Beslenme- psikoloji ikilisine dair geçen hafta başladığımız yazıya bu hafta ikinci bölüm ile devam ediyoruz. Kendinizde mevcut olduğunu düşündüğünüz bir yaklaşıma denk gelirseniz ne gibi bir yol izlemeliyiz detaylarımız da yazıda mevcuttur. Daha detaylı kişisel çözümler için bana da ulaşabilirsiniz. Keyifli okumalar…

1-) Yeme bozukluklarında yer alan başka bir durumda Psikosomatik teorisidir. Bu durumda kişi yanlış açlık farkındalığı ile aşırı yeme davranışı göstermektedir. Bu durumda açlık ve tokluk duygusu bireyde görülmemektedir. Bu durumda bireyin beslenmesinin kendisine özel düzenlenerek yeme saatleri ve miktarları ortaya konmalıdır. Bu şekilde kişi aynı saatte beslenerek bir süre sonra her gün aynı saatlerde açlık-tokluk hissi düzenlenmesi sağlanabilir.

2) Başka bir yaklaşıma göre de İÇSEL-DIŞSAL YEME TEORİSİ  normal kilodaki bireylerde anksiyete ve korku iştah azalması yemekten kesilme olarak geri dönüt verirken yağ oranı yüksek bireylerde ise içsel uyaranlarda duyarsızlık hali hazırda mevcut olduğu için bu durum gözlenmediği söylenmektedir. Dışsal yeme teorisini Psikosomatik teoriden ayıran en önemli nokta yeniden yeme durumunun bir sebebi olmasıdır. Örneklendirmeye göre dışsal yeme tutumundaki kişi sadece yemek ile aynı ortamda iken yeme eğilimindedir. Besinlerin kokusu-görüntüsü gibi özelliklerinden etkilendikleri için bu eğilimi gösterirken, yemek olmayan bir ortamda böyle bir güdü oluşmaz. Kendinizde böyle bir durumun söz konusu olduğunu düşünüyor iseniz kesinlikle besinleriniz önceden hesaplanarak düzenlenmiş olmalı. Bu şekilde yediklerinizi yanınızda kaplar içerinde bulundurarak ne yiyeceğiniz konusunda kendinizi planlamış olmalısınız. Neyden ne kadar yiyeceğiniz konusunda kendinizi önceden planlamak hem iştah mekanizmanızı hem de açlık-tokluk duygularınızın yeniden düzenlenmesini sağlayacaktır.

3) Kısıtlama teorisine göre de yemeklere karşı gösterilen yüksek yeme içgüdüsü ve buna yönelik kişinin kendine oluşturduğu kısıtlama mekanizmasıdır. Bu kişiler genelde çok yediklerinden yakınırlar, şişmanlığa oluşan korkudan dolayı sürekli kendilerini kısıtlarlar. Buradaki kısıtlama kişinin normal alması gereken miktarlardan da çok aşağıda bir durumdur. Aşırı kısıtlama durumu uzun süre devam ederse bir süre sonra aşırı yemek ataklarına yol açar. Kısıtlama durumunun otokontrolü ise kişinin depresyon-anksiyetevb durumlarında geçici olarak bozulabilir. Bu bireylerde normal bireylere oranla stresle karşılaştıklarında aşırı yeme davranışları daha fazla görülür. Bu yüzden bireyin sağlıklı beslenmeyi tüm noktalarıyla ikna olarak öğrenmesi ve kendisi için aşırı durumların neler olduğunu, beslenmesinde ne durumlarda hangi noktalarda esneklik yapabileceğini diyetisyen eşliğinde öğrenerek çözüme kavuşturulmalıdır.

4)  Kaçış teorisi; kişinin olumsuz duygular yaşadığı ortamlardan ve durumlarda duygusal aşırı yeme farkındalığı ile olumsuz durumdan kaçış sistemidir. Bu kişilerde olumsuz durumlar belirlenmeli bu durumları ortadan kaldırmaya odaklanarak beslenme sistemi düzenlenmelidir.

@diyetisyenmerveciftci