Ne olur ne olur? Dolara ne olur? Düşer mi, kalkar mı, yükselir mi sonra tekrar düşer mi? Herkesin dilinde sürekli aynı sorular! Bir de biraz komik olan, bazılarımız, doların yükselmesinin sonuçlarını bilmeden diğer kesim aman yükselmesin diye ağladığı ve çığlıklar attığı için bilinçsizce de yükselmesin diyebiliyor. Peki, bu meşhur doların yükselmesinin şiddetle kâbus görülen sonuçları neler? Hakikaten durum bu kadar vahim mi? Olay bir korku filmine taş çıkartırcasına gerçekten söylendiği gibi bir trajedi mi? Ve hakikaten gerçekleşmesi zerre arzulanmayan bir kabus mu? Geçen hafta yılların en popüler konusu Dolar le ilgili bir girizgâh yazı kaleme almıştım. Bu hafta biraz daha irdeleyeceğim, derine ineceğim, dolar konusunu kurcalayacağım.

FED Amerika Birleşik Devletleri’nin merkez bankasıdır. Sıklıkla duyduğumuz, Dolar gibi fazlasıyla popüler olan FED faizleri arttırdığı noktada, diğer birçok ülke gibi Türkiye de etkilenir. Çünkü artan faizlerle beraber doları olan yabancı yatırımcılar dolardan alacağı faiz değeri haliyle artınca ülkesine yatırıma kanalize olur, Türkiye’deki durum gibi ucuz doların olmadığı ülkelerden dolarını çeker. Çünkü yabancı yatırımcı der ki :” Benim merkez bankam da yüksek faiz veriyor ve sonucunda benim bu ülkelerde ne işim var haydi ben gidiyorum der” ve gider. Bu durum, ülkemizdeki yatırımlar çekildiği için akabinde ekonomimizin güçlenmesini aşağıya çeker yönde kötü bir sonuç yaratmış olur. Kabuslardan birinci kabus budur! Ülkeden yabancı yatırımcılar gitmemelidir ki ülke ekonomimiz canlı kalsın! Ki iş hayatındaki çalışanlar iş dünyası para kazansın.

Başka bir kabus ise şu vaziyette yaşanır. Birçok vatandaşımızın dolar türünde fazlasıyla borcu vardır. Birçoğumuz akıllı telefonlar, tabletler, lüks arabaları dolar türünde almaktayız. Dolar türünde almayı kabul ettiğimiz ve anlaşmayı yaptığımız taksitli dolar bazındaki alışverişlerde, dolar yükseldiğinde satıcıya ödeyeceğimiz miktar birden bir önceki güne( doların düne göre daha yüksek olduğu pozisyonda) daha fazla Türk Lirası karşılığı edecektir. Bu bağlamda bizim dolar bazlı satıcıya olan borcumuz hissedilen değerde yükselecektir, cebimizden daha fazla TL çıkması anlamına gelecektir. İşte bu hissedilir bir şekilde alıcıları etkiler. Tabi ki alıcılar, borçlular zorda kalır. Buyurun bu durum da ikinci kabustur.

Bir başka problematik vaka ise yurtdışındaki yatırımcının ülkemizden satın alacağı pek değerli bir şeyin kalmayışıdır. Şöyle ki, Güney Kore gibi akıllı telefon, tablet vb. üreten bir ülke olsaydık ve kendi “know-how” değerimizle ürettiğimiz ürünler olsaydı ki sadece ülkemize gebe olsun yurtdışındaki yatırımcı, o zaman elimizdeki ürünleri yurtdışına satabilir ve akabinde ülkemize doları sokmuş olurduk. Böyle bir duruma da sahip olmadığımız için bize bir gebelikleri olmadığı bizim genelde onların know-how’una bağımlılığımız olması ve de mal ve hizmetleri akabinde onlardan satın alma durumumuz olduğundan dolayı doların yükselmesi ülkemizi sarsan bir sonuçtur ve bu da bir başka kabustur.

Ülkemizin dinamosu fabrikalarımızdır. Fabrikalar çalıştıkça üretim var olmaya devam eder ve ekonomi canlı kalır. Ülkemizin ekonomisinin dibe vurmaması ve de üretimin olması için her koşulda fabrikaların üretime devam etmesi gerekir. Birçok sektördeki fabrikalarımızda üretilen birçok ürünün hammaddesi yurtdışına bağımlıdır. Bağımlı olduğumuz ülkelerden dolar bazında hammadde, girdi satın almaktayız. Dolar değer kazandığında bir anda bu bizim fabrikamızın girdi maliyetlerindeki TL cinsinden karşılığını arttıracaktır. Bu en bomba kabus! Keza fabrika sahibi işverenin girdi maliyetleri artınca toplam maliyetine etki edecek, satacağı ürünlerin fiyatının yükselmesine yol açacaktır.

Artı işçi maaşlarına da bu durum yansımaktadır. İşverenin artan maliyeti eski kıvamına getirebilmesi için işçi maliyetlerini( maaşlar) düşürme yoluna getirmesi pek tabi ki olağan bir sonuçtur. Kimi zaman da maaş azaltmakla bu artan maliyetleriyle başa çıkamayan işveren birçok işçisini işten çıkarma yoluna gidecektir. Bu da işsizliğin yükselmesi sonucunu doğuracaktır. Akabinde fakirleşmeyi doğuracaktır. Yükselen işsizlikle toplumda birçok işçi boş bir şekilde tekrar işe gireceği günü bekleyecektir.

Doların yükselen piyasadaki değerinin sonucu pazarda varsayalım 50 TL’ye yurtdışından dün getirilen erik artık doların yükselmesiyle ithal edilen eriğin dolar bazındaki bugünkü TL karşılığı artık 75 TL olmuştur. Bu pozisyon Satın Alma Gücü Paritesini de etkilemiş olacak ve azalmış olacaktır.50 TL’ye alırken artık 75 TL’ye ithal erik almış olacağız. 25 TL ye ekstra portakal, elma vs herhangi bir şey de pek tabi ki alabilirdik. Bu 25 TL maalesef tüketici açısından yıkımdır!

Velhasıl kelam, sonuçlayacak olur isek Dolar’ın yükselmesinin cidden korkulacak bir şey olduğu ve tek kelimeyle ülke ekonomisi, yatırımlar, işsizlik, fakirleşme, kişi başına düşen milli gelir, satın alma gücü paritesi, ülke para birimimiz Türk Lirası’nın dolar karşısında değer kaybetmesi gibi birçok bir çok ekonomik değeri olumsuz yönde etkilediği ve tek kelimeyle bir kabus olduğu net bir şekilde görülmektedir.

Diğer haftaki yazılarımda Dolar’ın hareketlerinin analizi, beklenen değerleri, gibi konuları yine dolarla haşır neşir olmaya devam etmeye çalışacağım. Malum popüleritesine popülerite katan Dolar hakkında özellikle bugünlerde tartışmak yerinde olacaktır.

Ama şu var ki Doları konuşmak, tartışmak, hareketlerini yorumlamak ve analiz etmek en popüler konu da olsa bugünlerde, yükselmesinin tek kelimeyle bir kabus olduğunu ortadadır!

Kabuslar yaşamamak dileğiyle, herkese bol kazançlar ve iyi işler! 

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA İNDİR!