Yıllarca, Yunan sahil güvenlik tekneleri kara sularımızı ihlal etti, hava kuvvetleri sahamızı ihlal etti, kara sularını ihlal eden Türk balıkçılara Yunanistan tarafından ateş edildi haberleri duyarız. Karşılıklı verilen sıradan notalarla bunlar büyümeden halledilirdi. Ancak geçtiğimiz günlerde yaşadığımız bir olay bunlara hiç benzemiyor. Nota verilerek geçiştirilecek türden de değil…
Yunan Sahil Güvenlik botları, göçmen botunu takip bahanesiyle Akyar sahiline kadar giriyor. Karasularımızı ihlal etmekle kalmıyor, toprağımıza da ayak basıp botu alıp gidiyor. Hem deniz sınırımızı ölçüsüzce ihlal ediyor hem de egemenliğimize meydan okuyor.
Oysa benzer bir olay aynı yerde 90 yıl önce yaşanmış ve karaya yaklaşan bir İngiliz askeri botuna ateş edilerek içindeki bir subay öldürülmüştü! Genç Cumhuriyet yönetimi bu olay karşısında kararlı durarak, İngilizlerin küstah yaklaşımını bertaraf etmişti.
İşte bugünlere derslerle dolu o olay:
KUŞADASI HADİSESİ
14 Temmuz 1934 öğleden sonra, Sisam adasının hemen karşısındaki Kuşadası Kanapiçe Koyu Karaburun bölgesine bir İngiliz askeri botundan karaya çıkmak isteyenlere, sahil gözetleme kulesinden ateş açılır. Botta bulunan bir subay hayatını kaybeder, askerlerden birisi de yaralanır. Yaralı asker ile arkadaşı gerisin geriye kaçar. Ölen subayın ise cesedi bulunamaz. İşte bu olay, İngiltere ile Türkiye arasında krize neden olur.
İngiltere bu olayda Türkiye’yi suçlar. Bota ateş açan askerin cezalandırılmasını ve tazminat ödenmesini ister. İngiltere’nin tavrı, Osmanlı’ya karşı gösterdikleri tehditkâr ve tepeden bakış usulüdür.
Bu tavır Cumhuriyet yönetiminde rahatsızlık yaratır. Olaya Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk de dâhil olur. Başbakan ve Dışişleri Bakanlığı’nın tutumu Türkiye’nin haklılığını kanıtlama ve masaya güçlü oturarak krizi büyümeden Türkiye’nin yararına çözmektir.
‘ER MUSA VAZİFESİNİ YAPTI’
Mustafa Kemal Paşa’nın olay karşısında dik durulmasına ilişkin şu sözleri çok şey ifade eder:
“Kanuni vazifesini yaptığı anlaşılan Türk Eri Balıkesirli Musa yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse Er Musa için Britanya İmparatorluğu ile hali muhasama (düşmanlık, husumet) göze alınır. Kızılcahamam’dan şimdi Ankara’ya hareket ediyorum. Ege bölgesinde kısmi seferberlik emrini veriyorum!” (Milliyet,18 Temmuz 1970.)
ARAS’A TALİMATI
Cumhurbaşkanı Atatürk, Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras’ı makamına çağırarak bu krizi nasıl halledeceğini sorar. Aras ayrıntılı bilgi verir. Atatürk en son Aras’a şu talimatı verir: “Bu konuyu muhatabınla konuşurken, daha ona konuşma fırsatı vermeden sert bir şekilde çıkışacak ve ona ‘Ne bu küstahlık. Nasıl olur da egemen bir ülkenin sınırlarını ihlal etme cüretkarlığını gösterirsiniz!’ diyeceksin.”
Aras, bu kararlı ve dik duruşuyla krizi Türkiye lehine sonuçlandırır.
KAYMAKAMIN ANLATTIKLARI
Bugünlere derslerle dolu bu tarihi olayın safhalarını, olay sırasında Kuşadası Kaymakamı olan Dilaver Argun 1970 yılında Milliyet gazetesinden Halit Çapın’a anlatır. Kuşadası Kaymakamı Dilaver Bey, Selçuk’ta halkla sohbet dönüşü saat: 17.00’de eline nota verilir. Nota’da şunlar yazar:
“Kuşadası Kaymakamlığı’na, 14/7/1934.
Dipburnu’nda bugün cereyan eden hadise hakkındaki rapor, aynen aşağıda zikredilmiştir. Ölüler üzerinde inceleme ve olay hakkında soruşturma.”
Gümrük Muhafaza Komutanlığı
14/7/1934 Saat: 15.00 kararlarında Kanapiçe mevkiinde içerisinde 4 kişi çıplak bir durumda, kurşuni renkte yelkenli bir sandalın sahilimize yaklaştığını gördük. Beş arkadaş tarassut ve takip ettiğimiz sandal, Kanapiçe Koyu’na ve karaya yaklaşmıştı. Üç el havaya ateş etmek suretiyle ‘dur’ emrini verdik. Bu emre itaat etmeyerek kendilerini denize atarak kaçmaya başlamaları üzerine, beş arkadaş birden ateş ettik. Bu dört şahıstan üç tanesi ölü olarak denizde kaldı. Bir tanesinin ne olduğu meçhuldür. Mezkûr sandal, denizde kendi kendine dolaşmaktadır. Ölüler sahildedir. Keyfiyet Dipburnu karakol erlerinin ifadelerine göre atfen arz olunur.
