KİRALIK KATİLİN BAŞARISIZ İDAMI
17 Kasım'da akşam saat 7.57'de Kenneth Smith'in hücresine giren yetkililer, 1988'de bir papazı öldürdüğü için idam cezasına çarptırılan Smith için son artık gelmişti. Gardiyanlar, Smith'in ellerine ve ayaklarına kelepçeler takarak onu idam edileceği odaya doğru götürmeye başladı. Burada sıkıca bağlanan Smith, kendisini ölüme hazırlamaya başladı.
Smith ölüm odasına götürülmeden iki dakika önce, 11. bölge temyiz mahkemesi onun idamını erteledi. Yargıçlar, öldürücü enjeksiyonlar için damar yollarını kurmakla görevli ekibin mahkumun damarlarını bulmakta zorlanacağından ve bunun sonucunda tutuklunun yüksek derecede acıya maruz kalacağına emin oldu.
DAMARA GELMEDİĞİNİ SÖYLEDİ AMA...
Ülkenin en yüksek mahkemelerinden birinin idam kararını bozmasına rağmen Smith'in idamına devam etti. Saat 22 civarında yetkililer, içerisinde Smith'in sonu olacak ilaç ile birlikte hazır bekliyorlardı. Smith'in damarını bulma çalışmaları başladı. Yetkili kişi Smith'e iğne sapladığında, mahkum bunun damarına değil kasına denk geldiğini söyledi ancak yetkili bunu reddetti.
Başarısız idam denemesinin ardından bir diğer yetkili Smith'in kollarına vurmaya başladı. Smith'in avukatı yaşananlarla ilgili, "Smith, her vuruşta iğnenin girip çıktığını ve derisinin altında hareket ettiğini hissedebiliyordu ve bu ona büyük bir acı veriyordu" ifadelerini kullandı.
Üst üste devam eden denemelerin ardından Smith yaklaşık 5-6 iğne darbesi almıştı. İdamı tam anlamıyla başarısız olan Smith, tekrar hücresine gönderildi. Şimdilerde ise kiralık katil Kenneth Eugene Smith'in tekrar idam edilebilmesi için yeniden mahkeme kurulması bekleniyor.
HER ŞEYE ENGEL OLAN İĞNE KORKUSU
Yine ABD'nin Alabama eyaletinde iş arkadaşlarını öldürdüğü için idam cezasına çarptırılan Allan Eugene Miller, 22 Eylül günü akşam saat 22'de idam edilmek üzerine hücresinden çıkartıldı.
Miller'ın avukatları, yaşananları anlatırken müvekkilinin yaklaşık 90 dakika boyunca yatırıldığını ve durmadan vücudunda delikler açıldığından bahsetti.
Miller'ın başarısız olan idamının ardından harekete geçen avukatlar, onun hayatı boyunca damar sıkıntıları çektiğini ve iğneden çok korktuğunu söyledi. Miller'ın idam yöntemi iğneden değiştirilerek ABD tarihinde ilk kez uygulanacak olan nitrojen hipoksi olarak kabul edildi.
Başarısız idam denemesinin ardından hücresine gönderilen Miller, burada yeniden idam edileceği tarihin açıklanmasını beklemeye devam ediyor.
SAATLERCE SÜREN İDAM
Alabama'da yaşayan 49 yaşındaki Joe Nathan James, 1994 yılında eski sevgilisi Faith Hall'u öldürdüğü gerekçesi ile hapis cezasına çarptırıldı. 1999'da yeniden yargılanan James için karar değişmedi.
2022 yılının 28 Temmuz günü idam edilmek üzere tarih verilen James'in idam işlemi saat 18'de başladı. Ancak James'in ölüm haberi saat 21'e kadar gelmemişti. Hücresinden çıkarıldıktan sonra herhangi bir şekilde yaşam belirtisi göstermediği söylenen James, ne son sözünü söylemiş ne de bir hareket etmişti.
İdamın bu kadar uzun sürmesinden dolayı şüphelenen uzmanlar, James'in cesedinde yaptıkları araştırmada yaşlı adamın kollarında çok sayıda morluk ve yara izi olduğunu gördü. Normalde acısız ve hızlı olması gereken idam işlemi, James üzerinde yaklaşık 3 saat sürmüş ve çok acı dolu geçmişti.
HASTALIĞINI DİNLEMEDİLER
Yakın tarihte Alabama eyaletinin eline yüzüne bulaştırdığı bir diğer idam ise Doyle Hamm'ındı. 22 Şubat 2018 yılında gerçekleştirilen idamdan canlı hayatta çıkmayı başaran Hamm, eyalette bir ilke imza atmıştı.
Hamm, idama götürüldüğü sırada ölümcül derecede lenfoma hastasıydı ve üç yıl sonra hapishanede bu hastalığı sebebiyle hayatını kaybetti. Hamm'ın tedavi için kullandığı ilaçlar onun damarlarının bulunmasını oldukça zorlaştırıyordu ve avukatı idam öncesinde bunu mahkemeye sunarak alternatif yollara başvurulmasını istemişti.
Avukatın uyarılarını dikkate almayan yetkililer, Hamm'ı yaklaşık 2 saat sürecek bir 'işkence' ile idam etmeye çalıştı. 11 kez iğne sokulan Hamm, büyük acılar çekse de başarıyla idam edilemedi. Hamm'ın avukatı Doyle, yaşananlar ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
Hamm, bir hayalet gibi gözüküyordu. Sanki kendisinin bir gölgesiydi. Ayaklarını sürüyerek zar zor yürüyebiliyordu. O kadar acı çekiyordu ki, bana bunun bitmesi için dua ettiğini ve ölmesi için dua ettiğini söyledi.
