Her depremde ilk yüreği ağzına gelen Ilıcabaşı Mahalle sakinleri oluyor.

Neden Ilıcabaşı?

Diğer mahallelerdeki konutlar olası bir büyük depreme karşı çok mu güvenlikli?

Öyle olduğu pek de söylenemez.

Ilıcabaşı’nın bu anlamda farkı “Kentsel Dönüm Alanı” olmasıdır.

Büyükşehir Belediyesi projeyi hazırlamış ancak 2013’den bu yana yaklaşık 600 hak sahibinden yüzde 30’u imzalamış.

İş ve işlemler kaplumbağa hızıyla ilerliyor demek mümkün.

Oysa inşaatın başlaması için üçte iki imza zorunluluğu var.

O bakımdan Mahalle Muhtarı Âlim Tarım gidişattan bir hayli dertli…

Bu anlamda geçen yedi yıllık sürede büyükşehir yetkililerinin hak sahiplerini bilgilendirme ya da ikna için ne bir çabaları ne de bir gayretleri görülmüş.

 Gecikmede en büyük etken bu…

Çünkü gün olmuyor ki, çıkan bir dedi kodu vatandaşın kafasını karıştırmasın…

Âlim Tarım “işlerin hızlanması için illaki büyük bir depremin mi yaşanması gerekir,” diyor.

Ayrıca olası bir depremde Efeler’de zarar görme olasılığı yüksek mahalle sadece Ilıcabaşı’ndan ibaret de değil.

Yasa depreme dayanıksız binaların ya yıkılmasını ya da güçlendirilmesini emrediyor ki, eski yapı bina sayısı da her mahallede fazlasıyla mevcut.

O tür binalara sağlamlık testini bakanlığın yetki verdiği firmalara vatandaş ücreti karşılığında kendisi yaptıracak.

Ayrıca yasa kamu binaları dışında kalan özel yapılarda ne ilgili kurumlar aracılığıyla devlete ne de hak sahiplerine depreme karşı dayanıklılık testi zorunluluğu getirmiş.

Anlayacağınız yasa koyucu işi vatandaşa bırakmış.

O bakımdan Aydın’da 1999 Büyük Marmara Depremi öncesi yapımı konutlardan ne kadarının testten geçirildiğine dair kimsenin elinde sağlıklı bir veri yok.

Bilinen tek şey bir kısım insanların masraftan çekinmesinden bir kısmının aşırı vurdumduymaz olmasından bazılarının da fazla kaderciliğinden kaynaklı deprem gerçeğini hafife aldığıdır.

Asıl ürkütücü olan da budur.

***

‘Süs Yolu Vergisi’ yıllar sonra geri mi geliyor?

Bizim çocukluğumuzda köyleri, kasabaları birbirine bağlayan yollara ‘Ulu Yol’ ya da ‘Süs Yolu’ denirdi.

Yeterli makine, araç ve gerecin olmadığı 1930’lu, 1940’lı yıllarda hangi ölçekte olursa yollar, su kanalı benzeri imar ve ihyaya yönelik hizmetler beden gücüyle yapılırdı.

1940’lı yılların tek parti dönemi CHP hükümeti de bütün Avrupa’yı içine alan İkinci Dünya Savaşı’nı gerekçe göstererek milletin sırtına bir dizi vergi yüklemişti.

Bu vergiler arasında halk dilindeki adı Süs Yolu Vergisi olan Yol Vergisi de vardı.

Yasa yaşları 18-60 arası her erkeğin yıllık 6 TL yol vergisi ödemesini öngörüyordu.

Ödeme gücü olmayanlar ise karşılığında günlük 2,5 kr. yevmiye ile 48 gün kazma, kürek yol yapımında çalıştırılacaklardı.

Mevcut hükümet de araç sahiplerinden almaya hazırlandığı yol ve trafik payı vergisiyle bizlere 1940’ların CHP’sinin o icraatını anımsattı.

Şayet gerçekleşirse AK Parti Lideri Tayyip Erdoğan’ın sıkça eleştirdiği 1941’li yılların CHP hükümetinin halka yüklediği o “Süs Yolu” vergisi geri gelmiş olacak.

Bu da Eric Hoffer’in “Bir kitle hareketi belli bir süre sonra zıddına dönüşür” sözünü doğrulayan bir uygulama olacak.

***

Atatürk’ün Aydın’a gelişlerinde neler yaşandı?

3 Şubat Atatürk’ün Aydın’a gelişinin yıl dönümüydü. Günün önemine binaen tören yapıldı, resim sergisi açıldı.

Oysa Atatürk’ün 193ı’de gerçekleşen o ziyaretlerinde rahmetli Haydar Özde’den öğrendiğimize göre Aydın’da bu güne dek gün yüzüne çıkmamış bazı olaylar yaşanmıştı.

Atatürk’ün misafir edildiği Hükümet Konağı’nda elektrik yoktu ve o gün için Topyatağı’ndaki günümüz Teknik Lise’den geçici elektrik hattı çekilmişti...

Başına da elektrik teknisyeni Haydar Özde nöbetçi bırakılmıştı.

Atatürk ilk ziyaretini de Sanat Okulu’na yapmıştı.

Ne var ki, derste olan okul müdürüne haber ulaştığında “Şu an dersteyim, kalırlarsa Gazi Hazretlerini ancak ders bitiminde ziyaret etmekliğim mümkün olabilir,” demiş, dersini yarıda kesmemiş, devam etmişti

Fakat Atatürk onu beklemeden ayrılmış ve Vali Fevzi Bey’e okul müdürüne bir takdirname vermesini söylemişti.

Müdürün Atatürk’ü karşılamaması bu gün için fazla abartılı bulunabilir ancak Haydar Özde olayı gerek soru üzerine gerek sohbet sırasında birçok kez, teyit etmiştir.

Valiliğin giriş katındaki salonda yenen akşam yemeğinden sonra Atatürk’ün “kalkın gidiyoruz,” demesi üzerine Hükümet Bulvarı’ndan İstasyon Meydanı’na inilmişti.

İlk uğranılan yer de bu günkü Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü’nün karşı cephesinde, üç yolun kesiştiği üçgende bulunan binanın alt katındaki kıraathane olmuştu.

İskambil oynandığını gören Atatürk kahvelerde kâğıt oyununu yasaklamış ve böylece Aydın merkezde yedi yıl iskambil oynanmamıştı.

Ardından bu günkü Sulu Park’ın kuzey batı köşesinde bulunan binanın ikinci katındaki Türk Ocağı’na gidilmişti.

Orada da gördüğü bilardoya canı sıkılan Gazi Buraları da kumarhane olmuş” diyerek Türk Ocağını da kapattığını söylemişti.

Rahmetli Haydar Özde’nin o günden hatıra anlattıkları bunlardı.