Başlığa takılıp da bir kentin futbol takımı olmasına karşı olduğum anlamı çıkarılmasın sakın…

Tam aksine bir kentin yaşayan bir kent olmasında en büyük özellik birinci ya da süper ligde bir futbol takımının olmasıdır.

Bu anlamda Konya, Sivas, Antalya, Denizli ve Alanya gibi Anadolu kentleri şanslı kentlerdir.

Çünkü bir futbol takımı gencinde yaşlısında farklı bir heyecana neden olur, kenti diri tutar.

Başka bir deyişle farklı bir aidiyet duygusu aşısı yapar herkese futbol.

Düşünsenize bir zamanlar efsane bir Aydınspor 1966 takımımız vardı bir o zamanki Aydın’ı düşünün bir de şimdiki Aydın’ı…

O siyasetçinin bu siyasetçinin elinde herkes alacağını aldıktan sonra amatör kümeyi boylamasıyla Aydın’da ölü bir kent kimliğine büründü.

Yerini Aydınspor 1923 takımı doldurmaya çalıştı ama o da “Özlem Çerçioğlu’nun Takımı” olma algısından kendini kurtaramayınca amatör kümeyi boyladı.

Bütün bunlar halk üzerinde o kadar kötü bir intiba bırakmış olmalı ki, BAL Ligindeki temsilcimiz Yıldızspor Kulübü henüz o eski algıyı kırarak taraftarını oluşturamadı.

Siyasetin yönlendirdiği futbol takımlarının iflah olmadığı gerçeğini görmede Aydınspor 1966 ve Aydınspor 1923’ün akıbetleri yeterli olmadı mı ki, belediyeler futbol kulübü kurmaya kalkışırlar?

Yoksa belediyeye yolu düşenden spor kulübü adına zorunlu bağış adı altında para toplamak siyaseten getirisi yüksek bir iş oldu da bundan kimsenin haberi mi yok?

Anlamadık, gitti…

İlçe belediye başkanlarının elini, kolunu bağlayan bu sistem değişmelidir.

Büyükşehre geçiş tarihi 30 Mart 2014’den bu yana yasa gereği ilçe belediyelerinin yüzde 40 gelirleri bilindiği üzere büyükşehre aktarılıyor.

Geçişle birlikte varsa ilçeye bağlı kapatılan belde belediyelerinin borçları da ilçelere kaldı.

Yeni sistemde tek gelir kaynakları emlak vergileriydi o da hükümet tarafından 2022 sonuna ertelendi.

Diğer önemli gelir kaynağı katı atık bedellerini tahsil etme ASKİ’nin göreviyken Özlem Çerçioğlu su faturalarını yükselttiği gerekçesiyle bu konuda zaman zaman engel çıkarıyor.

Başka bir gelir kaynağı dönüşen mahallelerden intikal eden mallardı.

Nakit ihtiyacını onları satarak karşılamaya çalıştılar ancak gelen para derilerini bile tuzlamadı.

Üstelik yüzde 40 gelir kaybına rağmen köylerin mahalleye dönüşmesiyle ilçelerin hizmet alanları idari sınırlarını içine alacak şekilde genişledi, nüfus ise üçe, dörde katlandı.

Düşünebiliyor musunuz bir ilçe belediyesi 30 Mart öncesi tam bütçe ile sadece ilçe merkezine hizmet vermek durumundayken yarım bütçeyle ilçenin bütününe yayılan bir alanın günlük çöpünü alacak, cenaze defin işlemlerini yürütecek, mahalle arası yollarını yapacak, sokaklarına parke döşeyecek, alt yapı eksiklerini tamamlayacak…

Bunları yerine getirirken diğer yandan da seçimde sözünü verdiği yatırımları gerçekleştirecek.

İyi de, hangi parayla, hangi imkânla?

İlçe başkanlarına yüklenen bu orantısız sorumluluk çelişkiden ziyade büyük bir haksızlıktır.

Tam da burada şunu sormak gerekiyor.

Belediyelerin İller Bankası’ndan aldıkları yardımlar belli bir kurala bağlandığı halde büyükşehir gelirlerinden ilçelere aktarılacak paylar niye BŞB başkanının insafına bırakıldı?

O konu da tıpkı İller Bankası’nın yaptığı gibi yasal bir temele oturtulamaz mıydı?

Bu bir yasal boşluktur.

Bir büyükşehirde karşı adayın kazanması ya da az oy çıkması halinde bir başkan o ilçeyi cezalandırmak için hizmet götürmüyorum dese kim, nasıl engel olacak?

Yasada buna ait bir yaptırım yok.

Bu yasal boşluğu BŞB Başkanları ilçe başkanlarını dize getirmede, boyun eğdirmede Demokles’in kılıcını başlarında tutmada kullanıyorlar.

Buna dayanarak kendi partilerinden olan “yaramazları” bile nasıl pejmürde ettiklerini, diskalifiye konusunda hangi metotlara başvurdukları görülmedi mi?

Artık yaşananların bize öğrettiği olgu günümüz siyasetini yönlendirenin “hizmet” değil sadece egolar olduğudur.

Buradan bakıldığında siyasetin hizmet odaklı sorun çözme aracı olduğu gerçeği uzaklarda kalalı bir hayli zaman oldu.

Artık günümüzde seçmeni kamplara ayırmasını becerebilene gerçek siyasetçi gözüyle bakılıyor.

Çünkü halk dalkavukluğunun gerektirdiği odur.

Oysaki eskinin siyasetinde seçim sonucu belli olur, olmaz kazananın gözünde herkes eşit hale gelir, oy veren de vermeyen de bir tutulurdu.

Ne de olsa o devrin siyasetçisi daha saygındı, günümüzdekiler gibi sıradan değildi.

*

Aydın’a Adliye Sarayı acil ihtiyaç

Bu gün yeni adliye sarayı yapılmadık neredeyse il kalmadı Aydın her ne hikmetse o işi başarabilmiş değil.

Yaklaşık 10 yıldır da bunun davulu çalınır.

Ama Şehir Hastanesi gibi Adliye Sarayı da bir türlü gerçekleşemedi.

Oysaki Efeler adliyesi bu gün merkez Efeler’le birlikte Koçarlı, Köşk, İncirliova olmak üzere toplamda yaklaşık 450 bin kişiye hizmet veriyor.

Bir yandan nüfus yoğunluğu diğer yandan adli vakalardaki artış nedeniyle süreci hızlandırmaya yönelik mevcut mahkemelere yenileri ilave edilmek ya da bölünmek zorunda kalınıyor.

Çünkü mevcut bina yetersiz, artık ihtiyaca cevap veremiyor.

Yeni bir adliye sarayı yapımında daha da geç kalınırsa duruşmalar salonlarda yapılmakla karşı karşıya kalınacak.

Çünkü salonlar dışında bölünecek oda kalmadı.

Biline…

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE! Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!