Şirketlerin beynimizi nasıl yönlendirdiğiyle ilgili bir kitap yazan Martin Lindstrom, market arabalarının ölçüsü 2 kat büyüdüğünde, alışveriş oranında %19 bir artış görüldüğünü söylüyor. Büyük alışveriş arabası bilinç altına ‘çok da bir şey almadım’ etkisi yaratabiliyor.

Lindstrom, markette çalan müziğin de alışverişinize etkisi olduğunu belirtiyor. Birçok market, kalp atışından daha yavaş bir ritimde müzik çalarak orada daha fazla vakit geçirmenizi sağlıyor.

supermarketguru.com editörü Phil Lempert, meyve sebze reyonunun hemen girişte olmasının sizi alışveriş havasına daha çok soktuğunu söylüyor. Gözünüze çarpan canlı renkler, sahip olma, alışveriş etme duygusunu tetikliyor.

Renkler gibi kokular da alışveriş dürtüsünü etkiliyor. Güzel kokulu fırın ürünleri de genellikle girişe yakın konumlandırılıyor ve yalnızca alışveriş havasına sokmakla kalmıyor, bir de iştahınızı açıyor.

En çok tükettiğimiz ürünler daha geride yer aldığında, onlara ulaşmak için önünden geçtiğimiz reyonlardan gözümüze çarpanı sepetimize atma ihtimalimiz yükseliyor.

Marketler, en çok kar edecekleri ürünleri göz hizamıza sıralamayı tercih ediyor. Böylece seçimimiz yönlendirilebiliyor.

Hiçbir koridorun sonu boşluğa çıkmaz. Nereye yönelirseniz yönelin, bir reyonla karşılaşır ve ürünlerle ilişkinizi devam ettirirsiniz.

Makarna reyonun hemen yanındaki soslar, içki reyonundaki cipsler ve kuruyemişler hatta hijyenik pedlere yakın çikolata reyonu tesadüf değil.

10 şişe sodayı bir pakette alarak ya da büyük boyunu daha indirimli alarak tasarruf ettiğimizi düşünebiliriz ancak, kullanım alışkanlığımızın değişmemesine dikkat etmeliyiz. Çünkü, yapılan araştırmalar, daha fazla aldığımızda daha kısa zamanda daha çok tükettiğimizi gösteriyor.

Yapılan araştırmalara göre, küsüratlı fiyatlar insanlarda ‘uygun fiyatlı’ algısı yaratıyor.