Not: Mezkûr sandalın, Sisam adasında bulunan İngiliz harp gemisine ait olduğu arz ederim. Karine Muhafaza Memuru Mustafa.”
Soldan sağa: Tevfik Rüştü Aras, İsmet İnönü ve Atatürk
MUSTAFA KEMAL PAŞA DEVREDE
Olay sonrası Türkiye’nin bütün makamları hareket geçer. Önce olayın ayrıntılarıyla mahiyeti Hükümete ve Reisicumhur’a iletilir. Ankara’nın amacı en ayrıntısıyla ve doğru haliyle olayı öğrenmek ve izlenecek yolun belirlenmesidir. Kuşadası Kaymakamı da olay neticelene kadar ayaktadır.
İngilizler bizim heyeti ayaklarına çağırır. Bilgi ister. Geleneksel küstah yaklaşımlarını bu olayda da gösterirler. Bu istek Atatürk’ü de kızdırır. O Kızılcahamam’dadır.
İsmet Paşa, Kaymakama şu telgrafı gönderir:
“Kaymakamımız Liman Dairesine gitmeyecektir. Kaymakamı ziyaret etmek istiyorlarsa gelenleri kaymakam bey ancak kendi makamında kabul eder. Olayın nasıl cereyan ettiğini sorarlarsa kaymakam beye ziyaretçilere en münasip ve nazik bir şekilde izahlarda bulunmak yetkisi verilmiştir.”
Kaymakam Dilaver Bey, bunu şöyle anlatır:
“Uykusuz ve yorgun olmaklığıma rağmen Hükümetimin bağımsız bir devlete yakışan davranışı beni yeniden canlandırmaya yetti. O anda eski devirler olsaydı İngiliz harp gemisi kara sularımıza girmeye cesaret edemez miydi? Bir İngiliz Amirali, Osmanlı Kaymakamını kendi makamında ziyaret eder miydi? Yoksa bulundukları yere götürtür müydü? Düşünceleri kafamı sardı. Büyük zevk duydum.” (Milliyet, 16 Temmuz 1970.)
İNGİLİZLERLE GÖRÜŞME
Kuşadası Kaymakamı Dilaver Bey’i İngilizler ziyaret eder. Ziyarete iki İngiliz subayı ile iki sivil katılır. İngilizler olayı kendilerine göre özetle şöyle anlatır:
“Sisam adasına bir nezaket ziyareti yapmakta olan İngiliz Akdeniz Filosu’na mensup bazı harp gemileri sahillerimize yakın demirlemişler. Bu gemilerden birindeki üç subay dürbünle kıyılarımızı seyretmişler. Kanapiçe koyunun bulunduğu Dipburnu sahilinin plajını ve kumunu çok beğenmişler. Yüzmek üzere bir sandala binip buraya doğru gelirlerken kendilerine kıyılarımıza 50 metre kala ateş açılmış ve subaylardan biri ölmüş diğerleri yaralı olarak gemilerine dönmeyi başarmışlar. Türk makamlarının bu konudaki karşı çıkacakları bir nokta var mıymış?”
Görüşmede Kaymakam Bey, olayın İngilizler tarafından geçiştirilmek istenen kısmını ele alır. Ona göre üzerlerine ateş açılan İngiliz subayları karaya çıkmıştır. ‘Dur’ emrine itaat etmemişlerdir. Bu kaçakçılığı önlememize dair olan kanun maddesine aykırı bir davranıştır. 1918 numaralı kanuna göre, bu tip hareket eden kişilere ateş edilir. Olaydan üzüntü duyulmaktadır ancak askerlerimizin hareket tarzı kanunlara uygundur.
LONDRA HÜKÜMETİNİN TALİMATI
Heyetler arasındaki görüşme iki saat sürer. İngiliz subay cebinden bir kâğıt çıkararak okumaya başlar: “Londra hükümetinden aldığım üç maddelik talimatı size bildirmek isterim. Londra Hükümeti, Osmanlı Hükümetine şu isteklerinin bildirilmesini talep etmektedir.”
Kaymakam Dilaver Bey, İngiliz subayının konuşmasını keser ve şunları söyler: “Kumandan cenapları, yanlış temas aramaktadırlar. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcisiyim. Osmanlı hükümetinin değil!”
3 MADDELİK İSTEK
İngiliz subay özür diler ve ‘Türkiye Cumhuriyeti’ olarak ifadesini değiştirir. İstekleri ise şöyledir:
1- Öldürülen subayın cesedini aramak üzere İngiliz donanmasına bağlı motorlar sahillerimize gelecekler. Ancak bu araştırma sırasında kendilerine ateş açılmayacağı hususunda yazılı teminat verilecektir.
