Aydın Ticaret Odası’nın 2020 Haziran Raporu’na göre İzmir, Muğla, Denizli ve Manisa 2004-2018 arası Kişi Başı Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla’daki artışa ayak uydururlarken Aydın’ın oldukça geride kaldığı görülüyor.

Raporda yer aldığına göre 2004’de Kişi Başı Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla Türkiye ortalaması 5961 dolar olarak gerçekleşmiş.

O yıl 4839 dolarla Aydın 25. sırada, Manisa 53 07 dolarla 20.sırada ortalamanın altında kalırken Denizli 6137 dolarla 13. sırada, Muğla 6640 dolarla 10. sırada, İzmir ise 7359 dolarla 6. sırada Türkiye ortalamasının üzerinde kendilerine yer bulabilmişler.

Kişi Başı Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla Türkiye ortalamasının 9693 dolar olarak gerçekleştiği 2018 yılı verilerine göre ise:

Aydın 6856 dolarla ortalamanın oldukça altında 40.sırada yer alırken 5.sıradaki İzmir 11505 dolarla ortalamanın üzerindedir.

17.sıradaki Denizli 9135 dolarla,14.sıradaki Manisa 9455 dolarla,15. sıradaki Muğla ise 9448 dolarla Türkiye ortalamasına oldukça yakındır.

Bu tabloda en fazla dikkat çeken komşuları bir iki basamak değişiklikle yerlerini korurken Aydın’ın 2004’deki 25.sıradan 2018’de 40.sıraya gerilemesidir.

İkinci dikkat çeken konu da 1 milyon 121 bin 156 nüfuslu Aydın’ın İzmir dışındaki illerle nüfus açısından arasında pek bir farkın olmamasıdır.

Bu durumda Aydın ile Türkiye ortalamasının aynı artış oranında gerçekleşmesi halinde Aydın’ın 2018 yılı Kişi Başı Milli Geliri 7868 dolar olması gerekirken 6856 dolarda kalmasıdır.

Dolayısıyla 2004-2018 arası kişi başı hâsıla Türkiye genelinde 3732 dolar arttığı halde Aydın kişi başına 1012 dolar, il olarak ise 1111 milyar dolar fakirleşmiştir.

Raporda dikkat çeken başka bir konu da 2016 yılı devlet yatırımlarında Aydın’ın 287 milyon 159 bin TL ile 43. sırada yer almasına karşılık kişi başına düşen 269,15 TL harcama ile 76. sırada yer alıyor, olmasıdır.

Bu sonuçla Ege İlleri Arasında Uşak ve Muğla’nın önünde sondan 3.  olan Aydın kişi başına düşen yatırım harcamasında Manisa ve Muğla’nın önünde yine sondan 3’üncüdür.

2008-2019 yılları arası tahakkuk eden bürüt vergi sıralamasında ise Aydın’ın yeri 23’le 24’üncülük arasında değişmektedir.

Bu veriler Ege Bölgesi İlleri ile karşılaştırıldığında Aydın’a maliyeti 1- Hava alanının, 2- Serbest bölgenin, 3- Olimpik ölçülerde spor kompleksinin, 4- Fuar alanının 5- Adliye binasının olmayışıdır.

Aydın Şehir Hastanesi ise temel atma aşamasındadır, Teknokent’i de son derece ilkel barakadan ibarettir.

Oysa İzmir’in bu konularda eksiği yoktur.

Denizli’de eksik sadece Şehir Hastanesidir ki, o da hükümetçe 2020 yatırım programına alınmıştır.

Muğla’da ise olmayan 1-Serbest Bölge,2- Fuar Alanı 3- Şehir Hastanesi’dir.

Manisa’da ise 1- Hava Alanı 2- Serbest Bölge’dir ki, onların eksikliği İzmir’e Manisa’nın Aydın’dan daha yakınlığıdır.

Tablonun ortaya koyduğu gerçek şu ki, 15 yıl içersinde ekmeğinin her yıl bir dilimini kaybeden Aydın Halkı fakirlikte bölge illerini oldukça geçmiştir.

Aydın’ın içine düştüğü çıkmazın farkında olanlar bir ara kurtuluşu Vali Hüseyin Aksoy’un gelişinde görmüşlerdi ondan da ümitler azalmışa benziyor.

Fakirleşmedeki soru ve sorunların düğümlendiği nokta ise şudur:

Komşu illerin milletvekilleri belediye başkanları, meslek odaları başkan ve yöneticileri ve devlet yetkilileri gibi bizimkiler sorumluluklarının idrakinde olsalardı İzmir’in dışındaki komşularından fazlası olan eksiği bulunmayan Aydın bu denli fakirleşir miydi?

Cevabı aranması gereken soru aynı dönemde başka iller zenginleşirken Aydın niye fakirleşti, bunda günahı olanlar kimlerdir?  

Gerçek şu ki, Aydın’ın yoksullaşmasından sorumlu olanların davranışları Estonya Gemisi Sendromundan pek farklı değil.

Sefer halindeki Estonya Feribotu 28 Eylül 1994’de Baltık Denizi’nde gece 00,50’de sert dalgalar nedeniyle su alması sonucu yan yatmaya başlar.

Suyun artmasıyla birlikte tahliye işlemi de başlar ve 987 yolcudan 137’si kıyıya yakın seyreden gemiyi yüzerek terk eder ve kurtulur.

Diğer 852 yolcu ise kaptanın “panik yapmayın, dünyanın en güvenli feribotundasınız,” sözlerine kanarak su boşaltma işlemini seyre dalarlar.

Yapılan araştırmaların ortaya koyduğu yüzde 98’i yüzme bilen 852 yolcunun istifini bozmadan yan yatan gemiyi seyre devam ettikleri, saatlerin 01,50’yi gösterdiğinde de feribotun suya gömülmesiyle birlikte öldükleridir.

İşte geminin su aldığını görmelerine rağmen kılını kıpırdatmadan son saniyeye kadar batışını seyreden ve sonunda ölenler psikoloji ders kitaplarına “Estonya Feribotu Sendromu” adıyla geçmiştir.

Çünkü hâlihazırda onların sergilediği bu davranış şekillerine psikoloji uzmanları mantıkla bağdaşan, bilimsel bir açıklama getirebilmiş değiller.

Estonya Gemisi’nde her bireri yüzme bilen yolcuların ölümle sonuçlanan davranışları nasıl ki, günümüzde araştırma konusu ise tıpkı onun gibi zenginlikte her imkâna sahip Aydın’ın 2004-2018 yılları arasında sadaka toplumuna dönüşmesine seyirci kalanların içinde bulundukları ruh halleri de kanımca aynı incelemeyi hak eden bir konudur.

Çünkü konu normal mantıkla izahı mümkün olan cinsten bir olay değildir.