İstanbul Barosu’nda sular durulmuyor. İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin verdiği kararla, Baro Başkanı Prof. İbrahim Özden Kaboğlu ve yönetim kurulu üyelerinin görevine son verildi. Bu karar, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı dava sonucunda alındı ve büyük yankı uyandırdı.

Peki, İstanbul Barosu neden hedefteydi? Kararın arkasında hangi gerekçeler var? Ve bu süreç nasıl devam edecek?

Savcılığın Suçlamaları: "Yetki Amaç Dışı Kullanıldı"

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, baro yönetimini "basın ve yayın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak" ve "kendilerine verilen yetkiyi amaç dışı kullanmak" ile suçladı.

Bu suçlamaların çıkış noktası ise İstanbul Barosu’nun, gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in Suriye’de öldürülmesiyle ilgili yaptığı açıklama. Baro, Aralık 2024'te yaptığı sosyal medya paylaşımında, gazetecilerin öldürülmesini savaş suçu olarak nitelendirmiş, Cenevre Sözleşmesi’ne ve Roma Statüsü’ne atıfta bulunarak, bu olayın uluslararası insancıl hukukun ihlali olduğunu vurgulamıştı.

Ancak savcılık, öldürülen gazeteciler hakkında geçmişte yürütülmüş bazı soruşturmalara dikkat çekerek, baronun bu açıklamasını "terör örgütü propagandası" kapsamında değerlendirdi.

Baro ise bu suçlamaların hukuki bir zemininin olmadığını savunuyor. Baro kaynaklarına göre, öldürülen gazeteciler hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmuyor.

Mahkeme Kararı ve Baro Yönetiminin Tepkisi

Mahkeme, baro yönetiminin görevine son vererek yeniden seçim yapılmasına hükmetti. Ancak herhangi bir tedbir kararı alınmadığı için mevcut yönetim, itiraz süreci tamamlanana kadar görevde kalacak.

Duruşmada söz alan Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu, kararın hukuka aykırı olduğunu savundu ve şu ifadeleri kullandı:

"Bu karar, İstinaf, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden bir şekilde dönecektir. Anayasa'ya uygun değil. Adil yargılanma hakkımız ihlal ediliyor. Savaş halinde bile bu hakka dokunulamaz."

Baro yönetimi kararı istinafa taşıyacağını duyurdu.

Tarih netleşti: İzmir'de su kesintisi başlıyor
Tarih netleşti: İzmir'de su kesintisi başlıyor
İçeriği Görüntüle

İstanbul Barosu Disiplin Kurulu Üyesi Yeşinil Yeşilyurt da, davanın Türkiye tarihinde bir ilk olduğunu vurgulayarak, "Bu dava, hukuka aykırı ve siyasi bir müdahale" dedi.

Karara Karşı Tepkiler ve Protestolar

Mahkeme kararının ardından İstanbul Barosu üyeleri, İstiklal Caddesi’ndeki baro binasına yürüyerek protesto düzenledi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından üçüncü akşam Saraçhane’de toplanan kitleye seslenen CHP Genel Başkanı Özgür Özel de, İstanbul Barosu yönetimine yönelik kararı sert bir dille eleştirdi.

Özel, "Baro yılmaz, avukatlar yılmaz, savunma mesleği susmaz. Bu mücadele bitmez. İstanbul Barosu'nu yeniden alacağız. Demokratlar alacak, biz alacağız. Avukatlar barolarını Tayyip Bey'in elinden geri alacaklar. Hepsinin arkasındayız." dedi.

Baro Yönetimi Görevden Alınabilir mi?

Türkiye’de barolar, hukukun bağımsız savunucusu olarak görülür ve özerk bir yapıya sahiptir. Ancak bu kararla, bir baro yönetimi ilk kez yargı eliyle görevden alınıyor.

Bu durum, Türkiye'deki hukuk camiasında "yargının siyasallaştığı" yönündeki eleştirileri artırmış durumda. Baro üyeleri ve hukukçular, bu kararın sadece İstanbul Barosu’na değil, genel olarak savunma hakkına yönelik bir müdahale olduğunu savunuyor.

İstanbul Barosu’nun süreci üst mahkemelere taşıması beklenirken, bu kararın uzun vadede Türkiye’deki baroların bağımsızlığına nasıl etki edeceği büyük bir tartışma konusu olacak.