Bizim kültürümüz ve geçmiş birikimlerimize göre siyaset bu günkü genel kabulün aksine geçim kaynağı, zenginlik aracı değildir, kolay kazanç kapısı hiç değildir.

Bunun aksine aşından, işinden, eşinden ve cebinden fedakârlık, bir o kadar da sabır ve metanet isteyen belli mahrumiyetleri peşinen kabullenmeyi gerektiren zor ancak hakkıyla yapan için manevi mükâfatı yüksek bir uğraşıdır.

Onun için bizde para düşkünü muhterislere yönetim sorumluluğu verilmemesi bir kuraldır... Daha düne kadar bu bir devlet geleneğiydi.

Bu kurala o derece dikkat edilirdi ki, siyaseti sırf sosyal sorumluluklarını yerine getirme adına millet için yapanlar rakipleri çocukları üzerinden kendilerini yıpratırlar diye ticaret yapmalarına izin vermezler onlara sünnet düğünü bile yapmaktan çekindikleri olurdu.

Aydın Menderes anlatır:

“Büyük ağabeyim Türkiye’ye yeni dönmüştü. İkinci üniversiteyi bitirmişti. Bir yaz akşamıydı, yurt dışından yeni dönmüştü.

Babam “Yüksel burada mı” deyip sofraya onu çağırttı. Annem de var, küçük ağabeyim de geldi.

(…)

Babam önce “oğlum Yüksel tahsil hayatın boyunca bizi hiç üzmedin. Hep iftihar ve gurur vesilesi oldun. Bundan dolayı annen de ben de sana teşekkür ediyoruz.

Bu parlak tahsil hayatın için de seni tebrik ediyoruz. Şimdi söyle bakalım bundan sonrası için ne düşünüyorsun,” dedi.

Yüksel ağabeyim de babama,”baba izin verirseniz serbest meslek, ticaret gibi konulara girmek istiyorum,”dedi.

Birden babamın yüzü ekşidi. Babam dedi ki,”iyi güzel ama Yüksel sen serbest meslek veya ticaret konusuna girsen ne yapacaksın. Ne alıp satmış olacaksın?

Bir yerde alıp sattığın ben olacağım. Ben başvekil olduğum müddetçe sen ne yaparsan yap yaptıkların bana bağlanacak. Bu beni rahatsız edeceği gibi seni de rahatsız edecek.

Kusura bakma ama bu düşünceni uygun görmüyorum. Bu gün için sana yakışan devlet memurluğudur,”dedi.

(…)

Ağabeyim “ben düşüncemi söyledim. Tabii ki, babacığım siz ne emrederseniz, ne isterseniz o olur,” dedi.(Babam ve Ben say.98-99)

Başvekil olması nedeniyle pahalı hediyeler gelir de ardından gelmesi muhtemel isteklerin yarın altından kalkamam diye ailesinin ısrarına rağmen Menderes oğlu Aydın’a sünnet düğünü yapmamıştır.(a.g.e. say.113)

Eski bakanlardan Ali Naili Erdem’in Hürriyet’ten Hasan Pulur’a söyledikleri de siyasetçi para ilişkisini ortaya koyan iyi bir örnektir.

“Biz siyasetten para kazanmadık. Milletvekili maaşlarımız hemşerilerimizin otel parasına, hastane masraflarına, yol biletlerine giderdi.

Hanımlarımızın ömrü de hemşerilerimizin gömleklerini, çoraplarını yıkamakla, elbiselerini ütülemekle, yemeklerini hazırlamakla geçti.”

Örneklerin ortaya koyduğu gerçek 1- Dünün siyasetçisi alan el değil, veren eldi. 2-O zihniyetin egemen olduğu devirlerde siyasetçi daha itibarlıydı.

Bu özelikleri üzerinde taşıyan o devrin siyasetçisi hem güvenilen bir ‘hizmet eriydi’ hem de örnek bir ‘devlet ricaliydi’.

O güzel insanları beyaz atlara bindirdik, gönderdik ama o idealistlerin yerleri günümüzde yenileri tarafından bir türlü doldurulamadı resim çerçevesindeki yerleri boş kaldı.

Çünkü siyaset kirlendi. Parası için yapılan kirli siyaset büyük bir ahlaki yozlaşmaya ve bozulmaya yol açmakla kalmadı bu işi namusu ile yapanları siyasetten soğuttu.

Ancak olay bu günün sorunu değildir.

Kirlenmenin başlangıcı 12 Eylül İhtilalına kadar uzanır. Bu tespiti yaparken temizlikte 12 Eylül öncesi siyasetçilerinin tamamının sütten çıkmış ak kaşık olduğunu iddia ediyor değilim.

Genelden söz ediyorum.

Demek istediğim siyaset de dahil paranın bizim kültürümüzdeki yeri araç olmaktan çıkarılıp 12 Eylülden sonra amaç haline getirilmesidir.

Bu önemli bir değişimdir.

Çünkü bu değişimin siyasi yozlaşma, ahlaki değerlerin aşınması gibi toplumun genelini kapsayan önemli sonuçları olmuştur.

Bir defa kirlilik tabana yayılmış, ekonomide kötü paranın iyi parayı tedavülden kaldırması gibi siyaseti geliri için yapanlar ilkeleri dürüstlük ve doğruluk olanları bu işten el çektirmişlerdir.

Bu gün mesele işte bu kirlenmişliğe son vermektir.

Onun için de en azından Aydın için, demokrasi için, gelecek nesillerin refahı için il ilçe yönetimlerine, belediye meclis üyeliklerine delegeye varıncaya kadar temiz elleri seçmeye özen göstermektir.

Bunu söylerken bu illeti bir anda bıçak gibi kesmenin mümkün olmayacağını göz ardı ediyor, değilim. Buna kimsenin gücünün yetmeyeceği herkes tarafından bilinen bir gerçektir.

Ancak siyaseti kirletenlerin yönetimlerden uzak tutulması, siyaset üzerinden ahlaksızlık yapanlara bundan böyle parti olarak fırsat verilmeyeceğinin kesin bir dille ifade edilmesi milletteki siyasetçi hakkındaki olumsuz algıyı az da olsa değiştirecektir.

Bu arınmayı MHP’de Levent İlter kısmen de olsa yapmıştır. Şimdi gözler asıl Ahmet Ertürk’ün yenileyeceği AK Parti vitrininde…

O ne yapacak bakacağız.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA