Yaşanmakta olan pandemi sürecinden en fazla etkilenen eğitim öğretim kurumları oldu.

Önümüzdeki 2020-2021 eğitim öğretim yılında Bakanlık ilk ve orta öğretim kurumlarında önemli ölçüde uzaktan eğitimi tercih etti.

Yüksek öğretimde ise nasıl gerçekleştirileceği ise henüz açıklığa kavuşturulmuş değil, konu belirsizliğini koruyor.

Belirsizlik ister eski kayıt olsun ister yeni - bilhassa kalacak yer açısından - öğrenimini ADÜ'de sürdüren üniversite öğrencilerini çıkmazda bırakıyor.

YÖK, Pandemi nedeniyle almış olduğu kararla üniversitelere ister iki yıl süreli önlisans programına, ister dört yıl ve üzeri lisans, isterse lisansüstü programlarından birine tabi olsun bir öğrencinin öğrenim süresinde almak zorunda olduğu toplam AKTS’nin (Avrupa kredi transfer sistemi) yüzde 40’ına kadarını uzaktan eğitim yoluyla alabileceklerini ve yönetimlerin bu uygulamaya 2020 güz döneminde ağırlıkla yer vermelerini önermiş bulunuyor.

Hangi derslerin yüz yüze, hangilerinin uzaktan yapılacağı konusunu ise YÖK üniversitelere, onlar da bağlı birimlerin yetkili kurullarına bırakıyor.

ADÜ Rektörlüğü de bu doğrultuda bağlı fakülte ve yüksek okullara hangi derslerin nasıl verileceği kararını yetkili kurullarında belirlenmesini istedi ve geldiği şekliyle bir değişikliğe gitmeden senatoda karara bağladı.

Ayrıca rektörlük pandemi süreci devam ettiği, bu konuda yeni gelişmelerin olabileceğinden hareketle fakülte ve yüksek okullara kararların YÖK’e bildirim tarihi olan bir ay öncesine kadar da, ihtiyaç duyacak birimlere güncelleme hakkı tanıdı.

Her birim derslerin özelliğine göre istediği gibi seçimini yaptı. Çoğunluk uzaktan eğitimi ve bunun için de YÖK’ün önerdiği 2020 güz dönemini tercih etti.

Fakat ekimden önce bu programların uygulamaya konması pek mümkün görünmüyor. Görünen o ki, eylül ayında öğretime başlamayı planlayan üniversiteler YÖK’ün henüz kesinleşmeyen kararına göre ekimden önce açılamayacak.

Pandemide olumsuz süreç böyle devam ederse üniversite içindeki birimlerin nasıl ders yapacağı hakkında yol açacağı bilinmezlik başta üniversite, öğrenciler, aileleri, esnaf ve bütün bir şehri etkiliyor.

Olumlu ya da olumsuz yönde alacağı yöne göre konudan en fazla etkilenecek olan da icranın başı Rektör Prof. Dr. Osman Selçuk Aldemir’dir.

Kasabın et derdine, koyunun can derdine düştüğü bir yerde tercihini koyunların sağlığından yana kullanmak bilim adamı olmanın yanında herkesin hayrına olacak bir davranıştır.

Gerçekler göz ardı edilerek popülist gerekçelerle ister siyaset ister STK cephesinden gelsin rektör üzerinde ya da bu kararı vermede yetkili her hangi bir makam üzerinde olması muhtemel baskıları sonuç verir, yüz yüze öğretim yönünde bir karar çıkartılırsa işte o zaman faciaya açıkça davetiye çıkartılmış olur.

Zira bu gün ADÜ’de 81 ilden ayrıca 56 yabancı ülkeden toplamda yaklaşık 55 bin öğrenci var. Unutulmasın ki, bu öğrenciler beraberinde Aydın’a sadece para değil, hastalıklarını da getirecekler.

Her şey normalmiş gibi davranarak öğrencileri sağlıksız, fiziki mesafe kuralını hiçe sayarak, hastalık bulaştırma tehlikesi taşıyan ortamlarda bir araya getirmek sorumluluğunun idrakinde olan her bir yöneticinin başvuracağı bir iş değildir.

Diyelim ki, bir gerekçe bulundu, fiziki mekânların yetersizliği ortadadır, bilhassa sosyal bilimler alanına giren derslerde 300 öğrencinin sığdırılamadığı dersliklere her 4 m2’ye bir öğrenci nasıl ayarlanacak?

Yine diyelim, bir şekilde dersliklere çözüm üretildi bir sınıf ne kadar bölünürse ders yükünün de o oranda artacağı varsayıldığında öğretim üyesinin ders yükü sorunu nasıl çözülecek?

Bu kadar bölünmüş öğrenci grupları için öğretim elemanı nereden bulunacak?

Asıl önemlisi kronik rahatsızlığı olan ve geçen dönem izinli sayılan öğretim üyelerini pandemi kuralları uygulanmayan ortamlarda derse girmelerine nasıl ikna edilecek?

Kantinde, sosyal tesislerde, toplu taşıma araçlarında, yemekhanede ve yurtlarda fiziki mesafe kuralına riayet nasıl sağlanacak?

Asıl öğrenciler ve aileleri açısından da bu konudaki belirsizlik büyük zorlukları içinde barındırıyor.

Hastalık kapma tehlikesi bir yana bir kısım dersleri yüz yüze, bir kısımlarını da uzaktan almak zorunda kalacak bir öğrenci barınma sorununa nasıl çözüm bulacak?

Mesela iki günlük yüz yüze öğretim için ev tutabilecek mi, yurt bulabilecek mi, haftanın kalan beş gününde ne yapacak?

Bu soruların ortaya koyduğu tablo bu konuda tam bir kaosun olduğu gerçeğidir.

Konu hakkında aşağıdan yukarıya kadar karar verme noktasında olanlar konuyu ne kadar zamana yayarlarsa karışanı da o kadar çok olur ve olay kör düğüme döner.  

Sonuç olarak Rektör Prof. Dr Osman Selçuk Aldemir’in elinin altında ADÜ’de geçen yılki teorik derslerin uzaktan verilmesinde çok başarılı olmuş, hazır bir ekip var.

Yapacağı iş bu ekiple birlikte bir fakültenin, bir enstitünün ya da yüksek okulun bütün derslerini kapsayacak şekilde nasıl yaygınlaştırabilirin yollarını aramaktır.

Rektörün gelecek tepkilerden çekinerek işi sürüncemeye bırakması olayı sulandırır, kaosu daha da derinleştirir ve içinden çıkılmaz hale getirir.

Siyaset ve ticaret erbabına düşense bilimsel kimliğiyle en doğru kararı alma noktasında ADÜ’ye yardımcı olmaktır.

Sorumluluk hepimizin…