Başlıktaki kasaba sözcüğünden kastım ne coğrafi olarak yerleşim yeridir ne de orada yaşayan insanlardır.

Eskiden ticareti elinde bulunduran tacir, toprak zengini eşrafla ekonomisi yönlendirilen, yönetici bürokratın kontrolünde, kendi içinde siyasi dengeleri olan üretimden uzak, yeniliğe kapalı, var olanı paylaşım üzerine kurulu içinde halk olmayan bir idare ve zihniyetin ifadesidir.

Bu açıdan bakıldığında bu özelliklerin dışında kalan küçük bir ilçe kent olabileceği gibi yeniliğe kapalı, belli grupların kontrolünde, siyaseti güdümlü, nüfusu milyonu aşan bir yerleşim yeri de pekâlâ kasaba olabilir.

İlber Ortaylı’ya göre Ülke kalkınmasının önündeki en büyük engel üretkenlikten uzaklaşan bu kasabadır ve bu tür yerlerde siyasi partiler de cılız kalır, siyasi fikir ve retorik de son derece düşük olur.(Hürriyet,22 Ekim 2014) 

Bir yer için kasabalılık bir kader değil içinde barındırdığı geçmişte tüccar, eşraf ikilisinin, günümüzde rantçı sermayenin çıkarları için kurduğu bir kapandır.

Eskiden ilçelerde bu oyunların kurulduğu “şehir kulüpleri” vardı. Partisi ve siyasi görüşü ne olursa olsun kendini elit kabul eden sınıf da, olayı takiple görevli yönetici bürokrat da orada toplanır boş vakitlerini iskambil oynayarak geçirirlerdi.

Kimin belediye başkanı ve meclis üyesi, kimin il genel meclisi üyesi, kimin iktisadi kuruluşlara temsilci, kimin muhtar olacağının kararını aralarında onlar verirlerdi.

Konu partiler arası rekabetle kasabanın kalkınması değildi bir paylaşım olayıydı ve bu maksatla mevcut ortamın korunması ve kontrolün elde tutulmasıydı.

1985’li yıllarda Karpuzlu Ortaokul müdürü olduğumda mezun olan öğrencilerin çoğu maddi imkânsızlıktan lise ve dengi okullara devam edemiyordu.

Çevrenin öğrenci potansiyeli biraz zorlamayla lise açılmasına müsaitti. Müracaat sonucu zamanın İl Milli Eğitim Müdürü Sami Koç’un yardımlarıyla lise açıldı.

Ancak sıra öğrenci kaydına gelince insanı hayrete düşüren bir olayla karşılaşmıştık.

O da kendini eşraf yerine koyan bazılarının el altından öğrenci kaydını engelleyici bir tavır içine girmeleriydi.

Sonradan öğrendik ki, bunların karın ağrısı kontrollerindeki kurulu düzenin ileride bu liseden mezun olacak gençler tarafından bozulacak olmasınaymış.

Günümüzde şehir kulüpleri fiiliyatta yok ama politikada mantalite devam ediyor ve kılık değiştiren grup üyeleri çeşitli kurnazlıklarla çıkarlarını korumada varlıklarını sürdürüyor.

O halde İlber Ortaylı’nın ifadesiyle siyasi partileri cılızlaştıran, siyasi fikir ve retoriğin seviyesini düşüren ve siyaseti sorun çözme yerine paylaşım aracı haline getiren bu yüzlerin özellikleri nedir, kısaca bu millet onları nasıl bilecek?

BİR: Kasaba politikacısı, herhangi bir ilke, kural, standart, kuram, bilgisi olmadan sadece kulaktan dolma malumatla siyaset yapan; o nedenle dedi-kodu, dedim-dedi düzeyini aşamamış kimsedir.

İKİ: Kasaba politikacısı, bir güce yamanarak değer katmayan sadakat, sorgulamayan itaat, tartışmadan alkışlayan dalkavuktur.

ÜÇ: Kasaba politikacısı, farklı ve kendinden önde bulunan değerli insanları karalayarak, çelmeleyerek, pusu kurarak, arkadan vurarak, düello cesareti göstermeden siyaset ortamında dolaşandır.

DÖRT: Kasaba politikacısı, insanların kim hangi inanca, hangi cemaate, ırka, mahalleye, kente, kasabaya, mensup olduklarını esas alan ittifaklar üzerinden siyaset yapmaya çabalayandır.

BEŞ: Kasaba politikacısı, siyaseti ayırma, gruplaşma, çatışma, düşman yaratma üzerinde kurgulayarak, kendi dar çevresi ve dukalıklarıyla sadece makam ve mevki, kişisel tatmin aracı olarak görendir.

ALTI: Kasaba politikacısı, fiziki ve entelektüel değer katmadan, ortada görünerek,”meydan amirliği” ile “siyaset üretimini” ayıramayan “şark kurnazlarıdır.”

YEDİ: Kasaba politikacısı, yöre ile ilgili hiçbir proje üretmeden, projeleri kitlelere ulaştırmak için emek ve zaman harcamadan, kitlelerin maddi ve kültürel zenginliğini artırma motivasyonunu yükseltecek iş birlikleri için çabalamadan kendi çıkarlarından bir kıymık bile ödün vermeden, mevki ve makam sahibi olmaya ilkesiz tutkun olandır.

SEKİZ: Kasaba politikacısı,”sadece ben bilirim, benden büyüğü yoktur” ego şişirmesi nedeniyle “topraklara ve kurumlara küsülmez” evrensel ilkesini görmezden gelen, toplumun diğer değerlerine tepeden bakan,”kendine ayna tutmasını” bilmeyen akıl gözü kapanmış davranışlara sahip olandır.

DOKUZ: Kasaba politikacısı, en şeffaf ortamlarda, konuyu bilenlerin huzurunda tartışarak düşünceleri arındırmanın etkin aracı olan gönüllü “hesap vermeden” kaçmayı şiar edinen erdemsizdir.

ON: Kasaba politikacısı, kendini doğrudan veya dolaylı ilgilendiren olay ya da olguların eleştirileri karşısında “açık hesap verme özgüveni” yerine “kulakları sağır eden sessizliğin karanlığına” sığınma kolaycılığı ve ilkelliğidir.(Rüştü Bozkurt, Dünya,20.09.2014)

ONBİR: Kasaba politikacısı, işten çok reklama, iş birliğinden çok kavgaya önem veren, popülizmle gemisini yüzdürmeye çalışan, kendi eseri olmayan işeri kendine mal etme uyanıklığında bulunan lüpçüdür.

ONİKİ: Kasaba politikacısı, ekip çalışmasından sıkılan, hizmet yerine kurumlarla çatışmayı şiar edinen, bilgisizliğinden cesaret alan “kifayetsiz muhterislerdir”.

Aydın halkının “altın çuvalı” üzerinde dilencilikten kurtuluşu bunları tanıması ve sandıkta temizlemesine bağlıdır.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA