Bir kişinin kredi çektikten(tüketici, taşıt ya da konut kredisi vs.) sonra borç henüz bitmemişken hayatını kaybettiğini düşünelim. Peki böyle ölen kişinin kredi borcu kime kalır? Krediye bağlı olarak hayat sigortası var ise bu sigorta şirketi, kredi borcunu karşılayacak mıdır? Vefat eden kişinin borcunun mirasçıları mı yoksa sigorta şirketi mi ödeyecektir? Şimdi bu sorulara yanıt bulmaya çalışalım.

            Hayat sigortası, kredi verilirken mecbur tutulmamakla birlikte bankalar tarafından genellikle yaptırılması tavsiye edilir. Bu sigorta konut, ihtiyaç ya da taşıt kredisi fark etmeksizin her türlü kredi kullanımınızda yapılmakta ancak alınan krediyi sigortalatmak kredi çeken kişinin inisiyatifine bırakılmaktadır. Bu konuda yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır.

            Eğer kredi çeken kişi, kredi borcu devam eden biri hayatını kaybederse, bazı istisnai durumlar hariç tüm borçları sigorta şirketi tarafından ödenir.

            Bu istisnalar ise:

            1-) Borçlunun ölümünde intihar vb. şüpheli bir durum olması halinde sigorta ödeme yapmayabilir. Böyle bir durumda sigorta şirketi otopsi yapılmasını talep edebilir.

            2-) Krediyi kullanan kişi, “hayat sigortası yaptırdığı sırada mevcut bir hastalığı olduğu halde bu hastalığı poliçede belirtilmemişse” fakat sigorta şirketi hastalığın kredi çekilirken de kişide mevcut olduğunu tespit ederse ödeme yapmaz.

           

            Uygulamada da en çok karşılaştığımız ihtiliaf, kredi çekenin kişinin, kredi çektiği sırada mevcut olan bir hastalığını kredi başvuru formlarında belirtmemiş ya da gizlemiş olmasıdır.

            Konu ile ilgili emsal Yargıtay kararlara baktığımızda;

            Yargıtay Kararı - 11. HD., E. 2018/3352 K. 2019/4764 T. 24.6.2019 tarihli kararında;

           

            “...takiben müteveffa tarafından sigorta şirketine ibraz edilen 08.01.2014 tarihli sağlık beyanında "aşağıda belirtilen hastalık veya hastalıklara maruz kaldınız mı?, cevabınız evet ise lütfen işaretleyiniz" bölümünde hiçbir işaretleme yapmadığı, müteveffa tarafından imzalanan aynı beyanda "verdiğim cevapların tam ve doğru olduğunu, poliçemin kabulünü etkileyecek herhangi bir bilgiyi saklamadığımı, aksi anlaşıldığında sigorta sözleşmemin hükümsüz kalacağını kabul ve beyan ediyorum" ifadesinin yer aldığı, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporda ''kişinin ölüm sebebi ve mekanizması tespit edilemediğinden mevcut hastalıklarının ölüm olayında etkisi ve katkısı bulunup bulunmadığı hususunda değerlendirme yapılamadığının'' rapor edilmiş ise de dinlenen tanık beyanları ve Adli Tıp Kurumunca düzenlenen rapor birlikte değerlendirilerek müteveffanın sigorta yaptırırken kendisinde bulunan kalp hastalıklarını gizlediği, ölümünün anılan hastalıktan meydana geldiğinin kabulünün gerektiği, gerçekleşen risk ile beyan edilmemiş hastalık arasındaki illiyet bağı nedeniyle davalı sigorta şirketinin sigorta poliçesinden dolayı vefat tazminatı ödemekle YÜKÜMLÜ BULUNMADIĞI, diğer davalı yönünden de poliçe kapsamında ödenmesi gereken tazminatın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. “

            Yargıtay Kararı - 11. HD., E. 2015/10160 K. 2016/4896 T. 2.5.2016 tarihli kararında;

            “...Davalı vekili, bir poliçe nedeniyle yapılan ödemenin iyi niyete dayalı yapıldığını, dava konusu sigorta poliçelerinde ..Bankası A.Ş. adına daini mürtehin kaydının bulunması nedeniyle daini mürtehinin davaya muvafakatının alınması gerektiğini, hayat sigortası poliçesi tanzimi sırasında sigortalının bildirim yükümlülüğünün bulunduğunu, davacıların murisince 25.11.2008 tarihli ...Tıp Merkezi raporuyla obezite tanısı konulduğunun bilinmesine karşın bu durumunun poliçe tanzimi sırasında gizlenildiğini, murisin ölüm sebebinin bildirimde bulunulmayan bu rahatsızlıktan kaynaklandığını savunarak davanın reddini istemiştir.

            ../..

