Girne Mahallesi’nde yaşamasa da buraya yolu düşenler bilir. Yavuz Sultan Selim Camisi’nin altında bir çay ocağı, bahçesinde de masa ve sandalyeler bulunur. Bahçe, bir park havasında olup gerek camiye gelenler gerek sakin bir ortamda sohbet etmek isteyenler burada vakit geçirirler.

Geçen hafta cuma günü, bu bahçede Girne Mahallesi sakinlerinin aşure hayrı vardı. Mahalle esnafı hayır için bağışların toplanmasına hem aracı oldu hem kendisi bu anlamda hayra katkı sağladı. Aşurenin dağıtımı da aşureyi yapanlar ve mahalle sakinleri tarafından sağlandı.

Resim1-10

Ben de mahallenin bir sakini olarak oradaydım. Aşuremi alıp bahçedeki masalardan birine oturdum. Bahçe, cuma namazı vakti yaklaşınca hayli kalabalıklaştı. Ben aşuremi yerken vaiz, “Gençleri evlendirelim, durumu olmayanlara yardım edelim.” minvalinde konuşma yaparken “Mahalle yanarken deli saçını tararmış.” sözü geldi aklıma. Bu arada aşure oldukça lezzetliydi, yapanların ellerine sağlık. Gerek maddi olarak gerek yardım ederek hayra katkıda bulunan mahallelinin hayrını Allah kabul etsin.

Aşure dağıtımı sırasında Girne Mahallesi Muhtarı ve Aydın İl ve İlçe Muhtarlar Federasyonu Başkanı Şule Çıvkaroğlu da geldi. Oldukça şıktı. Üzerinde lacivert bir ceket vardı. “Bu sıcakta ceket giymek de işkence.” diye geçirdim içimden. Sivil vatandaş olmanın rahatlığıyla, üzerime giydiğim Sünger Bob baskılı tişörtümle, ceket giymek zorunda olmadığıma şükrederek aşure dağıtılan alanda ortamı gözlemledim.

Sayın Şıvkaroğlu’nun karşısında bir grup genç vardı. Onların da giyimi Aydın sıcağındaki günlük yaşama göre bir biraz daha resmiydi. Ya muhtarlıkla ilgisi olup güne özel giyinip gelmişlerdi ya da bir kurumda çalışıyorlardı. Fotoğraf çektirme telaşındalardı. Şimdilerde fotoğraf çektirmek güç, özellikle kalabalık gruplarda herkesin nasıl görüneceğiyle ilgili endişesi fotoğraf çekimini gereksiz yere uzatıyor. Bu da kişilerin o mekânda bulunuş amacını ikinci plana itiyor. Bu çekim de öyleydi. Tam aşure dağıtım alanında gereksiz yere uzayan bir süreçti.

Bir ara Şule Hanım eline kepçeyi aldı ancak bu hizmeti de bir fotoğraf çekimlikti, fotoğraf çekimi bitince sonlandı.

Bu manzara bana Özlem Çerçioğlu’nun salı pazarında pilav dağıttığı bir günü hatırlattı. Özlem Hanım, mutfağında çocuğunun tabağını doldurur gibi vatandaşa pilav dağıtıyordu. Tabii ki bu durumda fotoğraf çektirmek gibi bir kaygı içinde değildi, vatandaşın karnını doyurmakla meşguldü. Bir taraftan da gelenlere “Benden bir isteğiniz var mı?” diye soruyordu. Vatandaşın gözünde böyle bir imaj çizmişti. Bu anlamda kendisi halkın nabzını tutmuş, beklentisini karşılamıştı.

Özlem Hanım’ın belediyeciliğini sevmeyebilirsiniz, bu ayrı bir mevzu ama halkın bu yönünü iyi bilen ve buna göre davranan bir siyasetçi olduğunu da es geçmeyelim. Teyzecim deyip sarıldığı, hâlini hatırını sorduğu için kendisine oy veren teyzeleri biliyorum.