2- İngiliz bayrağına tarziye verilecek. Ölen subayın ailesine zarar ve ziyan ödenecektir.
3- Subaylarını öldürdüğünü tespit ettikleri Balıkesirli Er Musa derhal yerinden alınarak cezalandırılacak ve verilecek ceza kendilerine bildirilecektir.
İngiliz subay bu istekleri bildirdikten sonra Kaymakam Dilaver Bey’i gemilerine davet eder. Kaymakam daveti nazik bir dille ret eder. İngiliz subaylar gezmek için Türk kıyalarına çıkıp çıkamayacaklarını sorar. Ona da şu yanıt verilir: “Hayır! İngiliz denizcilerinin Kuşadası’nı ziyaretleri için Türk Hükümeti’nden bir talimat alınmış değildir.”
BİRLİKTE ARAMA İZNİ
Kaymakam görüşmeyi Ankara’ya bildirir. Karşısında Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras bulunmaktadır. Aras, İngilizlere iletilmesini isteğini talimatı geçer:
“Kumandan cenapları, İki İngiliz hafif motorunun kaybolan cesedi aramasına müsaade ettim. Ceset bizim tarafımızdan bulunursa tabiatıyla sizlere tevdi olunacaktır. Bu araştırmalara dünden memur edilmiş olan Gümrük Muhafaza motorumuz, İngiliz motorlarının araştırmaları esnasında beraber bulunarak birlikte araştırmaya ihtimam edeceklerdir. Gümrük motorumuzun beraber bulunması sahil muhafızlarını ateş etmekten men eder. Kuşadası Kaymakamı Dilaver.”
GAZİ PAŞA’NIN EMRİ
Atatürk, bütün gelişmeleri Ankara Kızılcahamam’da izlemektedir. İngiliz gemilerinin tehditkâr bir tavırla kıyılarımıza yaklaşmakta olduğu bildirildiğinde ise şu emri gönderir:
“Kanunu vazifesini yaptığı anlaşılan Türk eri Balıkesirli Musa yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse Er Musa için Britanya İmparatorluğu ile hali muhasama (düşmanlık, husumet) göze alınır. Kızılcahamam’dan şimdi Ankara’ya hareket ediyorum. Ege bölgesinde kısmi seferberlik emrini veriyorum!”
Kaymakam Bey, o anki duygularını yıllar sonra şöyle anlatır: “Bu emir, bu haysiyetli ses beni ağlattı. Bütün yorgunluğumu aldı götürdü. Genç bir kaymakam olarak bütün benliğim gurur ve iftiharla sarsılıyordu. O tarihten bu yana birçok valilik ve müsteşarlıklarda bulundum. Atatürk’ün görev aşkını koruyan bu laflarını hiç unutmadım.” (Milliyet, 18 Temmuz 1970.)
Bu gelişme üzerine seferberlik ilan edilir. Bunu öğrenen İngilizler 19 Temmuz 1934 günü Sisam’dan Kaymakam Dilaver Bey’e şu mesajı gönderirler: “Maktul zabitin cesedini aramak için İngiliz motorlarına müsaade verildiği anlaşıldı. Bunun telle teyit ve tasdikini rica ederim. Sisam’da İngiliz Filosu Başkumandanı.”
KRİZ ÇÖZÜLÜYOR
Dilaver Bey, İngilizlerin bu isteğini Ankara’ya iletir. Başbakanlıktan gelen acil kodlu mesaj şöyledir:
“1- İngiliz donanmasının cesedi aramak için sizden verilmiş olan müsaadenin telle tasdikini istediği anlaşıldı. Tarafınızdan tasdik ve teyit cevabının verilmesi ve motorlarımızın her türlü kolaylığı göstermek için hazır bulunduklarının bildirilmesi uygun görüldü. İngiliz motorlarının araması esnasında dost davranılması ve bir hadiseye meydan verilmemesi lazımdır.
2- Bugün İngiliz Büyükelçisi ile yapılan görüşmede aşağıdaki hususlar açıklık kazanmıştır:
İki hükümet olay üzerinde iki tarafta da kötü niyetten eser bulunmadığına kanaat hasıl etmiştir. Soruşturmaya ve karşılıklı ziyarete lüzum kalmamıştır. İngiliz subayının öldüğü yerde İngiliz donanmasının bir kısmı tarafından cenaze merasimi yapılacaktır. Türk donanması bir torpido ile bu merasime katılacaktır. Bu maksatla bir torpidomuz 20 Temmuz 1934 Cuma günü öğle zamanlarında Kuşadası’nda olacaktır. (…) Başvekil İsmet.”
20 Temmuz sabahı, ölen subay için denizde cenaze töreni yapılır. Karşılıklı heyetler hazır bulunur. Bu kriz de daha fazla büyümeden Türkiye’nin kararlı duruşuyla aşılır. Kaymakam Dilaver Bey’e de takdirname, elli lira para mükâfatı ve bir hafta istirahat izni verilir…