            Mahkemece, iddia, savunma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, davacıların murisinin daha öncesinde obezite tedavisi görmesine karşın 24.1.2012 tarihli poliçenin tanzimi sırasında soru formunda bu durumu gizlediği, murisin ölüm nedeninin gizlenilen obezite rahatsızlığından kaynaklandığı, bu nedenle davalının ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı, diğer poliçelerin tanzimi sırasında soru formu doldurulmamış olmasına ve murisin hastalığına ilişkin beyanı alınmamasına karşın daha öncesinde tanzim edilen poliçe sırasında muris tarafından ölüme neden olan hastalığın gizlenilmesi nedeniyle sonradan düzenlenen ve dava konusu yapılan iki poliçe nedeniyle de davalının ödeme yükümlülüğü bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

            Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.

            Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

            SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA...”

            Yargıtay Kararı - 11. HD., E. 2012/14672 K. 2013/11998 T. 10.6.2013 tarihli kararında;

           

            “...Davacı vekili, müvekkillerinin murisi ...'in 28.12.2007 tarihinde vefat ettiğini, .'in 05.12.2007 tarihinde ... A.Ş'den ana parası 3.500,00 TL toplam geri ödemesi 4.395,00 TL olan ihtiyaç kredisi kullandığını ve aynı tarihte ...’ın çalıştığı... Sa Emeklilik ve Hayat A.Ş'ye kullanmış olduğu kredi için zorunlu olarak kredi hayat sigortası yaptırdığını ve primlerini ödediğini, ...in vefatı üzerine müvekkillerinin davalı sigorta şirketine başvurarak vefat tazminatının ödenmesini talep ettiklerini, davalı sigorta şirketinin ise müteveffa sigortalının poliçe başlangıç tarihinden önce hipertansiyon hastası olduğu halde kredi hayat sigorta başvuru formunda söz konusu rahatsızlığını beyan etmediği, hayat sigortaları genel şartları madde C.2 /2.2 uyarınca beyan yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle TTK 1290 gereğince cayma-fesih hakkınının kullanıldığı ve poliçenin hükümsüzlüğü nedeniyle vefat tazminatının ödenmesinin mümkün olmadığının bildirildiğini; oysa ki müteveffa sigortalının hayat sigortası yaptırdığı tarihte hipertansiyon hastası olmadığını, sadece halsizlik nedeniyle başvurulan pratisyen hekim tarafından tansiyonunun düzene girmesi için geçici mahiyette iki defa ilaç yazıldığını, bu sorunun daha sonları düzeldiğini ve bir daha bu ilaçları kullanmadığını, müteveffanın kronik bir hipertansiyon hastası olması için devamlı ilaç kullanımının gerekli olduğunu, bu itibarla müteveffa sigortalının kendisinin bile unuttuğu bir tedaviyi sigortalayana beyan etmesinin söz konusu olamayacağını, bir an için bu hastalığın mevcut olduğu düşünülse dahi hastalığından haberdar olmadığını, bu nedenle sigortalayana bildirme şansı da bulunmadığını, bu itibarla davalının sözleşmeden cayma yada vefat tazminatı ödememesinin mümkün olmadığını, ileri sürerek, davalı sigorta şirketinin sigortalı müteveffanın mirasçıları olan müvekkillerine kredili hayat sigortası sözleşmesi uyarınca poliçede belirtilen teminattan şimdilik 4.395,00 TL'lik kısmının ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, müteveffaya ait sağlık karnesinin 5.sayfasında ve ... Tıp Kurumu ... İhtisas Dairesi'nin otopsi raporunda kişinin sigortalı tarafından beyan edilmeyen ve ölümüne neden olan yüksek tansiyon sonucu oluşan kalp-damar hastalığı sonucu vefat ettiğinin tespit edildiğini, buna göre başvuru formunun doldurulması tarihinden önce ölümüne sebep olan yüksek tansiyon sonucu oluşan kalp-damar hastalığı olduğunun açıkça anlaşılmasına rağmen poliçe başvuru formuna bu hususların beyan edilmediğini, bu nedenle ... Sigortaları Genel Şartları madde C.2/2.2 gereği vefat tazminatı ödenmesinin mümkün olamadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

 

            Mahkemece,davacıların ,murisi ile davalı arasında imzalanan hayat sigorta poliçesi gereği, kredi sözleşmesinin tarafı olan poliçenin lehdarı banka şubesinin muvafakati de bulunmakla, artık DAVALI SİGORTANIN SORUMLU OLDUĞU VEFAT TAZMİNATINI ÖDEMEME GEREKÇESİNİN YERİNDE OLMADIĞI; yani muris Levent'in poliçe tarihinden önce ölüme sebep olan hastalığını bildiğini ve poliçe şartlarına aykırı davrandığının DAVALI SİGORTA ŞİRKETİ TARAFÇA İSPATLANAMADIĞI ve vefatın ilk yılda gerçekleştiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 3.500,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

            SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA ...”

 

            Görüleceği üzere Yargıtay, vefat eden kişinin, kredi çektiği sırada sahip olduğu bir hastalığını bildirmemesi ya da gizlemesi sebebiyle rizikodan doğacak sorumluluğu sigorta şirketine değil vefat eden kişinin mirasçılarına yüklüyor.

            Ve fakat bir çok muhtelif kararlar da kredi çeken kişinin kredi çektikten sonra hastalanması halinde ise sigortanın geçerli olacağı ve kalan bakiye borcun sigorta şirketi tarafından ödeneceği ifade ediliyor.