24 Haziranda seçimler yapılacak. Bu seçimlerde aday olan milletvekili adayları, Cumhurbaşkanı adayları seçim kampanyalarında yapacaklarını anlatıyor. Şaşalı seçim kampanyaları, araçlardan yüksek sesle çalınan şarkılar, hakaret ve tehditler, renk renk bayrak ve afişlerin arasında.

Hepsi iyi hoşta sayın adaylar, halka sordunuz mu, “ne istiyorsunuz?” diye.

Sürekli halkın içinde bir insan olarak bugün halkın ne istediğini, ne düşündüğünü anlatacağım bu yazımda.

 

1-Halk kendisine, kendisini ait hissettiği partiye, yapıya veya kuruma “Eyyy….” diye yüksek sesle seslenilmesinden rahatsız. Halk bunu bir baskı ve sindirme ifadesi olarak algılıyor.

 

2-15 Temmuz sonrası yaşanan süreçten sonra halk kendini ve ailesini güvende hissetmiyor. Huzursuz ve korku içinde. Konuşmuyor, konuşamıyor. İnanmadığı bir olay nedeniyle tepki vermeyi bırakın, mimiklerini bile değiştiremiyor. Bu sadece sıradan vatandaş için değil, eğitimli, üst düzey gelir grubundaki kesim içinde geçerli. Şuanda kamuoyunda gündeme gelen dip dalga söyleminin altında yatanda, tepkisini dışa vuramayan, ancak sandık başında duygularını ifade edebilecek bu kesimdir.

Halkın kendini güvende hissetmemesinde, adalete güvensizliği belirleyici olan unsurlar arasında.

 

3-Halk kendini değersiz ve etkisiz hissediyor. Devletin otoritesi karşısında Anayasal haklarının sınırlanması, yasal haklarını kullanmakta zorlanması, sorunlarını devletin ilgili birimlerine iletip sonuç alamaması vatandaşta çaresizlik duygusunu oluşturuyor.

Örneğin Aydında, jeotermal elektrik santrallerinin çevreye verdiği zararlar nedeniyle halkın Aydın Valiliğine ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne yaptığı başvuru ve şikâyetlerin dikkate alınmaması, halkın “artık bizi dinleyen, dikkate alan yok” diye düşünmesine ve kendisini değersiz ve etkisiz hissetmesine yol açıyor.

 

4-Halk, her geçen gün biraz daha fakirleştiğini, cebindeki parasının, aldığı maaş veya ücretin azaldığını düşünüyor. Artık vatandaş sadece günü kurtarmaya çalışıyor. Borcunu, borçla, kredisini yeni kredi çekerek ödemeye çalışıyor. Çiftçi ürettiği mahsulün, işçi emeğinin karşılığını alamadığından ve geçinemediğinden şikâyetçi.

 

5-İşverenler, işçi çalıştıran işletme ve fabrikalar, ekonomik belirsizlik ve dolardaki yükseliş nedeniyle tedirgin. Döviz kurlarındaki önlenemeyen yükseliş, üretip satarak elde ettiği gelirle yeni hammadde alamayacak durumda. Onları ağzıyla söyleyecek olursak “sattığımızı yerine koyamıyoruz” diyorlar. Aynı şey esnaflar içinde geçerli.

Güvensizlik duygusu heryerde hissediliyor. Herkes kendi sermayesini koruyabilme, günü kayıpsız geçirebilme derdinde.

 

6-Gençler ve öğrenciler eğitim sistemindeki değişimlerden ve her yıl yaşanan belirsizliklerden şikâyetçi. Eğitim sistemi tam bir keşmekeş. LYS sistemi ile eğitimde belli bir kaliteyi yakalamış okullar ve birikimleri yok ediliyor. AKP iktidarının tek bir kaygısı var,  ihtiyacın çok çok üstünde kurulan İmam Hatip Liselerine öğrenci yönlendirebilmek.

Eğitim sistemi bilimsel yöntemlerle değil, siyasi tercihler belirliyor.

 

7-Halk, açıkça Cumhuriyetin tehdit altında olduğunu düşünüyor. Cumhuriyete ve onun değerlerine, Atatürk ve İnönüye yapılan aktif ve pasif bütün saldırılardan rahatsız.

 

8.Halk, devlet eliyle desteklenen jeotermal ve termik sanrallerin çevreyi hızla ve kontrolsüzce kirletmesinden şikâyetçi. Buna sessiz kalan siyasetçilere ve devlete güvenmiyor. Aydında hava, su ve toprak hızla kirleniyor. Bu kirliliğin temizlenmesi ve telafisi mümkün değil. Yeraltı su kaynaklarına arsenik, bor ve ağır metaller karışıyor. Adım adım hızla zehirleniyor. Artık Germencik’te artezyenlerden sıcak jeotermal sıvı akıyor. Halkın isyanına devletin sessiz kalmasına halk büyük tepki gösteriyor. İncir yok olma tehlikesi altında.

 

9-Halk, adalete güvenini her geçen gün yitiriyor. Hukukçuların bile haklarını savunamadığı bir Türkiye oluştu. Yargının sav, savunma ve karar mercilerinde görev alan hukukçular bu güvensizliği ve tedirginliği yaşıyor.

 

10-Halk şeker fabrikalarının satılmasını ve özelleştirmeleri istemiyor. Daha genel bir ifade ile devletin elindeki değerlerin satılmasından rahatsız.

 

11-Çiftci ürettiğinin para etmemesinden, desteklenmemesinden şikâyetçi. Ülkede tarım politikasının olmaması, günübirlik çözümlerle tarımın yönlendirilmesi büyük sorunlar yaratıyor. Eskiden tahıl ambarı olan Anadolu, tahıla muhtaç. Evlerimiz ithal tarım ürünleri ile dolu. Çiftçi umudunu yitirme noktasında. Tarım sanayinin özelleştirilmesi de bu kaygılarını arttırıyor.

 

12-Halk, 24 Haziran seçimlerinde oylama sonuçlarının doğru olarak sonuca yansıtılacağından emin değil. 16 Nisan sonrası yaşananlar nedeniyle YSK’na açıkça güvenmiyor.

 

Halk bunları düşünüyor. Duyduk duymadık demeyin!

akin-yakan-yazi.jpg

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA