İlk önce bir tespitte bulunalım… Ekonomi Zirvesinden ilk söz eden Ticaret Odası’nın Anemon Oteldeki toplantısında(4 Ağustos 2014) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Ülken oldu.

Başkan o toplantıda zirvenin adından söz etti. Ayrıntısına bu toplantıdan yaklaşık on gün sonra “Aydınpost” ekibi ile Kültürevi’nde yaptığı sohbet toplantısı sırasında sorulan soru üzerine girdi.

 “Zirveye öncülük edeceğiz. Bizim dışımızdaki meslek odaları ve başta büyükşehir olmak üzere belediyeler paydaşlarımız olacak. Katılımı geniş tutmak için gayret edeceğiz,” dedi.

Bazıları Aydın hem sokak siyaseti hem de rant lobisi güçlü olan bir yerdir. O çevreler işine gelmeyen oyunu bozmak için her tezgâha başvururlar. Onun için bunun da baltalayanı çok olacaktır, noktasından hareketle zirveye “sonuçsuz bir uğraşı” dedi.

Aydın’ın kurtuluşu için yerli yatırımların yeterli olmadığını bununla birlikte ulusal ölçekli girişimcilere ihtiyaç olduğuna inanan ve Aydın için seferberlik ilanı gerektiğini düşünen diğer grup ise bu zirveyi o seferberlik ilanının başlangıcı olarak gördü.

Onları ümitlendiren ise zirvenin siyaset kurumunca değil işin gerçek sahibi odalar tarafından düzenlenecek olmasıydı. Bu husus başarıda önemli bir şanstı. En azından hedefler belirlenecek, irade ortaya konacaktı. Gerisi nasıl olsa gelirdi.

İyimserlere göre üniversite, odalar ve belediyeler bir araya gelecek böylece aralarındaki kopukluk yerini Aydın için işbirliği ve yardımlaşmaya bırakacaktı.

En önemlisi de zengini daha zengin fakiri daha da yoksullaştıran rant ekonomisi yerini üretim ekonomisine bırakacaktı.

Aydın inciri, kestanesi, çileği ve balı iç ve dış ticarette pazar bulacaktı. Böylece tarım, turizm ve enerji yatırımları ile Aydın komşuları İzmir, Muğla ve Denizli ile arasındaki gelişmişlik farkını kapatacaktı.

Velhasıl Aydınlı artık sahip olduğu avantajların ve gücün farkına varacak, hazine üzerinde el açan dilenci olmaktan kurtulacaktı.

NASIL BİR ZİRVE BEKLENİYORDU?

Geniş katılımlı zirve en az üç gün devam etmeliydi… Aydın’ın önde gelen iş adamları yanında mesela ülkenin ilk yirmi sırasındaki iş adamaları ve sanayicileri davet edilmeliydi.

Düzenlenecek çalıştayda tarım, hayvancılık, turizm, sanayi, enerji, ticaret, ulaşım ve eğitim gibi dallarda meslek komiteleri sorunları ve çözüm önerilerini tartışmalıydı.

Tarıma Dayalı Organize Sanayi Bölgelerinin kurulması gündeme gelmeliydi. Jeotermalden örtü altı tarımda yararlanma yolları konuşulmalıydı.

Bölge milletvekilleri ile ilgili bakan ve bürokratların katılımını sağlamalıydı. Bütün birim ve birikimi ile ADÜ en büyük paydaş sıfatı ile zirveye ağırlığını koymalıydı.

Büyükşehir Belediye Başkanı bölgeye yatırımı teşvik için yabancı yatırımcıya sağlayacağı kolaylıkların teminatını vermeliydi.

Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Aydın Genç İş Adamları Derneği(AYGİAD),Müstakil İş Adamları Derneği(MÜSİAD),Tüm Sanayici ve İş Adamaları Derneği(TÜMSİAD)Aydın Girişimci Kadınlar Derneği(AYKİAD)üyeleri ile birlikte Söke, Nazilli, Didim ve Kuşadası Ticaret Odası üyeleri ortak girişimciliğin yollarını aramalıydı.

Konuşmacılar kendilerinin bile okumakta zorlandıkları, herkesin ezberlediği dilek ve temennileri dile getirmek yerine sağlam verilere dayalı, sorun ve çözüm odaklı konuşmaları ile bölge insanının ufkunda yeni pencereler açabilmeliydi.

Paydaşların bundan sonraki süreçteki yükümlülüklerinin senedi hükmündeki sonuç bildirgesi hazırlanmalıydı.

Zirve deyince çoğunluk bunu anladı… Beklentiler bu yönde oluştu.200 kişilik salona sıkıştırılan, basının bile içeri alınması tartışma konusu olan, vatandaşa kapalı, bozuk düzen organizeye zirve değil dense dense baştan savma toplantı denir.

NEDEN GERÇEKLEŞMEDİ?

Birincisi, bazı oda başkanları gerek kurumsal rekabetten gerek işine gelen mevcut ekonomik yapının bozulmasını istemedikleri için katkı yerine suyu bulandırmak için uğraştılar.

Onlar destek yerine köstek oldular.1000 kişilik Üniversite Kültür Merkezi yerine 200 kişilik Ticaret Borsası Salonunun seçimi bunun şifresidir. Tercih Ticaret Borsası Başkanına mı yoksa bir başkasına mı aitti? Bunun yanıtı “çalıyı başından sürüyenleri” tespitte önemli bir ipucudur.

İkincisi, son zamanlarda “iktidara yakınlık” görüntüsü vermeye çalışan ve bunun üzerinden siyaset üreten BŞB Başkanının zirvenin yapılacağı gün Bakan Nihat Zeybekçi’nin de katılımını isteyeceği bazı etkinlikler düzenleyerek yeni bir gövde gösterisine hazırlandığı iddiası zirveyi engelleyen diğer bir nedendir.

Üçüncüsü, iktidar çevrelerindeki gerek BŞB Başkanının siyasi manevrasını engelleme gerekse Hakan Ülken’e yönelik “Çöplük bizim kontrolümüzde olduğu sürece ne maksatla olursa olsun bizden olmayan bir horozun ötmesine izin vermeyiz” anlayışı zirveyi zırvaya dönüştürdü. Bunlar zirvenin Vali Bey’e emanete yani yedi emine teslimine neden oldu.

ZİRVENİN KUŞA DÖNMESİNİN ARKA PLANINDA NE VARDI?

Girişimin kuşa çevrilmesindeki asıl nedeninin siyasi ve mesleki rekabetten ziyade ekonomik tercihten kaynaklandığını düşünüyorum.

Aslında kayıkçı kavgası yapan tarafları buluşturan ortak nokta rant ekonomisinin bu teşebbüsle zarar görme endişesidir.

İktidarı, oda başkanları ve yerel yöneticisi ile bu düzeni ayakta tutmak adına, Uzak Doğuluların büyüyünce kendi kontrollerinde güç kullanmasını temin için yavru fillere pranga takmaları gibi, Aydınlıya köstek takanların kimler olduğu bu olayla açığa çıktı.

Zirvenin tek hayırlı sonucu da bu oldu.

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınbunukonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

 

facebook.png twitter.png

habericiuygulamalar.jpg