Aydınpost bütün ilçelerin pazarlarını dolaştı, hangi partiye neye göre oy verecekleri konusunda seçmenlerin nabzını tutmaya çalıştı.

Böylece hem bir kamu hizmeti yaptı hem de ilgililere ışık tuttu.

Ayrıca biz de kendi kaynaklarımız aracılığıyla seçmen davranışını etkileyecek belli başlı konuları tespite çalıştık.

İlk tespitimiz liderlerin ya da Cumhurbaşkanı adaylarının sınır tanımayan vaatlerinin sanıldığı gibi vatandaşta seçim sonuçlarını etkileyici sonuçlara yol açmadığıdır.

TV’lerde ya da miting alanlarında bu konuda duydukları orada kalıyor ve herkes kısa süre sonra asıl kendi gündemine dönüyor.

Çünkü verilen sözler çözüm içermiyor.

Emekliye her iki dini bayramda verileceği sözü verilen ve ilki bu bayram öncesi yerine getirilen biner lira “bayram ikramiyesi” ve öncesinde yaşlı aylıklarının beş yüz liraya çıkarılması bile o nedenle beklenen etkiyi yaptığı söylenemez.

Çoğu emekli kaynağı olmayan o nedenle de ödünç olarak verilen bu paranın seçimden sonra yapılacak zamlarla misliyle geriye alınacağı konusunda hemfikir.

O nedenle görünüşe bakılırsa vatandaş ne oy derdinde olan siyasetçilere ne de onların vaatlerine aldırıyor.

Seçim havucu olarak adlandırılan hazine dağ olsa eritecek o derece bol vaatler bir kulağından giriyor öbürkünden çıkıyor.

Politikacı seçimle halk ise kendi sorunlarıyla boğuşmakla meşgul.

Aydınpost ekibinin de bizim de bulgu ve tespitlerimize göre vatandaşın yakındığı ve çözüm bulunmasını istediği üç ana derdi var.

1-Tarımsal girdilerdeki aşırı fiyat artışı

2-Pahalılık

3-İşsizlik.

Çiftçilik yanında hayvancılık da yapan AK Partili bir üreticinin söylediklerine göre:

 “Geçen yıl mazotun litre fiyatı 3,5 TL iken buğdayın kilosu 94 kr idi.

Bu yıl mazotun litresi 5,5 TL’yi geçti, hükümetin ithalatına izin vermesi sonucu buğdayın kilosu 84 kr.

Üç ay önce torbası 45 TL olan gübrenin bu günkü bayi satış fiyatı 74 TL.

Yine aynı şekilde süt yeminin torbası üç ay önce 48 TL iken şu anki fiyatı 66-67 TL dir.

Bunun karşılığında sütün litre satış fiyatı 1,5 liradan 1,45 TL’ye düştü.

En basitinden bu gün üretici sattığı bir litre sütün karşılığında bir kır kahvesinde bir çay, bir buçuk kg sütün karşılığında da bir fincan kahve içebilmektedir.

 Aynı çayı, kahveyi kafelerde içmeye kalkarsa malum fiyatlar ikiye, üçe katlar.

Bir karpuz üreticisi henüz turfanda sayılan perakende sattığı 100 kg karpuz karşılığında evine 12 kg’lık bir mutfak tüpü alabilmektedir.

Üreticiyi toprağını terke mecbur eden, ektiğinin, diktiğinin karşılığını alamayan, o nedenle marketlere bağımlı hale getiren, yetişen çocuğunu ata yurdundan kentlere göçe zorlayan izlenen bu politikadır.

Bu gün bankalara borcu olmayan, tarlasını, evini, bağını ve bahçesini maddi destek aldığı kurumlara ipotek vermeyen çiftçi parmakla gösterilecek kadar azdır.

Büyüklerimizin dediğine göre Türkiye Ekonomisi yılda yüzde 7.4 oranında büyüyor, amenna iyi tamam da bunun biz üreticilere yansıması ne?”

Bu üreticinin yakınmaları sadece bunlardan ibaret de değil.

Anlattığına bakılırsa:

 “İktidar milletvekillerinin veya il teşkilatının ilçe ziyaretleri tepki olur endişesiyle yetkililerce üç beş kişiyle sınırlı tutulmakta ya da bu ihtimalin az olduğu partinin güçlü olduğu yerlere düzenlenmektedir”.

O bu arada başka bir konuyu da dile getirdi:

“Haydi, farz edelim AK Parti tepkiden çekindiği için halkın arasına karışmıyor, muhalefet partilerinin çekindikleri nedir ki, vatandaşla temastan köşe bucak kaçıyorlar?”

Halinden yakınan sadece üreticiler değil.

Dolar karşısında değer kaybından dolayı geçen yıla göre bir asgari ücretlinin alım gücündeki kaybı ortalama 400 TL…

Bir emeklinin aylık iki kişilik zaruri market alış verişinde sepeti geçen yıl ortalama 150-170 TL arasında dolarken bu yıl 240-260 TL’ye dolmaktadır.

Geçen yıl tek maaşlı iki kişilik bir Bağ-Kur emeklisi bir aile pazar arabasını sebze ve meyveyle semt pazarında ortalama 40-50 TL arasında doldururken aynı aile bu yıl 70-80 TL arasında doldurabilmektedir.

Devletten aldığı diğer hizmetlerdeki artış bunlara dâhil değil.

Bu durumda çiftçinin sorduğu soruyu emekli de soruyor ekonomideki yüzde 7.4 büyümenin benim maaşıma, hayat standardıma yansıma ne diye…

İşsizlik ise bitmeyen kadim derdimiz.18-25 yaş arası kayıtlı genç işsizlerin oranı yüzde 27’ler civarında. Bunlara İŞKUR’a iş için başvuru yapmayanlar dâhil değil.

Ülke olarak her yıl bir milyon kişiye iş üretsek işsizliği sonlandıramıyoruz sadece yerinde saydırabiliyoruz.

Aynı soruyu işsiz de soruyor, madem bu kadar büyüyoruz “ben hala daha niye işsizim” diye…

Bir birinden beslenen bu üç konu bu gün AK Parti’nin çözüm üretmesi gerekirsen bu güne kadar ciddiyetle üzerine gitmediği için bu seçimde Aydın’da başını ağrıtacak olan konuların başında geliyor.

Ağrının şiddetini ise pazar günü sandıklar açılınca göreceğiz.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA