Yaşam koşullarının zor, acıların yoğun, çilelerin bitimsiz olduğu savaş yıllarında,

Aydın'ın bir ova köyünde dünyaya geldi.

Belli ki yıldızı düşük doğmuştu.

Zira küçücük yaşında yaşamın tüm çilelerini minicik omuzlarında taşımak zorunda kalmıştı.

Halk arasında İnce hastalık olarak bilinen veremden, önce annesini, sonra babasını ve daha sonrada ablasını kaybederek 8 yaşında yetim kaldı.

Yetim Adnan, öğrenimini İzmir’deki anneannesinin yanında tamamlayabildi ancak.

**

Yakalandığı Sıtma hastalığı nedeniyle Birinci dünya savaşına katılamadı.

Ancak, Kurtuluş savaşında özellikle de Büyük Taarruz da aktif olarak yer aldı.

Kurduğu “Ay Yıldız” isimli Kuvayı Milliye müfrezesi ile büyük kahramanlıklara imza attı.

Bu başarıları nedeniyle 1931 yılında kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası ile ödüllendirildi.

Atatürk’ün “Dikkate şayan bir genç” olarak nitelendirdiği Adnan Menderes, 32 yaşında iken CHP’den Aydın mebusu olarak meclise girdi.

1945’li yıllardan itibaren mensubu bulunduğu CHP’nin otoriter yaklaşımını ve dayatmacı uygulamalarını ciddi anlamda eleştirmeye başladı. Bu muhalif tutumu ve Saraçoğlu hükümetine verdiği güvensizlik oyu CHP’den ihracına neden oldu.

Kurucuları arasında bulunduğu Demokrat PARTİ, “Yeter söz milletindir” sloganı ile girdiği 1950' seçimlerini ezici çoğunlukla kazandı.

**

Adnan Menderes, arkadaşı Fuat Köprülü’nün başbakan olarak görevlendirilmesini istiyordu.

Bu konuda çalışmalar yapmakta olan Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı ziyarete gider.

“Arkadaşlarımızdan birini nasıl olsa hükümet kurmağa memur edeceksiniz. Mahzur görmezseniz, Fuat Köprülü arkadaşımızı tavsiye edecektim” diyerek arkadaşına referans olur.

Adnan Menderes’in arkadaş canlısı bu söylemi, samimiyeti, nezaketi ve takındığı egosuz tavır Celal Bayar’ın hoşuna gider.

“Başvekil sizsiniz Adnan Bey” diyerek hükümeti kurma görevini kendisine verir.

22 Mayıs 1950 yılında Adnan Menderes ilk kabinesini kurar.

Ekonomide, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda ve hukukta yaptığı önemli hamlelerle ülkenin önünü açar, halkın refah düzeyini yükseltir.

Naif ve mütevazı kişiliği ile halkın gönlünde taht kurar.

Millet, çocuğuna ismini, duvarına resmini asmaya başlamıştır.

Artık o milletin her şeyidir.

**

Uzun yıllar İzmir'de ve Ankara'da yaşadı.

Aydın, Kütahya, İzmir ve İstanbul vekili olarak mecliste bulundu.

27 Mayıs 1960 da Yassıada ya hapsedildi.

Ama o Doğduğu toprakları ve o toprakların hikâyelerini hiçbir zaman unutmadı. Aydın’a olan özlemi hiçbir zaman bitmedi.

İlk çocuğunun adı AYDIN, soyadı MENDERES’ ti.

Zorlu Yassıada günlerinde kendisini ziyarete gelen bir arkadaşına;

“Eğer buradan kurtulursam, Çakırbeyli’deki çiftliğe gideceğim. Çine Çayı'nın kenarındaki söğüt ağaçlarının altında oturacağım. Ağaçların dalları yüzüme değecek ve ağaçların yüzüme vurduğu o saadet bana yetecek” demişti.

Nasip olmadı.

1961’in Hazan mevsiminde “bebek davası”, “köpek maması” gibi eften püften bahanelerle idam edildi.

Son sözü “Vatanıma ve milletime saadetler dilerim” olmuştu.

Sahiplenemedik.

Anlayamadık,

Ağlayamadık,

Sustuk, sustuk, sustuk.

Çocuklarımız bu acılı günü bayram olarak kutladılar senelerce.

**

Rahmetli Adnan Menderesin şahadetinden önce hayalini kurduğu Çine çayının kenarına harika bir Menderes müzesi yapıldı. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere destek ve emek veren herkese şükranlarımızı sunuyoruz.

Artık, Çine çayı yatağında huzurla akacak, ova rüzgârlarının nazlı nazlı okşadığı söğüt ağaçları, “Mazlum Aydınlının hüzün dolu hayat hikâyesini” fısıldayacak bizlere.

Ruhun şad olsun Efem.