Demek oluyor ki, öğretmenleri yetiştiren yegâne kaynak üniversite olduğundan dolayı bilgisizlik ve kalitesizlik okul öncesinden üniversiteye kadar yaygınlaşacak ve bundan sonra da çark kendi içinde devir daim edecektir.

Dünyanın tamamında veya bir bölgesinde yaşanan savaş, salgın hastalık, kıtlık gibi insanların günlük yaşantılarını ve özgürlüklerini kısıtlayan ya da yok eden olaylar insanlar üzerinde kalıcı bir takım travmalara yol açar.

Bir İtalyan asıllı Yahudi olan Primo Levi, “Bunlarda mı İnsan,” adlı eserinde İkinci Dünya Savaşı’nda kendisinin de kaldığı Nazilerin Polonya Toplama Kampı’ndaki Yahudilerin açlık, susuzluk başta maruz kaldıkları zulüm karşısındaki davranışlarıyla nasıl insanlıktan çıktıklarını anlatır.

Savaş kadar yakan, yıkan, insanları yerinden yurdundan eden etkisi olmasa da iki yıldır devam eden Pandemi de insanların davranışlarında bazı olumsuzluklara neden oldu.

Söz konusu kitleyi iki başlıkta toplamak mümkündür:1-Erişkinler 2-Öğrenim çağındaki gençler.

Koronanın erişkinlerin davranışlarında neden olduğu travmalara ilişkin güvenilir kaynaklarda derli, toplu bir veriyi ben bulamadım.

Ancak gözleme dayalı bulgulara bakıldığında ilk başta insanları bir araya getiren, buluşturan bayram, cuma ve vakit namazlarında, tören niteliği taşıyan cenazelerde bunlara ek olarak yemekli mevlit ve hayır geleneklerinde eski kalabalık yok.

Diğer taraftan bizim insanımız açısından hayli önemli olan düğünlere, nişan ve benzeri toplu yemeklere de yakın akrabalar ve dostlar dışında katılanlarda azalma var.

Bunlarla birlikte şüphesiz pandeminin tamiri imkânsız en büyük tahribatı eğitim çağındaki çocuklara oldu.

Bu konudaki tespitlerimiz öğretmenlerle yaptığımız bir dizi görüşmeye dayanıyor.

Birinci maddede yer alan meselelerde ailelerin sorumluluğu da varsa genelde çözümü bulma sorumluluğu devletindir.

İkinci maddedeki konular ise birincinin aksine her ne kadar devletin de sorumluluğu söz konusu ise de genelde ailelerin çözmekle yükümlü olduğu bir sorunlardır.

Bunu belirttikten sonra koronanın gençler üzerindeki etkilerine geçebiliriz.

BİR: Öğrenciler yaklaşık on sekiz ay, kimilerinin katıldığı, kimilerin katılmadığı eğitim ve öğretime uzaktan devam ettiler. Bu şekilde okuldan ve sınıftan uzak kalmak sınıf ve okul bilincini bitirdi.

Bu ayrılığın yol açtığı öğretmen-öğrenci arasındaki göz temasına dayalı etkileşim yok olunca öğretmenin öğrenci üzerindeki ağırlığı da yok oldu.

Bu şekildeki uzaktan eğitim bir yandan öğrencilerdeki haylazlığı artırırken diğer yandan da cehaletin daha da kökleşmesini teşvik etti.

Bunun bir sonucu hem öğrencide hem de velisinde çalışmadan sınıf geçmek bir beklenti haline geldi.

Bir öğretmen bu gün ilkokul üçüncü sınıfta okuma yazmayı bilmeyen öğrencilerin olduğunu söyledi ki, bu bir milletin geleceği için tehlikelerin en büyüğüdür.

Çoğu öğretmenin dile getirdiği diğer bir önemli konu da öğrencilerdeki dikkat dağınıklığının koronayla birlikte gösterdiği artıştır.

Öğretmen anlatacağı konuları görsellerle desteklese de, her türlü çabayı harcayarak dramatize etse de öğrencinin dikkatini çekmede yetersiz kalıyor.

İKİ: Koronanın eğitim sisteminde açtığı yaralardan bir diğeri de okula gitmediği için ailenin kontrolünden uzak kalan çocukların vakitlerinin önemli bir kısmını, bağımlısı oldukları,  cep telefonu ve bilgisayar başında geçirmeleridir.

Konunun sadece Ülkemize özgü bir sorun olduğu söylenemez, problem günümüzde dünya çapında devletlerin ve beş yaş üstü çocuğu olan bütün ailelerin çözmek için çaba harcadığı, devasa bir sorundur.

Çözümü zorlaştıran da bilgisayar ve tabletlerin aynı zamanda bir ders araç ve gereci olmasıdır.

Her şeye rağmen bu elektronik aletlere karşı çocukların bağımlılığını azaltmak örnek ailecek kitap okumakla, bir spor etkinliğine katılmakla, bir müzik aletini çalmakla mümkündür ki, bunu yapacak olan çocukların aileleridir.

ÜÇ: Buraya kadar anlatmaya çalıştığımız eğitim sisteminin çöküşüne Milli Eğitim Bakanlığı çözüm üreteceği yerde bilgisizliği ve kalitesizliği daha da artıracağı kesin olan bir kararla üniversiteye giriş sınavlarındaki baraj uygulamasına son verdi.

Demek oluyor ki, öğretmeleri yetiştiren yegâne kaynak üniversite olmasından dolayı bilgisizlik ve kalitesizlik okul öncesinden üniversiteye kadar yaygınlaşacak ve bundan sonra da çark kendi içinde devir daim edecektir.