Aşure alanına geri dönelim. Burada dikkatimi çeken başka bir şey daha oldu. Elinde evinden getirdiği kocaman kaplarla aşure isteyen vatandaşlar… Bu tip hayır işlerinden o anda orada bulunan kişiler nasiplenir. Koca kaplarla, kovalarla evine aşure taşınmaz. Esnafımız iş yerinden ayrılamayan çalışanlara götürür, o ayrı bir konu. Ama mahalle esnafı olmadığı hâlde evinden kap getirip, doldurup gidenler de çoğaldı. Biz ne ara bu kadar açgözlü bir millet olduk?

Bu arada aşureyi alıp hiç dokunmadan masaların üzerinde bırakanlar da vardı. Allah kimseyi açlıkla imtihan etmesin diyeceğim de bazıları maalesef bunu hak ediyor.

Günün fotoğrafı genel olarak bu şekilde.

Akşam Instagram’dan Şule Hanım’ın sayfasına girip paylaşımlarına baktım.

İlk fotoğrafın altındaki paylaşımında mahalle muhtarlığı ve bir esnafımızın katkılarıyla düzenlenen aşure hayrının mahalle sakinlerinin de desteğiyle gerçekleştirildiğini belirtmiş.

“Başta katkı sağlayan tüm gönül dostlarımıza, emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyorum.” diyerek de paylaşımını sonlandırmış.

Bu satırlara kadar kendi gözlemlerimi aktardım. Gelelim biraz da halkın bakış açısına…

Mahallelinin imece usulü gerçekleştirdiği bir hayrın “bir esnafımızın katkısıyla” şeklinde ifade edilmesi bence yetersiz olmuş. Elbet sonrasında Şule Hanım’ın emeği geçenlere teşekkürü var ancak bu ifadede sanki bir esnaf muhtarlıkla iş birliği yaparak hayrı gerçekleştirmiş gibi bir anlam çıkıyor. Diğer esnafın ve mahalle sakinlerinin katkıları ikinci plana itilmiş gibi.

Şule Hanım’ın fotoğraf çekiminden dolayı cami avlusuna gelen mahalleliyle iletişimi de gözlemlediğim kadarıyla biraz zayıf kaldı. Sadece mahallemizin muhtarı değil aynı zamanda Aydın İl ve İlçe Muhtarlar Federasyonu Başkanı olduğu için kendisinden beklentimiz biraz daha yüksek.

Bizim halkımız kendi arasında olanı, kendine yakın davrananı sever. Yapısı böyledir. Usulü bilen siyasetçi ona göre davranır. Onunla kahve masasında oturur, sohbet eder, hâl hatır sorar. Ortada bir iş varsa ucundan tutar. Böylece vatandaşa, “Ben sana yabancı değilim, ben de sendenim. Senin yaşadığın zorlukları, sıkıntıları, sevinçleri ve heyecanları paylaşıyorum.” mesajını verir. Bulunduğu yere gelip işin ucundan tutmayan, kendine mesafeli duran siyasetçiden pek hazzetmez. Oy verdiği kişinin zamanla kendisinden uzaklaştığını hissederse buna pek de olumlu bakmaz. Sizin niyetiniz ne kadar iyi olursa olsun vatandaş buna dikkat eder. Hele hele günümüzde yöneticilere sesini duyuramayan vatandaş, kendine en yakın yönetici olan mahalle muhtarında da aynı davranışı sezinlerse içten içe gücenir.

Sayın Şule Çıvkaroğlu’nun hayır alanını ziyareti gözlemlediğim kadarıyla kendi çevresini saran bir grup insana yakın ancak mahalle sakinlerinden uzak geçti. Mahalle kültürünün yaşatılmaya çalışıldığı böyle güzel bir etkinlikte cebindeki para miktarınca ama az ama çok katkıda bulunmaya çalışan vatandaş, muhtarının kendisine temasını şüphesiz ki daha sıcak bir şekilde hissetmek isterdi.

Ancak cuma günkü tabloda Şule Hanım etrafını çevreleyen bir grubun arasında ve fotoğraf seremonisi içinde kayboldu.

Başka bir etkinlikte halka yakınlığını daha çok hissettiğimiz bir Şule Çıvkaroğlu ile karşılaşmak temennisiyle…