Önceki yazımızda Jeotermal tesislerin faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan atık suyun doğaya salınması sonucu oluşan çevresel etkileri değerlendirdik. Bu yazıda ise Jeotermal tesislerin faaliyetleri sırasında doğaya salınan buharın çevresel etkileri üzerinde duracağız.

Jeotermal tesislerde buhar şeklinde havaya salınan gazın içeriği tam olarak bilinmemektedir. Bu konuda yapılmış bir inceleme veya bilimsel veriye ulaşamadık. Bu güne kadar Jeotermal ile ilgili yapılan tartışmalarda, öncelikle bu atık gazın su buharı içerdiği ve İkizdere Barajı ile birlikte Aydındaki nem oranını arttırdığı ifade edildi. Bu nedenle ilk olarak Aydındaki nem değerlerini incelemek durmak gerekli.

İncir yüksek nisbi nem oranından hoşlanmayan bir bitkidir. Yetişme devresinde yıllık % 50-60 civarında nisbi neme ihtiyacı vardır. Meyvelerin olgunlaşma ve kurutma dönemlerinde ise % 50’yi aşmamalıdır. Bu değerler Aydın ve Nazilli çevrelerinde yıllık olarak % 63-65, yaz dönemlerinde ise % 46-51arasındadır (Aydın; Haziran % 51, Temmuz % 46, Ağustos % 48,  Nazilli; Haziran % 51, Temmuz % 46, Ağustos % 50). Nisbi nemin yüksek olması incirlerin bozulmasına, bunun uzun sürmesi durumunda ise meyvelerin ekşimesi ve akmasına yol açmaktadır [1].

Aydın'daki nisbi nem oranının yıllara göre durumununu Aydın Meteoroloji Müdürlüğünden yazı ile talep ettik. Aydın Meteoroloji Müdürlüğünden verilen resmi yanıtta,1980 ile 2015 yılları arasında, aylara göre nem değerlerinin, incirin yetişmesi aşamasında en yüksek nem değerleri olan % 50-60 oranını aşmadığı açıkça görülmektedir.

akinyakan3011.jpg

Bu tablodaki veriler irdelenirken, bu değerlerin Aydın merkeze ait olduğu unutulmamalıdır. Jeotermal tesislerden havaya salınan gazın nisbi neme etkisi değerlendirilirken kapsamlı bir inceleme ile tesislere yakın, orta ve uzak mesafeye göre nem değerlerinin ölçülmesi gerekir. Ancak böylece Jeotermal tesislerin nisbi nem üzerindeki etkisi sağlıklı bir şekilde belirlenebilir.

Jeotermal tesislerden havaya salınan gazın, nisbi nem dışında doğaya ve çevreye herhangi başka bir olumsuz etkisi var mıdır?

Bunu araştırırken, bugüne kadar hiç kimsenin bilmediği bilgilere,  çok önemli bir bilimsel çalışmaya ulaştık. Sunay Dağ tarafından hazırlanan, Adnan Menderes Üniversitesi Bahçe Bitkileri Anabilim Dalında, tez danışmanı Prof.Dr.Engin Ertan’ın danışmanlığında gerçekleştirilen İncirde Verim ve Kalite Üzerine Jeotermal Enerji Tesislerinin Olası Etkilerinin Belirlenmesi doktora tezinden bahsetmek istiyorum. Bu doktora tezinin tamamını inceleyemedim. Henüz yayınlanmadığı için sadece özetine ulaşabildim.

Peki bu doktora tezinden neler anlatılıyor?

Bu çalışma ile ülkemizde ve bölgemizde sayıları son yıllarda giderek artan jeotermal enerji tesislerinin incirde verim ve kalite üzerine olası etkilerinin belirlenmesi amaçlanmış. Bu amaçla önce 2013 ve 2014 yılı incir üretim sezonlarında Aydın İli Germencik İlçesi “Alangüllü” bölgesinde yer alan jeotermal tesise 600-650 metre (yakın mesafe), 1100-1150 metre (orta mesafe), 1500-1650 metre (uzak mesafe) ve 5000 metre (en uzak mesafe) uzaklıkta seçilen ve her mesafeyi temsil eden ikişer Sarılop incir çeşidi bahçesi belirlenmiştir. Denemenin yürütüldüğü her iki yılda, bahçelerden incir üretim sezonu boyunca, üç dönemde yaprak ve kuru meyve örnekleri alınmıştır. Tesisten farklı mesafelerde yer alan bahçelerden alınan yaprak ve kuru meyve örneklerinde, besin elementleri açısından; azot (N), fosfor (P), potasyum (K), kalsiyum (Ca), magnezyum (Mg), demir (Fe), bakır (Cu), çinko (Zn), mangan (Mn), kadmiyum (Cd), nikel (Ni), krom (Cr), kurşun (Pb), kobalt (Co), bor (B) ve kükürt (S) elementlerinin analizleri yapılmıştır. Denemede aynı zamanda kuru incir meyve örneklerinde, meyve kalitesi ile ilgili olarak;  meyve kabuk rengi (L*, a*, b*, hue° ve chroma* değeri), suda çözünebilir kuru madde miktarı (%), titre edilebilir asit miktarı (%) ve pH değerleri saptanmıştır. İncir bahçelerinde, meyve verim komponentleri ile ilgili olarak ise, farklı mesafelerdeki bahçelerde yer alan ağaçların yıllık sürgünlerinde, sürgün uzunluğu (cm), sürgün çapı (cm) ve sürgündeki meyve sayısı (adet) değerleri belirlenmiştir.

