AK Parti milletvekili, hemşerimiz, Bekir Kuvvet Erim 2022 yılı Tarım Bakanlığı bütçesi konuşulurken Meclis Bütçe ve Plan Komisyonunda muhalefetin eleştirilerine verdiği cevapta:

“Çiftçi zarar ediyor derken, çiftçinin hepsi zarar ediyor, hepsi tarlasını, traktörünü satıyor gibi bir ima var, sürekli bir algı yaratıyorsunuz.

Çiftçi de zarar eder, esnaf da zarar eder, işinin hesabını yapmayan zarar eder. Ben de zarar ettim, 1994’de 120 dekar tarlamı ve traktörümü sattım borcumu ödedim.

(…) 30 dekar arazisi olan 500 bin TL’ye traktör alıyor. Hani ayranı yok içmeye tahtırevanla gider ekin biçmeye,” dedi.

Bekir Kuvvet Erim’in yaptığı bu konuşma çoğunluğu geçimini çitçilikten sağlayan hemşerilerini gerek içerik gerek zamanlama açısından birkaç yönden üzdü:

BİR: Rakiplerin eleştirileri toplumdaki bir rahatsızlığın ya da bir endişenin ürünü ise o konuda siyasetçi konuşurken dikkatli olmalı. Haklı da olsa savunmaya yönelik sözleri kamuoyunda karşılık bulmadığı gibi üstüne üstlük bir de geride iz bırakır.

Örnek toplum belleğine 1968 olayları olarak geçen gençler arasındaki ilk sağ-sol çatışmaları, protestolar, boykot ve işgaller toplumda endişeye yol açmıştı.

Devrin başbakanı Süleyman Demirel’in bir soru karşısındaki üstü örtülü gençlerin yürüyüşlerinin demokratik bir hak olduğunu belirten “yollar yürüye yürüye aşınmaz,” cevabı o dönem insanında karşılık bulmamıştı ve bu Demirel’in aleyhine, vurdumduymazlığına bağlanmıştı.

Siyasi hayatı boyunca da bu söz Demirel’e yapışık kalmıştı.

Diğer örnek de 12 Kasım 1979’da Milli Selamet Partisi’nin dışarıdan desteğiyle 12 Eylül 1980 İhtilalına kadar devam eden Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel’in kurduğu azınlık hükümeti karşısında Erbakan’ın tutumudur.

İlerleyen süreçte hükümete olan desteğini ne zaman çekeceğinin sorulmasına karşılık Necmettin Erbakan “kadayıfın altı henüz kızarmadı,” demişti.

Sahibiyle özdeşleşen bu söz de devrinde kamuoyunda karşılık bulmamıştı ve Erbakan’ın sözünde durmazlığına bağlanmıştı.

Şimdi bunlara bir yenisi Bekir Kuvvet Erim’e ait “30 dekar tarlası olan 500 bin liralık traktör alıyor, ayranı yok içmeye tahtırevanla gider ekin biçmeye ”,aforizması eklendi.

Birincisi burada sorulacak olan parası olmayana 500 bin TL traktör alacak krediyi hangi finans kurumu, ne karşılığında verecek sorusudur.

İkincisi soru da bir veya iki olumsuz örneği geniş bir meslek grubunun bütününe yayarak genellemek ne kadar gerçekçidir?

Günümüz çiftçisini asıl dara düşüren hesapsızlığı ya da savurganlığı değildir o da varsa da girdi fiyatlarındaki yıllık değil, gübrede olduğu gibi aylık hatta haftalık artışlardır.

Çilek üreticisi Erdinç Çeliksoy’un dediği gibi çiftçi geçen yıla göre ürettiği mahsulü iki katına sattı ama gübre, mazot, ilaç ve amortisman giderlerindeki anormal artışlar geçen yıla oranla üç kat arttı.

Bu fiyat artışlarıyla geleceğin nasıl şekilleneceği konusunda çiftçi önünü göremiyor.

Ekimde bir ton gübre alan bu gün 10 bin TL kardadır ki, piyasadaki bu anormallik bu güne kadar görülmüş bir şey değildir.

Durum böyleyken çiftçinin feryadını savurganlığına ve hesap bilmezliğine bağlamak bir siyasetçi için kabulü kolay olmayan bir talihsizliktir.

İKİ: Kişi ya da bir meslek grubu için savurgan, hesabını bilmez benzeri olumsuz nitelemeler bu işe alışkın olanları bile incitir değil ki ekonomik daralmanın en fazla etkilediği çiftçiler için kırıcı olmasın…

Her meslek grubunda elbette savurgan ya da hesap bilmezler yok değildir ancak zor dönemlerden geçilirken bunu bir meslek grubu için genellemek bir siyasetçi için topuğuna kurşun sıkmaktan farksızdır.

Kaldı ki, söz konusu 500 bin TL traktörler müşterisi sınırlı, çekiş gücü yüksek ağır iş makineleri sınıfına girer ki, zirai olmaktan daha çok ticari amaçlar için alınır.

O nedenle bunların müşterileri ya ticari amaçlı saman balyalama, tesviye gibi ticari amaçlı kullanacak olanlardır ya da büyük arazi sahipleridir.

Bu gerçek ortadayken her hangi bir ticari amaç taşımaksızın sadece 30 dekar araziyi ekmek için 500 bin TL’lik traktör alanların ya aklı yoktur ya da parası çoktur.

ÜÇ: Çiftçinin işi dün zordu bu gün dünden daha da zordur. Çünkü Erdinç Çeliksoy’un ifadesiyle kazançları yeni sezon için ekim, dikim bir yana geçimlerine yetmiyor.

Örnek bu yıl çilek ortalama 10 TL’den satıldı ama girdilerdeki artıştan dolayı yeni ekilenin kg maliyeti 20 TL’yi buldu.

Bu maliyetler karşısında sezon başladığında piyasa nasıl olacak, üretici masrafını kurtarabilecek mi meçhul.

Hepsinden önemlisi de tüketici 20-25 TL’ye çilek alır mı, alım gücü buna yeterli olur mu, orası başka bir muamma…

Gübre fiyatları aylık belirleniyor, mazot benzinle eşitlendi, üreticisinin zarar ettiği süt sektöründe primler altı ay geriden ödeniyor, litre fiyatı 30 TL olan Aydın’ın önemli bir gelir kaynağı zeytinyağını, 25 TL olan ayçiçeği yağı yakalamak üzere…

Hâsılıkelâm çiftçiyi batıran ne savurganlığıdır ne de hesap bilmezliğidir girdi zamları karşısındaki çaresizliğidir.

Bir mahalle kahvesini ziyaret ederse bu gerçeği vekilimiz Bekir Kuvvet Erim de yerinde görecektir.