Geçtiğimiz hafta içersinde Aydın Kültür ve Turizm Müdürü Murat Yılmaz Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile görevden alındı.

Gerekçe haklarında yürütülen bir idari soruşturma sonucunda bazı çalışanlarıyla birlikte aldıkları disiplin cezası.

Eğer idari cezaya neden olan soruşturmada maddi bulgular da söz konusu ise işin adli boyutu da gündeme gelebilir ki, rivayetler o yönde.

Murat Yılmaz görevden alınmasını doğruladı fakat kendisine henüz bir tebligat yapılmadığından görevine devam ettiğini söyledi.

FETÖ soruşturmaları dışta tutulduğunda uygulama Aydın ölçeğinde AK Parti döneminde nadir görülen bir müfettiş soruşturması sonucu görevden alma olayı…

O bakımdan ses getirdi.

Demek ki, müfettiş işi sıkı tutmuş.

Bakan da müfettişin ortaya koyduğu bulguların gerçekliğine kanaat getirmiş olacak ki, teklif edilen cezaları uygulamakta sakınca görmedi.

Olayda bütün kurumlar için geçerli olan ancak AK Parti iktidarı döneminde pek uygulanmayan iki konunun önemli rol oynadığını düşünüyorum.

İlki bütün devlet kurumları daha önceki dönemlerde bakanlık müfettişleri tarafından belli aralıklarla bir idari denetime tabi tutulur, tespit edilen eksikler rapora bağlanırdı.

Bu şekilde hem kurumlar derlenir, toparlanır hem de yarın denetlenecekmiş gibi işler bir gevşekliğe meydan vermeden düzgün yapılmaya özen gösterilirdi.

Müfettişler sadece eksikleri tespit etmezdi bunun yanında eğitmenlik de yapar, personelin bilgi eksikliğini ve hatalarını giderme konusunda rehberlik de ederdi.

Ayrıca denetim raporları aracılığıyla üstün başarılı gördüklerinin takdir, teşekkürle ödüllendirilmesi yanında yönetici ise bir üst göreve atanmalarını tavsiye ederlerdi.

Artık o periyodik kurum denetiminden vazgeçilmiş görünüyor.

Kültür ve Turizm Müdürlüğü örneğinde olduğu gibi müfettişler bir kuruma sadece şikâyete bağlı bir konuyu incelemek ve soruşturmak için geliyor.

Gerek kamu hizmetlerindeki kalitesizlikte gerek mevzuatı uygulamadaki müdürlerin yetersizliğinde denetimden vazgeçilmesinin payının büyük olduğunu düşünüyorum.

 İkincisi de eskilerin “devlet adamı fıkdanı” ya da “kaht-ı rical” dedikleri gerçek devlet adamı yokluğudur.

Nasıl ki, bir marangoz ya da demirci usta olmak için Ahilik geleneğinin bir devamı bu gün de çıraklık ve kalfalık döneminden geçmek zorundaysa tıpkı onun gibi yakın zamana kadar bir kuruma ancak belli bir idari aşamadan geçenler asaleten müdür atanabiliyordu.

Çünkü devlette kanunu, yönetmeliği bilmek kadar onu yorumlamak da önemlidir ki, o melekeyi kazanmak sanıldığı kadar kolay değildir, belli bir zamana dayalı tecrübeyi gerektirir.

Hem devleti hem de vatandaşı zarara uğratmadan görev yapmak hem de imkân dışı işlerin gerekçesini isteklisine anlatmak ancak o deneyimle mümkün olabilir.

Her şeyi geçtik bu gün bakanlığa bir yazı yazmaktan aciz, bunu memuruna ev ödevi verecek kadar bilgiden yoksun müdürler var.

Bu müdür önüne gelen yazıdaki bilgilerin doğruluğunu ya da yanlışlığını nasıl ayırt edecek?

Sistemdeki hakemlik görevini nasıl yapacak?

Devlet idaresi bir ucunda siyaset kurumu diğerinde millet olan ortasında dengeyi sağlamakla yükümlü yöneticinin durduğu bir tahterevalli üzerine kuruludur.

Bu düzenekteki istinat noktası da adalettir, denge hali de hukuktur, hakkaniyettir.

Devrin insanında iktidarla devletin aynı olduğu algısı vardır.

Günümüz yöneticisinin düzgün iş yapması için bu algının yanlışlığını siyasetçi olsun vatandaş olsun insanlara anlatmak gibi bir görevi vardır.

Çünkü “Sezar’ın hakkını Sezar’a İsa’nın hakkını İsa’ya vermekle” yükümlü hakem yani yönetici bunu yapmaz devrinin büyüsüne kapılır, akıntıya kürek çekerse koltuğu kaybetmekle kalmaz, yolu adliyeye kadar da uzayabilir.

O duruma düşmek istemeyen bir bürokratın ilk düşüneceği iktidarla devletin ayrı mekanizmalar olduğu gerçeğidir.

Siyasetçinin en uzak hedefi gelecek seçimlerdir, devletin ömrü ise ebed, müddettir.

O nedenle siyasi iktidarlar geçicidir, kalıcı olan devlet ve onun hafızasıdır, eğer bir konu devlet arşivine girerse ait olduğu kişiye er geç bir dönüşü olur.

Şayet öyle bir şikayet olursa bir siyasetçinin ya da bir hatırlının talebi olduğu savunmasını ne müfettiş ne de mahkemede hâkim delil olarak kabul eder.

Herkesin hatırında bulunsun.