Çalışma sonucu elde edilen veriler değerlendirildiğinde; jeotermal tesise yakın mesafede (600-650 m) bulunan incir bahçelerinde, yaprak ve kuru incir meyve örneklerinin besin elementleri ve ağır metaller açısından genel olarak diğer mesafelere göre daha yüksek içeriklere sahip olduğu ve tesisten uzaklaştıkça özellikle meyve örneklerinin ağır metal içeriklerinin azaldığı saptanmıştır. Bunun yanı sıra, kuru incir verimi ve kalitesine ilişkin elde edilen sonuçların da değerlendirilmesi sonucu; benzer şekilde tesisten uzaklaştıkça kalite ve verim ile ilgili olumsuz etkinin azaldığı belirlenmiştir.

Çalışmanın sonucunu açıklamakta fayda var. Yaptığımız araştırma, uzmanların görüşlerini aldıktan sonra açıklama biraz daha netleşti. Burada üç temel sonuca ulaşılıyor.

Bunlardan birincisi; bu bilimsel inceleme sırasında, toprakta bora (B) hiçbir şekilde rastlanmamasına rağmen, incir ağaçlarının yapraklarında normal değerlerin 3-4 katı üzerinde bora (B) rastlamıştır. Bunun anlamı nedir? Jeotermal sondaj dışında bölgeye borun gelme ihtimali yoktur. Önceki yazımızda açıkladığımız üzere, Jeotermal tesislerde açığa çıkan suyun doğaya salınması ve bunlarla sulanan tarım alanlarında ki borun (B) tahrip edici etkisini görmüştük [2] . Artık bilimsel olarak borun bitkilere verdiği zarar tartışmasız bir şekilde ortaya konmuştur [3]. İncelemenin yapıldığı alanda Jeotermal tesisten doğaya salınan su bulunmamaktadır. Toprakta borun bulunmaması da zaten bunun göstergesidir. Peki o zaman incir ağaçlarının yapraklarında bulunan bor nerden gelmiş olabilir? Bu sorunun cevabını da tez açıklıyor. Jeotermal tesisten uzaklaştıkça ağaçlardaki bor değerinin düşmesi, borun kaynağının Jeotermal tesisler olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Yani tesislerden havaya salınan gazdan incir ağaçları ve meyveleri bora maruz kalmaktadır.

İkinci sonuç, inceleme sırasında kuru incirde ağır metallere rastlanmıştır. Jeotermal tesislerden uzaklaştıkça kuru incirde ağır metal oranının azalması da, bunun kaynağını Jeotermal olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Üçüncü sonuç ise, bu bilimsel inceleme ile Jeotermal tesislere yakın alanlarda kuru incir verimi ve kalitesinin olumsuz etkilendiği, tesislerden uzaklaştıkça da bu olumsuz etkinin azaldığı somut olarak ortaya çıkmıştır.

Sayın Sunay Dağ tarafından hazırlanan İncirde Verim ve Kalite Üzerine Jeotermal Enerji Tesislerinin Olası Etkilerinin Belirlenmesi isimli bilimsel inceleme Aydın için tarihi önem taşıyan bir incelemedir. Bu çalışmanın her yönüyle irdelenmesi ve geliştirilerek devam ettirilmesi gerekmektedir. Bu bilimsel inceleme ile Joetermal tesislerden havaya salınan gazın sadece incir üzerindeki etkisi değerlendirilmiştir. Zeytin, pamuk,kestane, üzüm ve diğer tarım ürünleri üzerinde etkisi henüz incelenmemiştir.

Çevre Bakanlığını, Aydın Valiliğini bu inceleme sonucu ortaya çıkan bilimsel gerçekleri incelemeye ve sorgulamaya davet ediyorum.

 

[1] Doç.Dr.Nurten GÜNAL, Türkiye’de İncir Kültürü (Fig Culture in Turkey), Türkiye Coğrafya Dergisi, Sayı 34, s.215,İstanbul, 1999.

[2] “Ziraat Mühendisi Doğan Akar tarafından yapılan Jeotermal Santrallerin Çevresel Etkileri isimli çalışma son derece önemli bilimsel tespitler içermektedir. Jeotermal santrallerde oluşan atık suyun Büyük Menderes Nehrine akıtılmasının tarım havzası ve tarım alanları üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Buna göre;  atıksuyun içeriğinde 25–30 mg/l Bor elementi bulunmakta ve elektrik kondaktivitesi 4000 micromhos/cm, Sodyum Absorbsiyon Oranı ise (SAR) 57 dolaylarındadır. Bu üç parametre, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği Teknik Usuller Tebliği’nde belirtilen en önemli sulama suyu kriterlerini oluşturmaktadır. Bu tebliğde sulama sularındaki asgari değerler Bor için 1 mg/l, Elektriki Kondaktivite için 2000 micromhos/cm ve SAR için 26 olarak verilmiştir. Atıksuyun deşarj edildiği Büyük Menderes Nehri suları, havzada birçok kültür bitkisini sulanmasında kullanılmaktadır. Bor, bitki büyüme ve gelişmesi için zorunlu olan elementlerden birisidir. Ancak, bu elementin sulama sularındaki miktarı veya topraktaki çözünürlüğü bitkilerin ihtiyaçlarından fazla olduğunda bitki büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu çalışmada, Devlet Su İşleri tarafından yapılan su analizleri, Menemen Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan toprak analizleri ve İzmir Zeytincilik Araştırma Enstitüsü ile Aydın İl Tarım Müdürlüğü tarafından yapılan narenciye yaprak analizlerinden yararlanılarak Bor Elementi’nin su toprak ve dolayısıyla bitkilere olan olumsuz etkileri değerlendirilmiştir.

[3] http://www.temabortarim.com/TemaPDF/1.pdf