Önce ses vardı, diye başlar kutsal kitaplar. Yüce yaratıcımız in ol emri ile kâinat yaratılmış yine Cebrail'in yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed'e oku sözü ile dünya tarihi değişmiştir. İnsanlar üzerinde bu kadar etkili olan ses daha sonra ki insanlık tarihinde bir sanata dönüştürülmüştür. İlk insanlar önceleri tam - tam denilen vurmalı çalgıları icat ederek uzak mesafeleri haberleşmeyi sağlamışlardır. Daha sora kişisel duygularını daha iyi anlatabilmek için ney, kaval, ud, keman, tambur, saz, rebap, santur, kanun adı altında birçok çalgı ürettiler bu çalgılar ile birlikte seslerini eğiterek daha etkili hale getirdiler bütün müzik enstrümanlarından daha yetkin olan insan sesini toplumların yönetimi için kullanmaya başladılar.

Örnek vermek gerekirse dinimizde namaza çağrı olan Ezan insan sesi ile okunmakta, yüce yaradana yalvarış ve dualar yine insan sesi ile dile getirilmektedir. Bu yalvarış ve yakarışların da sanatsal olarak çoğaltılması ilahi ve beşeri aşkın ses ve saz ile terennümü müzik olgusunu topluma kazandırmıştır. Bu arada insanoğlu ses ile ilgili duygularını mağara duvarlarına ilkel resim olarak işlemeye başlamış sesin kalıcılığını vurgulayabilmek için de NOTAYI yaratmıştır.

Dünya da anlaşabileceğimiz tek dil olan müzik notalar ile tek ortak alfabe hal, ne gelmiştir bu neden ile bana bir kaç nota sun bütün dünya okusun olarak düşünmüşümdür. Daha sonra sadece Türk Sanat Musikisi ile ilgili çalışmalar ve etkinlik yapıldığı zaman etkilendiğim bestekârlar olmuştur. Zamanı geldikçe bu bestekârların hakkında da detaylı bilgiler ve yazılar yazılacaktır.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'in de bazen yanık sesi ile söylediği şarkı ve türkülerden dinlendiğimiz bir gerçektir hele onun sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir ve her şey olabilirsiniz hatta Cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız diye günümüze aktardığı veci sözleri kendisinin sanata ve sanatçıya ne kadar değer verilmesi gerektiğini vurguluyordu. Her konuda olduğu gibi bu derlemenin yapılmasında bu yazının yazılmasında önderimizin bize yol gösterici olduğuna inanıyorum. İnandığım için de böyle derin konulara giriyorum. Çocukluğumuzda beni en çok etkileyen doğduğum evin bitişiğinde adeta aynı bahçe içinde oturan komşumuz emekli öğretmen Münire Hoca Hanım'ın gramafonu idi sahibinin sesinden taş plakalarda ki en güzel sesleri en etkin çalgıları ve en enfes şarkıları dinledim Hafız Burhan ve Susan Yakar'dan sayısız defalar dinlediğim Söyleyin Güneşe Bugün Doğmasın şarkısını adeta ezberlemiş ve ara sıra o çocuk sesim ile söyler olmuştum. Saadettin Kaynak, Münir Nurettin Selçuk ve Melahat Pars artık tanıyabileceğim sesler arasındaydı Denizkızı Eftelya, Suzan Lütfullah, Seyhan hanım, Hamiyet Yüceses ve Müzeyyen Senar'ın söylediği şarkılar hafızamda büyük bir yer kaplıyordu hatta yeri gelmişken Allah Rahmet Eylesin Müzeyyen Senar'ın çeşme de eski turban otel de sahne aldığında gözlerimiz dolmuştu. Artık böyle sesleri pek dinleyemiyoruz, artık böyle sanatçıları pek göremiyoruz ayrıca yeri gelmişken babamın yorgun geldiği zamanlarda kahvesini içerken o yanık sesi ile mırıldandığı Bir fırtına tuttu bizi deryaya saldı adlı Selanik Türküsünü nasıl unuttum teyzemin udu ile birlikte çalıp söylediği oğlan yaylı kız yaylı dayanamıyom gayrı türküsünü annemin o vakur sesi ile mevlit okuyuşunu Mevlevihane bahçesinde meşk eden bando mızıka takımının oy deniz Karadeniz şarkısını seslendirmesini akın mahallenizde ki romanların hemen her akşam a be ana niye verdin beni kalaycıya türküsünü hele hele hayat dolu arkadaşları ile birlikte söylediği şarkıları unutmam mümkün değildir. Gülünün eşini ebediyen kaybetmiş olan bir bülbülün ölümüne şakıması kendisine kadar huzur veriyorsa bu huzur sürecinin yapmış olduğumuz işlerde sevgi ile devam etmesini temenni ediyor müzik ışığında yola çıkanlara derlenen eserler bir nebze olsun iç huzuru tattırmış olurlar. İşte bunlardan bir kaç tanesi Harizade Mustafa Itri Efendi Hamamızade İsmail Dede Efendi, Zekai Dede Efendi bunlar Osmanlının yenileşme dönemine damgasını vuran dahi bestekârlardır. Osman imparatorluğunun yenileşme döneminde Türk sanat müziğine damgasına vuranlardan biri sayılan Mustafa Efendi sadece bestekâr değil çok yönlü bir sanatçıdır 5 padişah dönemini yaşamış ve üstelik hepsinin döneminde önemli eserler ortaya koymuştur çağdaş olan Avrupalı bestekârlarla boy ölçüşebilecek nitelikte eserler bestelemiştir müthiş bir üretkenliği vardır peşrev, sayemayesi kar beste ayin teşvih, tekbir ve ilahi formunda bin civarında eser bestelediğini söylerler ne yazık ki günümüze 49 eseri kaldığı bilinmektedir. Ve buna benzer birçok bestekârlarımız var bunları araştırmak gerekir bunları yeni nesil ile tanıştırmak gerekir çünkü geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez. Sonuç, Osmanlı imparatorluğunun yenileşme hareketleri sırasında Türk sanat müziğimize müthiş katkıları olan gayrimüslim bestekârlarımız da olmuştur bunların çoğu ud, keman, kanun, kemençe alarak yüzlerce eser bestelenmiştir BİMEN ŞEN de bunlardan biridir. Hacı Arif Beyin Kürdilihicazkâr makamında ki şarkısı ile üzüntüsünü şöyle dile getirir,

Niçin terk eyleyip gittin a zalim

Seni sevmek midir bilmem vebalim

Sana feda olsun bu canım halim

Yine görmemeye yoksa mecalin

Hayalindir hayal has bu hali

aydin-avci.pngaydin-avci1.pngaydin-avci2.pngaydin-avci3.png

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA