Bu oranlar karşısında Türkiye’deki akaryakıt fiyatlarını Avrupa’nın her hangi bir ülkesindeki insanın alım gücüyle kıyaslamak ve fiyatları ona endeksleme girişimi kendi insanımıza haksızlık olmaz mı?

Akaryakıt fiyatlarındaki yükselmede daha önceleri döviz fiyatlarındaki artış ölçü alınırdı.

Günümüz artışlarında o ölçü de terk edilmiş görünüyor. Bu sonuca döviz fiyatları düştüğünde de akaryakıta zam yapılmasından varıyoruz.

Ekonomi uzmanlarının görüşüne göre döviz düştüğünde de yapılan zamlar akaryakıttan alınan Özel Tüketim Vergisi(ÖTV) oranlarının artırılmak istenmesinden kaynaklanıyor.

9 Ocak itibariyle Efeler’de benzinin litre satış fiyatı 13,70 TL, motorinin ise 13,83 TL’dir.

Yeni zamların eskilerden farkı artışın sınırının ve zamanının belirsizliğidir. Bazen zamlar küçük çapta, bazen okkalı gün aşırı, bazen de haftada bir ya da iki oluyor.

Zamların bu şekilde sık yapılmasını bir kısım yorumcular benzin ve motorin fiyatlarının Avrupa Ülkelerindekine yani bir euroya eşitlenmek istenmesine bağlıyorlar.

Amacın bu mu olduğu tam bilinmiyor ama gidişat o yönde ki, bizdeki fiyatların Avrupa Ülkelerini yakalamasına ramak kaldı.

Niyet öyle olsa da olmasa da akaryakıt fiyatlarını Avrupa’ya endeksleme düşüncesinin elmalarla, armutların toplanması gibi mantıkla bağdaşır bir yanı yoktur.

Çünkü 2020 yılı Dünya Bankası verilerine göre Türkiye’nin milli geliri 720,1 milyar dolar, kişi başı milli gelir ortalaması da 8 bin 538 dolardır.

Aynı yıl için TÜİK’in açıkladığı veri ise onun da altında,717 milyar dolardır.

Buna karşılık yine Dünya Bankası’na göre örnek Almanya’da kişi başı yıllık milli gelir ortalaması SAGP kuru ile 55 bin 220 dolar, Lüksemburg’da 114 bin 705 dolar, İrlanda’da da ise 78 bin 661 dolardır.

(SAGP kuru bir ABD dolarının ABD’de satın aldığı ürün veya hizmeti diğer ülkenin para birimiyle o ülkede kaça alınabildiğini gösterir. Örnek SAGP kuru ile hesaplandığında bir dolar ile ABD’de satın alınabilen ürün veya hizmetin aynısı Türkiye’de 1,84 TL’ye satın alınabiliyor.)

İnsanların satın alma gücüne gelince mesela 2021 yılı asgari ücret yine SAGP kuru ile Lüksemburg’da 2 bin 142 dolar, İrlanda’da Bin 706 dolar, Almanya’da Bin 584 dolardır.

Bizdeki 2021 yılındaki asgari ücretin 2 bin 825 TL olduğunu unutmayalım

Paranın satın alma gücüne yine Almanya örneğini gösterebiliriz.

Bu ülkede 2021 yılında gerçekleşen yüzde 3,1 oranındaki enflasyon 1993 yılından bu yana son otuz yılın en yüksek oranıydı.

Ayrıca Avrupa Ülkelerinde asgari ücret hesaplamasında ölçü saat ücretidir.

Buna göre yine Almanya’da 2022 yılı birinci yarısı için bir saatlik çalışmanın karşılığı 9,82 Euro, ikinci yarısı için de 10,45 Euro olarak tespit edilmiştir.

Bizde ise bu yıla gelinceye kadar asgari ücretlinin bir saatlik çalışma ücreti bir doların altındaydı.

2022 yılı için tespit edilen 4 bin 250 TL asgari ücret sonucunda daha yenile bir doların üzerine, 17,6 TL’ye çıkabilmiştir.

Enflasyona gelince TÜİK’in aralık ayı enflasyonunu yüzde 36,8 olarak açıkladığını sanırım bilmeyenimiz yoktur.

Fakat bir de vatandaşın hissettiği enflasyon var ki, o TÜİK’in açıkladığı oranın oldukça üzerindedir.

Mesela başkanlığını Prof. Veysel Ulusoy’un yaptığı Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Aralık ayı enflasyonunu yüzde 82,81 olarak açıkladı.

