SAVAŞ TAZMİNATI MESELESİ

Ermenistan ağır bir yenilgiden sonra şimdi de 50 milyar doları bulacağı söylenen bir tazminatla karşı karşıya… Çünkü hem 30 yıl o toprakların zenginliğinden yararlandı hem de geri çekilirken yaktı yıktı… Ruslara göre Ermenistan’ın bu parayı ödemesi zor. Onun için Zangazur’u tazminat olarak ödeyecek! Böylece Türkiye ile Asya arasında kara yolu da açılmış olacak. Zaten en doğrusu da bu… Çünkü mali durumu olmayan devletlerin yüklü miktardaki tazminatları ödemesi zor! Ödemedi diye de yıllar sonra savaş da açamıyorsunuz…

Bunu en iyi biz biliriz. Yunan ordusu da 1922 yılında Anadolu’daki savaşı kaybedip gerisin geriye kaçarken, Afyon’dan İzmir’e kadar geçtiği her yeri yakıp yıkmıştı. Neredeyse taş üstünde taş bırakmamıştı. 9 bin haneli Aydın’da 89 hane sağlam kalmıştı. İşte bu Yunanistan’dan Lozan’da tazminat istedik. Durumunun olmadığını ve bunu ödeyemeyeceğini söyledi. Biz de daha fazla zorlamadan az da olsa bugün Edirne’nin mahallesi olan Karaağaç’ı tazminat olarak aldık. İsmet Paşa Lozan dönüşü bu durumu Meclis’te çok güzel anlatır ve “Böyle durumlarda en iyisi toprak almaktır” der.

YUNAN ORDUSUNU ACINDIRMAYA ÇALIŞTILAR

İşte bu Yunanistan’ı Anadolu’ya çıkaran ve onu her aşamada destekleyen İngiltere ve Fransa, bunca katliam ve verdiği hasara rağmen onu canla başla Lozan’da da destekledi. Hatta daha savaşın ateş ve dumanı inmeden İzmir’de bile kurtarmaya çalıştılar. Hele Fransız General Maurice Pelle’nin zaferin komutanı Mustafa Kemal Paşa’dan istedikleri vardı ki, katlanır gibi değildi. Paşa’yı bile çileden çıkarmıştı. Anlatalım:   

Fransa’nın İstanbul Yüksek Komiseri General Pelle, İzmir’in kurtuluşundan sonra İzmir’e gelir ve burada Mustafa Kemal Paşa ile görüşür. Amacı kalan Yunan birliklerini kurtarmak ve özellikle Türk ordusunun Trakya’ya yürümesini engellemektir. Paşa ile görüştükten sonra perişan bir halde dışarı çıkar ve içeride görüşülenleri mütercim Saffet Sav şöyle anlatır:

“Paşa epeyce sert konuştu. Hele, General Yunanlıları arkalar veya acındırırcasına söylediği bir söz üzerine: ‘Görüyorum ki, siz ev sahibiyle hırsızı bir tutuyorsunuz’ demesi yok mu; adamcağızı adeta şaşkına çevirdi. Kekelemeye başladı. Paşa sesini gittikçe yükselterek: ‘Bu facianın mesulleri müttefikiniz İngilizler ve siz Fransızlarsınız’ diyordu. ‘Yunan ordularını teçhiz edip üstümüze saldırdınız; Anadolu’ya kundak sokan siz oldunuz. Şimdi de merhamet ve insaniyet tellallığı etmeye kalkışıyorsunuz!’

Ben Fransızcamı unutmuştum. Öylesine bir heyecan içinde idim. Sanıyordum ki bütün söylediklerini kelimesi kelimesine tercüme etsem ihtiyar Generalin bir tarafına inecektir. Nitekim, bir kere sözünü azıcık yumuşatayım dedim. Hemen, bana döndü: ‘Yanlış tercüme ediyorsunuz!’ dedi. Paşa’yı hiç Fransızca bilmez zannıyla bu hatayı işlemiştim. Mahcubiyetimden yerin dibine geçecektim.” (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Vatan Yolunda, 12. Baskı, İletişim Yayınları. 2017, 174.)