Bu yıl üç büyük uluslararası kredi derecelendirme kuruluşundan not artırımı alan tek ülke olan Türkiye'nin, S&P Global Ratings'ten kasımdaki değerlendirmede yeni bir not artışı daha alacağına dair sinyaller Kuruluşun Kıdemli Direktörü Frank Gill’den geldi. Gill, resesyon beklemediklerini açıklayarak, şu değerlendirmede bulundu;
Türkiye'nin makroekonomi politikalarındaki değişimi sonrasında, Fitch Ratings, Moody's ve S&P Global Ratings, ülkenin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu yükselterek, Fitch Türkiye'nin notu son değerlendirmesinde "BB-"ye, Moody's iki basamak artışla B3’ten B1’e ve S&P Global Ratings de B’den B+’ya yükseltti.
Gill, Türkiye'ye ilişkin enflasyon beklentilerini açıklayarak, Türkiye'de yıllık manşet enflasyonun yüzde 52 ile hala oldukça yüksek seviyede bulunduğuna dikkat çekerek, enflasyonu düşürmenin zaman aldığını belirtti.
CMB'nin para politikası kararlarını yakından izlediklerini belirten Frank Gill, "Bizim temel senaryomuz Merkez Bankasının yılın son çeyreğinde çok temkinli şekilde faiz indirimine başlayabileceği yönünde” diyerek, bu sürecin kasımda olabileceği yönünde öngörüde bulundu.
Türkiye'de tüketici talebinin yavaşlamaya başladığına dikkat çeken Gill, “Bu yıl yüzde 3,6 ekonomik büyüme bekliyoruz” diyerek, büyümenin gelecek yıl yüzde 2 seviyesine gerileyeceğini tahmin ediklerini açıkladı.
Türkiye'de bir resesyon beklemediklerini dile getiren Gill, 2025'teki yavaşlamanın ardından, 2026'da yüzde 3'e ulaşan bir toparlanma olabileceğini belirterek “Türkiye ekonomisinde 2019'daki gibi keskin bir yavaşlama olabilir. Ancak herhangi bir takvim yılı için negatif bir büyüme beklemiyoruz." Diyerek açıklama yaptı
Türkiye'nin oldukça güçlü, çeşitli ve açık bir ekonomisi olduğunu kaydeden Gill, özel sektörün dirençli olduğunu belirterek, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşmasının birçok avantaj sağladığını ve "Türkiye, özellikle ekonomik açıklık açısından diğer gelişmekte olan ülkeler olan Arjantin ve hatta Brezilya'nın sahip olmadığı avantajlara sahip, özellikle ekonomik açıklık noktasında. Bu da iç talep zayıfsa şirketlerin ihracata odaklanabileceği anlamına geliyor." Diyerek değerlendirmede bulundu.