İçinde Türkiye’nin de olduğu dünyada bazı devletlerin ekonomilerini yakından takip eden Amerikalı Profesör Steven Hanke’ye göre ise 2021 Türkiye enflasyonu yüzde 100,65’dir. (Fehmi Koru,09.01.2022)

Metropoll Araştırma Şirketi son yaptığı araştırmada deneklerine hissettikleri enflasyonu da sormuş.

Yüzde 61,5 gibi büyük bir çoğunluk “enflasyon yüzde 100’ün üzerinde”, demiş.

Yüzde 28,8’i ise “yüzde 50-yüzde 100 arasında” yanıtını vermiş.

Araştırmaya katılanlardan ancak yüzde 7,1’ienflasyon yüzde 50’nin altında” demiş.

Bu oranlar karşısında Türkiye’deki akaryakıt fiyatlarını Avrupa’nın herhangi bir ülkesindeki insanın alım gücüyle kıyaslamak ve fiyatları ona endeksleme girişimi kendi insanımıza haksızlık olmaz mı?

Konuyu görüştüğüm aynı zamanda besicilik de yapan bir çiftçi söze bunu düşünen kendi ülkesinin gerçeklerinden habersizdir diyerek başladı ve devam etti.

Bu yaklaşım her şeyden önce zaten nefes almakta zorlanan Türk çiftçisini ve üreticisini öldürdüğü gibi dar gelirlileri de sefalete sürükler.

Üretici penceresinden bakıldığında gerek akaryakıtta gerek gübre, ilaç, tohum, yem gibi girdilerdeki aşırı fiyat artışları karşısında ne yapacağımıza şaşırdık, bakıyoruz alta tükürsek sakal üste tükürsek bıyık.

Farz edelim hayvanları sattık ya da kestirdik, sonrasında ne yapacağız, diyelim ki, her şeye rağmen devam ettik, zararına ne kadar katlanabiliriz?

Çiğ süt fiyatı 320 kuruştan 470 kuruşa çıkınca bir an için sevinmiştik ama artışla birlikte yemin torbası 30 TL zamlanınca sevincimiz kursağımızda kaldı.

Önce bir litre sütün parasıyla bir kilo 700 gram yem alıyorduk yeni zamla birlikte bu parite artacağına bir kilogram 100 grama düştü.

Şimdi kara kara düşünüyoruz bu akaryakıt fiyatları karşısında kaynağı nereden bulacağız da tarlaya ineceğiz, diyerek sözlerini bitirdi.

Akaryakıttaki fiyat artışının vurduğu sadece üreticilik ya da besicilik yapan kesim değil.

Bir de emekliler var, dar gelirliler var, tek maaş çalışan asgari ücretli var, dar gelirli memur, işçi var kısaca tuzu kuruları saymazsak akaryakıttaki artışlardan etkilenmeyecek kimse yok.

Mesela 2 bin 500 TL maaş alan bir emekli bir depo benzine 700 TL ödeyecek de ayın sonunu nasıl getirecek?

Tarih laboratuarında bu yaşananların bir benzeri var mı, diye bakıldığında akıllara bir padişahın zamlar sonrası halkın tepkisini ilginç ölçme metodu geliyor.

Bir padişah her zam yapışında halkın tepkisini öğrenmek için sadrazamı tebdili kıyafet halkın arasına gönderir verdiği raporda “halkın suratı asık ama çalışmaya da devam ediyorlar” derse sevinir, ardından da zamlara devam edermiş.

Bu tepki ölçme bu şekilde devam etmekte iken sadrazamın bir raporunda yer alan “efendim halktaki önceki asık suratların yerini neşe almış, işlerini de bırakmışlar, dinleniyorlar”, ifadesini görünce padişah “bu demek oluyor ki, tahammülleri sınıra dayanmış,” diyerek yaptığı son zammı geri çekmiş.

Besicinin, üreticinin dediklerine bakılırsa akaryakıt zamları da artık sınıra dayanmış durumda, daha da zorlanırsa Epiktetos’un ayağı gibi kırılacak.

(Bir yazımda da sözünü etmiştim(15 Kasım 2021) eski Yunan’da bir düşünür olan Epiktetos ömrünün belli bir süresini köle olarak geçirmiştir.

Oldukça gaddar olan efendisi bir gün onu cezalandırmak için ayağını mengenede sıkmaya başlar.

Ayağı kırılma derecesine geldiğinde Epiktetos sakin ve saygılı bir ses tonuyla  “biraz daha sıkarsan ayağım kırılacak,” diyerek efendisini uyarır.

Sonunda ayağı kırılınca da Epiktetos yine aynı sakinlik ve saygı içersinde  “demiştim, bak ayağım kırıldı,” der.)