Demokrasi, halkın özgür iradesiyle kendisini yönetecek olanları seçtiği yönetim biçiminin adıdır.

Dünyanın her yerinde bu biçimde anlamlandırılmasına rağmen uygulamalar farklı farklıdır.

Bu farklılıkların siyasi partiler yasalarından ve seçim sistemlerinden kaynaklandığı kesindir.

Ülkemizde de siyasetimizin önünü tıkayan, çağdaş demokrasilerin ruhuna uygun düşmeyen anti demokratik bazı uygulamaların var olduğu kuşkusuzdur.

Arabesk demokrasimizde seçmen iradesinin tam olarak sandığa yansıdığını söyleyemeyiz.

Seçmenler temsil haklarını siyasi partilerine devretmiş durumdalar ne yazık ki.

Kimi seçeceğine ya da kimi seçmeyeceğine kendileri değil partileri karar veriyor.

Şöyle ki;

İl ve İlçe başkanları delegeleri belirliyor, sonrada bu delegeler kendilerini bu göreve layık gören il ve ilçe başkanlarını seçiyorlar.

Daha sonra da bu il ve ilçe başkanları genel merkez tarafından belirlenen adayları, liderin vekili ya da vekilin başkanı yapmak için çalışıyor ve gayret sarf ediyorlar.

Yani Al gülüm ver gülüm.

Öyle olduğu için de halkın değil, koltuk ehlinin iradesi tecelli ediyor.

Bunun bazı istisnaları var elbette...

Halk kendi öz iradesi ile aracısız olarak sadece Cumhurbaşkanını ve muhtarını seçebiliyor.

Gariptir, Cumhurun bu başkanına da, birileri "sözde cumhurbaşkanı" diyebiliyor.

**

Geçenlerde bir arkadaşım ''bizim başkan iyi çalışıyor. Gelecek dönemde de aday olur ve kazanır diye düşünüyorum'' dedi.

Bende kendisine,

O dediğin gerçek demokrasilerde olur.

Zayıf demokrasilerde İrade ne sende ne de millettedir.

İrade “Parti ağasının iki dudağı arasındadır bilesin” dedim ve devam ettim.

Senin o başkanın, ağzıyla kuş tutsa, iğne ile kuyu kazsa, sokakları gümüşten, kaldırımları altından yapsa, tüm plajları mavi ibrişimden bayraklarla donatsa,

''Ağa'' istemediği sürece, bırak başkan olmayı mahalle temsilcisi bile olamaz.

Layık olanların değil sadık olanların pirim yaptığı bir siyaset düzenimiz var.

O nedenledir ki; defalarca seçim kaybetmiş olanları, menfaat siyaseti yapanları ve halkına tepeden bakan kibir abidelerini yerlerinden etmek mümkün olmuyor.

Özverili, liyakatli ve üretken partililer aktif siyasette kendilerine alan bulamıyorlar.

**

Siyasetteki bu tutarsızlıkları çok partili hayata geçtiğimiz günden beri dönem dönem yaşıyoruz.

Tutarsızlıklar sistemden kaynaklanmıyor.

Parlamenter sistemdeyken de bu sorunları yaşıyorduk, bugünde yaşıyoruz.

Tıpış tıpış gidip oy vermek dün de vardı, bugün de var

Çare, vesayet içeren lider sultası yaratan 12 Eylül kalıntısı köhne siyasi partiler yasasının bir an önce değişmesidir.

Demokrasimizin önündeki en büyük engel budur.

Siyasi partiler ve seçim yasası konusunda bazı çalışmaların yapılmakta olduğu yönünde duyumlar alıyoruz.

Seçmen iradesini sandığa en iyi biçimde yansıtacak yasanın bir an önce hayata geçirilmesi en büyük dileğimizdir.

Merhum Alparslan TÜRKEŞ’ in aşağıdaki sözü ile yazımı nihayetlendiriyorum.

Her şeye rağmen “En kötü demokrasi en iyi darbe yönetiminden daha evladır.”

Sağlıkla kalın.