resmi ve özel kurum ve kuruluşlarda geçerliliğinin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır”